Wednesday, May 26, 2010

ne gündü ama! acayip stres altında,iş yükü olmayan,sürekli oturduğum,sıkıcı ama bir o kadar da beni düşündüren bir gündü.
dün ablamla telde konuşurken, yorgun musun? yoğunmusunuz? diye sordu. hayır yorgun değilim, 3 kişi olduk,o yüzden de fazla iş yok dedim. aaaaa bu iyi dedi. hayır dedim. neden dedi. yanımdakiler yüzünden sustum. duygusal mı dedi, evet tamamen duygusal dedim. zaten oturmak isteyen kim? ameliyathanede olsun da çalışayım. ama yoğun bakımı kesinlikle istemiyorum.
sabah fatih başhekim değişiyormuş duydunuz mu dedi. şaşırdım ve başımıza gelebilecek şeyleri düşündüm. bu arada şimdiki başhekimi severim. sonra doğru olmadığını öğrendik.
yine sabah, islam beye kurada sarıyer vardı ve yazmadık, dün son gündü ve biz sarıyeri istiyoruz dedim. neden yazmadınız, bu fırsat bir daha ele geçmez vs dedi. sonra beni aldı bir düşünce, acaba yanlış mı yaptım? mehmete söyliyemedim çünkü gitmeyelim diyen benim. ona kalsa hemen gider. ben, istanbulda iyi bir siteden güzel bir ev alalım, bunun için de burada biraz para kazanalım diyorum. kafamdan kötü düşünceleri atmaya çalıştım. bir hedefimiz var ve hayırlısı, İnşallah doğru karar vermişizdir dedim.
öğlende polikliniğe gidip biraz uyudum ve kafamdaki düşüceleri atmaya çalıştım.
öğleden sonra mesai bitsin diye odada tek başıma oturmuş ders çalışırken islam bey aradı. pdc'de 5 olmuşuz dedi. halbuki başhekime 4'ten 3'e indir demiştik. tabii biraz kızmış. sonra yukarı geldi ve konuştuk. hepimiz şok olmuştuk. o anda yine kurtulmak için uyumak istedim. hastaneden erkenden çıkıp dışarıda biryerlere gideyim dedim ama arabanın önüne başka birisinin park ettiğini hatırladım ve islam bey de zaten konuşmaya devam ediyordu. o yakında özele geçeceği için hiç gelmedi, biz başhekime gittik ve aklımız sıra onu tehdit etmeye çalıştık ama hiç oralı olmadı. haberi olmadığını, yakında ankaraya gideceğini ve düzelttireceğini söyledi. bayağı sohbet ettik ve çıktık. İnşallah kuraya katılmadığımız için pişmanlık duymam. bu arada başhekime sayı 3'e inerse yoğunbakımı alacağımızı söyledik. yani yine başımıza kaldı. İnşallah huzurumuz kaçmaz.
hazır başhekimlikteyken haftaya salıya rapor alacağımı, diğer ilçeye geçici göreve gitmeyeceğimi söyledim. gülerek 'nermin, senin hiç sıkıntın bitmiyor' dedi. nuray da güldü ve ben de aynısını söyleyecektim dedi. şimdi sadece salı günü boş bir günde ne yapabilirim onu düşünüyorum. şimdilik aklımda birşeyler var bakalım...
dün akşam mehmetlerin hastanedeki psikiatrist istanbulda özele geçeceği için ona veda yemeği olarak çamlıkta buluştuk. bayağı güzel bir akşamdı. bol sohbet ve kahkaha vardı. ilker gerçekten bayağı hoş sohbet ve çok ince espriler yapan bir insan. bizim için gitmesi bir kayıp. kendisi sanırım geçen yıl bir filmde dr rolünde oynamıştı. onu görelim diye mehmetle bu sıkıcı filmi bir akşamımızı verip seyretmiştik.
bunları yazarken necla aradı. 2 hafta önce doğum yapmış. kocası iskenderunda, necla bingölde çalışıyor. yeni evliler ve kocası ile hiç biraraya gelmediler. doğum yaptı, kocası yine gitmiş. birlikte olmanın kıymetini bilin diyor. peşinden mehmet aradı, yoldayım geliyorum dedi. tayin için canım sıkılıyor, ya senden daha düşük puanlı biri giderse dedim. sıkma canını, nasip kısmet, rahatız burda. istanbulun karmaşasına hemen girmeye ne gerek var? burada rahatsız olduğumuzda gideriz, rahat ol dedi. içim rahatladı. tabii tam içimin rahatlaması sarıyer boş kalınca yada yüksek puanlı biri gidince olacak.

Monday, May 17, 2010

yaş 36

vücut olarak yorulmayı kafamın yorulmasına tercih ederim. ama maalesef ki bugün bütün gün boş boş oturmama rağmen kafam sürekli doluydu. sabah nuray özel hastaneden geri döndü ve tekrar bizimle çalışmaya başladı. o ameliyathaneden hiç çıkmadı. sürekli odaya telefon açıp da doktor hanım bir spinal demeler bitti. artık beni kimse aramıyor. dubai günlerini yazayım dedim ama milletin konuşmasından yazamadım. öğlende başhekimliğe çağrıldık. niyeti yoğun bakımı üstümüze yıkmakmış. bütün gün boyunca islam bey bunla ilgili konuştu ve ileriyi düşünmek canımı sıktı. islam bey kesin özele geçeceğim diyor. temmuz sonu gidiyor ve ben gitmesini istemiyorum.
bu sabah saat daha dokuz olmadan nalan aradı. hayırdır diye düşündüm. doğum günün kutlu olsun dedi. ben şaşırınca yanlış mı aradım dedi. doğum günümü ilk kutlayan nalan daha sonra da bilimum mağazalar (mesajları ile) oldu. mehmet saat 4'ten sonra telefonla kutladı. daha ilerleyen saatlerde de annem, ayşenur ve ümmühan kutladı. en komiği de ayşenur'un teyze sen kaç yaşındasın? diye sorması üzerine 36'yı duyunca 'aaaaaa teyze ben herkese 31 diye söylüyorum' dedi. sonra da 'teyze sen hiç üzülme bana göre sen 31 yaşındasın'dedi.
mehmet hala maçta ve ben de hala yemek hazırlıyorum. yani burada yazarken nasıl hazırlıyorsam?

Sunday, May 16, 2010

 
Posted by Picasa
hafta sonu ablamlarla trabzondaydık. eve yeni geldik. tv mehmette olduğu için ben de neti açtım.
gezimiz çok güzel geçti. tam planladığımız gibi oldu. ablamlar da sanırım samsun sınırları içine girmişlerdir artık.
biz trabzona gideriz de cengiz eksik kalır mı? beyazıt sümelada coşandere
 
Posted by Picasa
tesislerinde yanında cengizle (cengizi kendisine doğum gününde hediye ettim) yeni aldığı mızıkayı çalıyor.
ayrıntılar daha sonra...
bu arada merhaba ayşenur, merhaba emine abla.

Friday, May 14, 2010

sabah alarmı 10 dk sonraya kurmuşken telefon çaldı. Allah Allah benim alarmım böyle değil ki diye düşünürken telefonun çaldığını anladım. trafik kazası varmış, acil ameliyathaneden çağırıyorlar dediler. nasıl evden çıkacağımı şaşırdım. karşılıklı 2 salonda yatan hastaları toparlayıp en yakın ile gönderdik. sonrasında tekrar kaza varmış dediler ama bize birşey çıkmadı. kısacası bayağı hareketli bir sabahtı. bir de üstüne 2005 yılından vergi borcu gelince (2005 ve 2006 yılında bize fiş toplayınca fazla para vermişler. şimdi bütün hastaneden paray geri topluyorlarmış. daha geçende 100 küsür yatırmıştım bu oldu 2. taksime telefon açtım daha kaç kere para yatıracağım diye, İnşallah bu sonuncuymuş. zeynep'i aradım çünkü mehmetin dediğine göre dün bayağı sinirli onu arayıp haber vermiş.
sonra rahat rahat gazeteyi elime aldım. zaman gazetesinin cuma ekinde umre ile ilgili bir yazı vardı. kıyafet vs olayı da olunca büyük ilgiyle okurken, umre hatıralarını anlatan birçok blog var diye yazıyordu. içimden acaba benimkinden de bahsediyormudur diye geçirirken bir baktım sadece benim sayfamın ismini vermiş. o kadar mutlu oldum ki, başka sitelerin sahipleri gazete, dergide çıktıkları zaman neden bu kadar mutlu oluyorlarmış anladım. mehmeti aradım, halime güldü. zeynep ve berat telefona bakmadılar. sonra öğle tatilinde eve gelmem gerekince hemen birşeyler atıştırdım ve bunları yazdım. bu arada nalanı arayıp haber verdim. beratla konuştuğumuzda da arayıp da bulamadığı adresimi söyledim. tepkisi neden zoraki ev hanımı? oldu. diyarbakırda evde otururken başladım vs diye anlatmaya çalıştım. kimseye söylememesi için gerekli sözleri aldım. işte böyle...
şimdi sabah işe götüremediğim laptopımı alıp hastaneye gideceğim ve 1 haftadır amerikan priz yokluğundan yazamadığım dubai gezimizi yazacağım.

bu arada umre ile ilgili yazılara burdan , burdan, buradan ve burdan ulaşabilirsiniz.