Tuesday, November 29, 2011

cumartesi günü sabah bize göre erken kalkıp samsuna gittik, remzinin nikah-düğünü için. salonun önüne gittiğimizde arabaya bir havlu bağladılar ve biz de konvoya katıldık. bu arada ayaküstü beratla sohbet ederken bana bayağı iltifat etti. bu çanta ile sakın istanbula gitme kapkaççılar seni bırakmaz, çantayı alıp kaçarlar dedi, akşam çantamın zinciri koptu. nazar dedik, geçtik. gece mehmet tamir etti. daha 2. kullanışımdı.
gelinin evi çok yakındaymış, alıp hemen salona döndük. nikah kıyıldı, millet dans etti. biz kimisini eleştirdik, sohbet ettik. ama en çok buz tuttuk. acayip soğuk bir yerdi. oradan ayrıldığımızda burnum akıyordu. fazla beklemeden tebrik edip ümmühanla önce julideye gittik. provam yapıldı. en çok bluzu beğendim, çok hoş olacağa benziyor. kadife elbise için bir kez daha gitmem lazım. çıkşta ümmühana çizme almak için bir kaç mağaza gezdik. fazla da gezinmek zorunda kalmadan istediği gibi bir çizme bulduk. sonra iki araba ablamlara gittik, hicri yılbaşı için ablam davet veriyordu. şuayip abinin ailesi, annemler, amcam, arifeler ve diğer kardeşlerim. akşam güzel geçti. yemekler harikaydı. düğün evinde yemek yiyen anneme bile zorla yemekler harika diye yemek yedirttim. diyet yüzünden abartamadım. normalde patetes püresini hiç sevmem ama harika yapmış. 2 çeşit ana yemek de harikaydı.
herkes kalktıktan sonra beratla biz biraz daha oturduk. eve gittiğimizde fazla dayanamadım ve yattım.
ertesi gün yine bana göre erken bir saatte kalktım ve babamlar beni kuaföre bıraktılar. 5-5.5 saat kaldım. bir ara ablam uğradı, bana bakmak için. akşam erkenden eve gittik, annemin yaptığı ızgara hamsi için. ablamlar da geldiler. gece yatmadan beratın benim için kaydettiği mediumun 2 bölümünü seyrettim.
pazartesi erkenden kalktık ve saat 10'da işteydim. başhekim ameliyathanedeymiş, kılpayı yakalanmadım (normalde hep yakalanırım).
bu hafta aynur bayağı sıkıntılı. tuğrulun dedesi onlarda kalıyor ve dedenin midesinde kitle çıktı. aynur ve tuğrul dışında kimsenin umrunda değil. kayınvalidesi babasına bakmak için gelmiyor, kızları da. adamı ankaraya da götürmüyorlar. perşembe günü aynur bizim hastanede ameliyat ettirecek. en iyi şartları ayarlamaya çalışıyoruz. dün öğrendiğinde çok canı sıkıldı, ağladı. en çok da adama ailesinin bakmamasına ağlıyor, vefasızlıklarına. o olmasa adam evde ölürdü herhalde.
semihin başhekim yardımcılığı dün onaylandı.
bugün hastaneye gititm, heryerden mavi kod veriliyordu. kaza olmuş herkes o tarafa bu tarafa koşturuyordu. tek vaka ile bizim iş bitti. yoğun bir gündü.
ayın 1'inde yeni uzmanı gelir diye bekliyoruz.

Friday, November 25, 2011

aynurun süt izni

1 haftadır 24 kasımdaki kutlama yapmayı planlıyorduk. aynurun izninin 3 sattten 1.5 saate inmesi, onun daha çok çalışması ve bizim iş yükümüzün hafiflemesi şerefine. Aslında nuray kendi aramızda dedi ama ben davetlilerimiz de olsun dedim. aynur bu işe gülüp geçiyor, yemek yemek için, biraraya gelmek için bahane diyor.
Hafta sonu berata söyledim davetiye hazırlamasını, biraz uğraştı sonra sıkıldı. Mehmet bütün hafta sonu 'siz ilkokul 4-5 seviyesinde kalmışsınız' dedi. Kızdım tabii, daha çok ısrarcı oldum davetiye konusunda. Sonra selim yardımcı oldu sağolsun.
Davetiyeleri dağıttık, yazısı, süslü püslü olsun dedik ama biraz zor okunuyor. Çoğuna ben açıklama yaptım. Başhekime kadar samimi olduğumuz tüm cerrahları çağırdık. Başhekim ildeki toplantı yüzünden gelemedi. Ama diğerleri geldiler.
Perşembe bizim en yoğun günümüz oluyor. Öğlene doğru aynur eve gitti, börekleri sıcak sıcak yiyelim diye. Selim ve nuray içeride vakada kaldılar. Ben masayı hazırladım. Sonra aynur bissürü mamayla geldi, hepsi harikaydı. Bizde o gün diyet falan kalmdı.
İlk gelenler ayaküstü atıştırıp gittiler. Onlar böyle yapınca 'eyvah, hepsi böyle yaparsa....' dedim. Sonra diğerleri geldiler, hep beraber yedik, içtik sohbet ettik. Çok güzel geçti. Herkes herşeye bayıldı. Narlı kısırıma da bayıldılar. Mus'u yerken de 'ımmm çok güzel olmuş. Çok çırpılıyor herhalde falan dediler. Aynur dibimde bayıldım ben buna, ne kadar hafif, nasıl yaptın deyince 'dr oetker' dedim. 'sus ben hayal kırıklığına uğratma' dedi. Sonra biri daha tarifi sorunca 'aaa olmadı şimdi, bunun tarifini sormayın' dedim. Çok güzlü zannettiler. Sonra sırrımı söyleyince hep beraber güldük. Güzel bir gündü.
Cuma günü nuray izin kullandığı için aynur poliklinik yaptı. Haftaya da yoğun bakıma geçiyor.
Senesi dolduğunda İnşallah icabının başlaması ve bizim de iş yükümüzün hafiflemesi şerefine hava fişek atacağız. Hehhe...
 
Posted by Picasa

yaaa yazdıklarım nereye gittiniz?

Tuesday, November 22, 2011

açık öğretim

geçen hafta latika tıkanan mutfak lavabosuna öyle bir pompa ile bastırmış ki alttaki bağlantılardan sürekli su akıyordu. mehmet çarşamba ve perşembe akşamı bir kaç saat onunla uğraştı ama olmadı. cuma günü tamirci getireceğim dedi ve eve geç geldi ama tamirciyi getiremedi. bu sebeple samsuna gitmek için evden biraz geç çıktık. sinemaya gidelim diye düşündük ama saat uymadı. annemlere gittik erkenden. annem, babam ve amcamla sohbet ettim.
cumartesi erken kalmak istiyordum ama olmadı. mehmetle gelinlikçime gittik. kadifelerimi gösterdim. normalde kadife kumaşı kabul etmiyormuş ama beni kırmadı sağolsun. 1 elbise, 1 bluz dikecek. şifon, kadife karışımı olan kumaşı da aslında ben etek diye düşünmüştüm ama o elbise daha iyi olur dedi. bu hafta ölçüp bakacak elbiseye kumaş yetiyor mu diye, İnşallah yeter çünkü elbise fikri benim de hoşuma gitti. fiyatı konuştuktan sonra çıktım ve mehmet beni ümmühana bıraktı. bugün onda sünnet tevhidi vardı. millet çoktan başlamış, bitirmiş. ben duaya yetiştim.
orada kiracımla tanıştım, ben oturamıyorum, benim yerime ağız tadıyla siz oturun dedim. ev çok büyük dediler. ne güzel, keşke benim oturduğum ev de o kadar büyük olsa dedim.
millet gittikten sonra ümmühan halit erenle resim çekinmeye çalıştı ama çocuk kafasını bir o tarafa çeviriyor, bir bu tarafa çeviriyor, garip bir çocuk. annem onun için sessiz sinema sanki diyor. çünkü bütün gün boyunca hiç sesini duymadık.
akşam erkekler de oraya geldi, onlara masa hazırladık. biz de mutfakta hızlı bir şekilde yedik ve çoğunluk evden ayrıldı. biz de mehmetle yine sinemaya gideriz diye düşündük ama saat yine uymadı. eve gittik, berat da geldi. meğer benim için medium dizisini kaydetmiş, 2 bölüm seyrettik, aynı yerlere ikimiz birden güldük. bir de iki de bir 'off, ya aldığım takımları bir görsen öyle harikalar ki' deyip beni kızdırdı. pantolonun paçasını yaptırmak için pantolonla birlikte yelek, ceket herşeyi mağazada bırakmış. hiç birini göremedim.
burada yazmışmıydım bilmiyorum, berat için bulduğumuz ama benim aptal kardeşimin görüşmeyi kabul etmediği kız nişanlanmış hem de beratın arkadaşı ile. çok üzüldüm, hem berat için hem kız için. nasip değilmiş.
pazar günü geç kalktık, evde oyalandık. yapmak istediğim hiç bir şeyi yapmadım. beratın yanına mağazaya gittik ve netten işlem yaptık, çıktı aldık, açık öğretim için.
pazartesi akşam mehmet depoda ve malum çekmecede diplomasını aradı ama bir türlü bulamadı. sonra, 'sanırım ben kaydolmayacağım. sen tek başına kaydolmak istiyor musun?' dedi. baktım iş ciddi. nurayın netten işlemleri yaptığımız halde vazgeçti, mehmetin evraklar eksik, tek başıma kalacağım, ben de başladım aramaya ve çok geçmeden istediklerini buldum.
bugün perşembe günkü kutlama için davetiyelerimiz geldi ve ilk davetiyeyi oral beye verdim. güldü tabii ki. öğlende hastaneden çıktım ve orduya gittik. kayıt işlemleri için bayağı uğraştık ve çok yorulduk. mehmet askerlik şubesine bile gitmek zorunda kaldı. o arada ben bir kaç mağazaya baktım. bir çanta, bir çizme ve bir de saat beğendim ama hiç bir şey almadım. kadınlar nasıl alışveriş yapıyorlardı. sonra mehmetle buluşup birşeyler yedik. ona 'senden ne kadar etkilendim artık hiç bir şey alamıyorum. millet nasıl alışveriş yapıyor' dedim. güldü, 'sen artık evlisin. ev alacağız, florya, ev...bunları düşün' dedi. tabii ne kadar alışveriş yapmasam da öyle bir ev hayal ama yine de sanırım beni etkiliyor ve daha az para harcıyorum.
neyse biraz uğraşsak da hayırlı uğurlu olsun, 12-13 yıl sonra tekrar öğrenci oluyoruz ve birlikte sağlık kurumları işletmeciliğini okuyoruz.

Thursday, November 17, 2011

bayram tatili, beyazıt

bayramın 3. günü ablamlar geldiler ama dediği gibi erkenden gelmediler. onlar gelmeden bir vakaya gittim ama boşuna gitmişim. kolay gelsin deyip çıktım. annem ablamla bissürü yemek göndermiş. hep birşilte yedikten sonra çoğunu ablama verdim geri götürsün diye. akşam ablamlar samsuna geri dönerken beyazıtı eve dönmek konusunda ikna edemediler ve beyazıt 2 gece bizde kaldı.
çok ilginç bir tecrübeydi evde bir çocukla yaşamak, hem de 8 yaşında. konuşmalar daha dikkatli, hareketler daha dikkatli....
ona bizim evin kuralını anlattık, kumandayı alırsan bilgisayarı alamazsın diye. çok mutlu oldu. genelde nette oyun oynadı. 1-2 saat sonrası bilgisayarı elinden aldık ve bu sefer tv'de evde izin verilmeyen kanalı seyretti. kısa süreli kitap okuma (nasrettin hoca fıkraları,ev ödevi) ve biraz da benim ona tenteni okumam (muhammed eminin kitabı), abur cubur yeme ile vakit geçirdi.
ilk gece onu yatırdım ama 30 dk sonra geri geldi yanımıza. sonra bizimle birlikte yattı. sabah kalkıp doğruca tv karşısına yattı, çizgi film için. onun kahvaltısını hazırladım ve kendimize ilk kavurmamızı yaptım. mehmetle kahvaltıda onu yedik. mehmet sabah yatan hasta için hastaneye gitti. öğleden sonra beyazıtla sitenin parkına gittik ve beyazıt biraz kaydıraklarda kaydı. sonra mehmet geldi ve beyazıta söz verdiği gibi çamlığa balık tutmaya gittik. mehmet ona oltayı nasıl çekeceğini öğretti. balık tutamadık. bayağı da üşüdük.
eve gelince beyazıt 'teyze, 2 gün sonra babaannem buraya gelmek zorunda olduğu için çok şanslıyım (babaannesi akrabalarına çeyiz dizmeye gelecek ve o zaman beyazıtı da alacaklar) ama balık tutmada hiç şanslı değilim' dedi. canım benim..
akşam yine oyun, kitap, tv arasında geçirdi akşamı. olan daha çok bana oldu. biri tv'yi diğeri bilgisayarı aldı çünkü.
gece geç yattık. tam dalmak üzereyken beyazıtın ağlama sesiyle uyandım. yatakta oturdu ağlamaya devam etti. bu durumda istediğini söyle o ağlamaya devam ediyor. gece kalkıp ağlarsa ya tuvaleti geldiği için yada gündüz çok yorulduğu için oluyormuş. banyoya götürdüm, yüzünü yıkadım, sakinleşti sonra tuvaletini yaptırıp yatırdım. bir müddet onun yanında yattım ama uyuyamadım. daldığımda nerde olduğumu şaşırdım. sonunda kalktım yatağıma gittim. orda da daldığımda sıçrayıp uyandım, nerde olduğumu şaşırdım, mehmeti tanıyamadım. sonra nasıl olduysa daldım ve mehmetin telefonu çalmaya başladı. bu telefon trafiği 1 saat kadar sürmüştür herhalde. mehmet sonunda dayanamadı ve 6'da evden çıktı, hastaneye gitti.
sabah kalkmam gereken saatte aynura mesaj çektim geç geleceğim diye. saat 9'da beyazıtla kalktık. sütünü içirdim ve beraber işe gittik. hastanedeki odayı beyazıt zaten sünnetten biliyordu. bizi odada kalabalık bir grup karşıladı. fatih, selim de ordaydı, hep birlikte sohbet ediyorlardı. beyazıt tost yedi ve sonra tv seyretti. fazla vakit geçmeden amcası geldi ve onu aldı.
evde sürekli bizi anlatmış. kendi evlerindeki kuralları sevmediğini, bizim evdeki kuralların daha iyi olduğunu, tekrar bizde kalacağını söylemiş.
bu arada bizim telefon faturası normalden fazla geldi, sanırım onun oyunları yüzünden.
nihayet bayram tatili bittiği ve çalışmaya başladığım için çok mutlu oldum. o akşam geç çıktım ve bir hasta yatırdım, vakaya girdim. ertesi gün de akşam hastaneye geri dönmek zorunda kaldım ve 2 vakaya girdim, önceki günkü hastam kötüleşti ve yeni hasta yatırdım ama içim rahat çünkü hastalarım ölecek kadar kötü değiller, yani yataklarım boşalmayacak ve ben cumartesi günümü huzurlu geçireceğim.
cumartesi kahvaltı sonrası hastaneye gittim. hastam uyanmış, tüpünü çıkaracağım diye bekliyordu. bugün olmaz, bir gün daha dedim. genç hasta, acayip mutlu oldum. nihayet bir hastam ölmedi. pazar nöbete gittim uyumaya çalıştım nöbet odasında ama telefon yüzünden uyuyamadım. sonra kalktım adamı daha fazla bekletmemek için , gidip onu ekstübe ettim. acayip mutlu oldu, tabii ben de. 2 gün sonra onu kardiyoloğa sağsalim devrettim.
pazartesi ilk defa pilatese gittim, hoşuma gitti. pazar sabahı evden çıkmadan tartıldığımda 69 kiloyu gördüğümde küçük bir şok yaşadım. kendi kendime kızdım, sinirlendim. hepsi bayramda yediklerimden oldu diye düşündüm. pazar günü nöbeti aç geçirdim. pazartesi de nurayla fatihin perşembe günü başladıkları ve diğer perşembeye kadar 2 kilo verecekleri zayıflama iddiasına yarı yoldan ben de katıldım. dün nuray daha 1 hafta olmadan, 2.5 kilo verdiğini açıkladı ve fatihin ısmarlayacağı ızgara hamsiyi kazandı.
pazartesi ve salı bol su içtim. dün pilates onrası eve gelince dayanamadım ve mehmetin mantısından biraz da ben yedim ama normalden çok daha az. bugün de bir badem şekeri. çok zayıfım ben, irademe bir türlü hakim olamıyorum. ama yine de şimdilik iyiyim. su içmeye devam. pazartesi pilates sonrası eve geldiğimde tartıldım ve 65 olduğumu gördüm. her zamanki kiloda olmak vazgeçmek için bahane değil, kararlıyım zayıflayacağım, İnşallah.
bu aralar vakalar arttı. selim başhekim yardımcısı oluyor. yeni uzman hala gelmedi. ocak ayına kadar icabım yok. başka bir şey varmıydı hatırlamıyorum. aklıma gelirse eklerim.

Monday, November 07, 2011

kurban bayramı 2011

evlendiğimizden beri kurban bayramlarım imtihan şeklinde geçiyor. 5 yıllık evliyiz ve her kurban bayramımı acayip gergin geçirdim. mehmet için öyle değil ama.
hepsini tek tek yazmak istedim ama sonra üşendim ve bir de onları günün birinde mehmetin ailesinden birinin görme ihtimalini düşündüm ve vazgeçtim.
dediğim gibi her kurban benim için stresli geçtiği için bu bayramı heyecanla bekliyordum bakalım ne olacak diye.
bu bayram icap bendenize kaldı. ilk başta acayip stres yaptım ama sonra aralıkta icap tutmama fikri beni mutlu etti ve 9 gün çalışsam birşey olmaz herhalde diye düşünmeye başladım. iyi geçer İnşallah.
arefe günü uyandık ki sularımız yok ve dışarda (ilçede yaşamanın bir işareti) belediyeden suların bir müddet kesik olacağına dair anons yapılıyordu. bu bir müddet bayramın 1. günü akşama kadar devam etti. bayram sabahı mehmet camiden geldiğinde sular hala kesik, erken kalkıp napacağız dedim ve bayram sabahına klasik hafta sonu gibi başladık. kalktığımızda mehmet belediyeye telefon açı, sonra da ilerleyen saatlerde ben, her seferinde 1 saat içinde gelecek cevabını aldık. sonunda pes ettik ve akşam sular az da olsa geldiğinde acayip mutlu olduk ve hemen suyla yapılacak tüm işlerimizi yaptık. temizlik gibisi var mı?
bu bayramki imtihanım su kesilmesi mi acaba diye düşündüm ve eğer buysa hamdolsun dedim. çünkü kurban da kesmedik suyla ne kadar işimiz olacak ki?
2 sene önceki bayramda burada 'et, etttt, etttt' diye inilerken ve komşuların kavurma kokularını koklarken bu sefer buzluktan etimizi çıkardık ve bir gün önce yaptığım kavurmayı dürüm içine koyup yedik. az bir parçada bayramın 1. günü gelecek kokulara karşı canımız çekerse diye bıraktım. ama bu sene sanırım etimizin olmayacağına ve bir yerden gelmiyeceğine kendimizi alıştırdığımız için kokular bizi fazla etkilemedi.
bu bayram mehmetle bir anafikir çıkardık; ikimiz de doktor olduğumuz halde kurbanımız bulunduğumuz yerde kesilmediği için 2 bayram da etsiz kaldık. et yemek şart mı diye düşülürse, evet efendim kurban bayramında herkes et yerken et yemek, kavurma yemek şart. çünkü milletin kavurması kokuyor ve can çekiyor.
bayramın 1. günü camdan dışarı bakılacak, arabası sabahtan beri hareket etmemiş insanlar için 'hımmm, sanırım bunlar kurban kesmedi' denecek ve onlara et verilecek, ister ihtiyaç sahibi olsun, ister olmasın.
bugün beratla konuştum sudandan dönmüş. alınacak hiç bir şey yoktu o yüzden de birşey almadım dedi.
mehmetle komşuları ziyarete gidelim dedik ama kapılarının önünde bissürü ayakkabı olunca misafir var herhalde diye düşünüp vazgeçtik. bolaman tarafına gidip döndük. kayıkhaneye yakın bir yerden dalgaları seyrettik. o kadar büyüklerdi ki 3-4 metreyi buluyorlardır. yola kadar sular gelmiş. kayıkhanenin süt kısmında yürüdük ve oraya kadar uzanan dalgalar yüzünden mehmet ıslandı. sonrasında hünkarda lahmacun yedik, acayip kalabalıktı. mehmeti eve bırakıp hastaneye gittim. akşam evde pinekleyerek geçti.
yarın yani bayramın 3. günü ablamlar geliyorlar ve kurban etimizi getiriyorlar İnşallah.

Wednesday, November 02, 2011

mayıs ayı başından beri devam eden sağ omuz ağrım yetmiyor gibi şimdi de sağ dizim ağrıyor. sanırım geçen hafta bilgisayar başında tuhaf şekilde oturmaktan kaynaklanıyor.
hafta sonu samsundaydık. günler ne kısa, hiç bir şey yetişmiyor. cumartesi dişçi koltuğuna oturdum ve bu dişin hemen çekilmesi şart mı dedim. niyetim koltuktan kalkıp ablamla çarşıda biraz daha gezinmekti. neden istemiyorsun dedi. psikolojik olarak hazır değilsen sonra çekelim dedi ve sonra da benim cevap vermemi beklemeden anesteziyi verin dedi. ve birkaç iğne sonrası 20'lik dişime bir asıldı. sağa sola, öne arkaya salladı ve ben kafamda korkunç şeyler düşünürken dişimi çekti. geçen haftalarda ameliyathaneye dişçilerin çıkardığı çenesini kbb'ci otutturamayınca uyuttuğumuz ve çenesi yerine oturtulan hasta geldi ve tırstım biraz. bu arada oturmadan hiç dua etmeyi aklıma getirmediğime şaşırdım. sonra da çabuk bitsin, işlem uzamasın diye kıpırtısız durayım diye karar verip dişin çıkmasını bekledim. Allahtan herşey yolunda gitti ve veysel bey dişimi çekti. ertesi gün de hacca gitti.
dün işten eve gelince selim aradı ve başhekim yardımcısı maaşı vs'si hakkında sorular sordu. sonunda da davutun ona böyle bir teklifte bulunduğunu söyledi. biraz konuştuk sonra da 'ya bunun acelesi ne? sabah odada konuşuruz, kızlarla da kritiğini yaparız' dedim. ama akşam kızlarla gittiğimiz başsağlığı ziyareti sonrası sitenin bahçesinde kritiği yaptık.
öğlene doğru ameliyathaneye gelen davuta nuray bayağı laf sokmuş. ama bence asıl lafı davut söylemiş. selim için 'o daha sempatik' ve 'selim çok çalışkan' sözleri nuray çıldırtmış. biz tembelmiyiz diyor. sanırım biz kendimizi göstermeyi bilmiyoruz ve bir de herşeye atlamıyoruz. aynur bu olaya çok üzüldü, 'biz sempatik değil miyiz? neden bizi kimse sevmiyor'demeye başladı. zaten kızın böyle bir sıkıntısı vardı ve bu nüksetmiş oldu. napalım yani hastanede pek de sevilmiyoruz ve pek de sempatik değiliz. kimseye zorla kendimi sevdirecek değilim.
bugün berat sudana gitti, kurban dağıtmaya. uçak bileti aramışlar ve bir tek sudana bulabildikleri için oraya gidiyorlarmış. yoksa öncesinde bayağı bir yere bakmışlar. bayramın ikinci günü denecek İnşallah.
bayrama bir şey kalmaadı. icapçıyım, rahat geçer inşallah.
yazamazsam herkese iyi bayramlar.