Friday, August 14, 2009

nihayet,2009 tatil

Ne günü olduğunu bile hatırlamıyorum ama sanırım perşembeydi, ayşe abla ve çocukları sabah erken saatte geldiler. Hızlı bir şekilde kahvaltı hazırlayıp işe gitmeden onlarla kahvaltı yaptık. Benim için o hafta iş yeri bayağı yorucuydu. Eve geldiğimde bazen ayşe abla istediklerimi pişirmiş oluyordu. Bazen de kendim yapmak istiyordum. Yemek varsa da çocuklar için kek yapmak yada başka birşey, yada farklı fincanları çay servisi için hazırlamak benim için bayağı yorucu oluyordu. Çünkü bazı porselen vs elimde yıkıyorum ve farklı bardak, çanak kullanmak demek bana bol bulaşık demek oluyor. Ayşe ablaya kalsa herşeyi makineye atmak gerek, yoksa hiçbir şey eskimez ve canımdan daha mı kıymetli? Ama ben aynı görüşte değilim. Hatta bazen işten geldiğimde ona çaktırmadan bulaşık makinesine attığı bazı bardak, çanağı çıkarıp elimde yıkayıp hemen kaldırıyordum. Başka biri olsa daha fazla yorulurdum, bu kadar yorulma da biraz kendi yüzümden oldu. Genelde akşamları balkonda oturuyorduk, yemek sonrası mumları ve tütsüyü yakıyordum. Çocukların pek bir hoşuna gidiyordu. Çocukların canı sıkılmasın diye mehmet onları alıp parka, sahile yada balık tutmaya götürdü. Balık tutmaya sanırım 3 kere gittiler ama sonuçta sadece 2 balıkla döndüler.
Onlar burdayken hava çok güzeldi ve ben denize giderler diye düşünüyordum ama hiç gitmediler. Su ve alp biraz ilginç çocuklar, yalnız başlarına hiç bir şey yapmak istemiyorlar. Markete bile tek başlarına gitmek istemiyorlar. Hatta bir gün mehmet ekmek almaya alp’i gönderemeyince kendisi gitti ve bayağı sinirlendi, bunlar nasıl çocuk diye. Gerçekten ilginç çocuklar ama ikisi de pek sevimli. Gerçi su artık bir çocuk değil, genç kız olma yolunda ama olsun. Su bütün gün boyunca tv karşısında oturup po.wer tv’de hangi şarkı çıkarsa birlikte söylüyor ve işten yorgun gelmiş bizler için bayağı sinir bozucu oluyordu. Her şarkıya eşlik etmesi ama dualardan hiç bir şey bilmemesi de beni kızdırdı ve onlara ödev (arap.ça ve türkçe dua) verdim ama bu işe biraz geç başladım (gitmelerine iki gün kala) ve okurken nelere dikkat edilmesi gerektiğini ben de çok iyi bilmediğim için fazla işe yaramadı. Su evdeyken dahi hergün rujunu sürüyor ve göz makyajını yapıyor, takıyor takıştırıyor, o kadar ki güzel olayım derken acayip rüküş olduğu için onunla bayağı eğlendik, takılarını kimi zaman çıkarttırdık.
 
Posted by Picasa

(balkonda akşam oturuken ayşe abla bazı akşamlar suyun saçlarını sardı.)Su için bize gelmesinin en kötü yanı dayısının face.book sayfasına el atması oldu. Önüne geleni (okulun güvenlikçisi dahil) eklemiş. Mehmet herkesi tek tek sordu ve bu sayı yüz küsürden elliye inecek dedi. İlk gün bir kaç kişiyi zorla sildiler. Ertesi akşamlarda su kimsenin aklına gelmesin diye elinden geleni yaptı ama bir akşam dayısı zorla sayfasını açtırdı ve sileceğiz dedi. Su’da öyle bir vaveyla varki gören kıza bir şey yapıldı zanneder (Kek yapacağım diye markete giden (kendisi kek istediği için) giden alp sesinin marketten duyulduğunu söyledi). O akşamdan sonra bir kaç akşam dayı yeğen konuşmadılar. Sonra nasıl olduysa barıştılar. Su’nun arkadaş listesini azaltalım derken onun yerine alp’in arkadaşları silindi.
Hep birlikte bir gün deniz kenarında yemek yiyebileceğimiz bol.amana gittik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Ben çocuklar denize girer diye mayolarını götürmeyi düşünürken onlar ayaklarını bile denize sokmak istemediler. Eğer anneleri girerse onlar da girermiş. Bayağı yalvar yakar girdiler ama bizim masanın dibinden hiç ayrılmadılar.
 
Posted by Picasa
Su kulağında ı pod her zamanki gibi müzik dinledi, alp ise taş atıp su’yu ıslatıp onu kızdırmaya çalıştı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Başka bir akşam da güneşin batışını seyretmek için pelit.dibine gittik. Giderken alp sürekli güneş batışının nesini seyredeceğiz deyip duruyordu ama oraya gidince ve güneş batınca ne demek istediğimizi anladı. Onların şansına güneş battığında da oyalanacak bir şey vardı, tam masamızın karşısında bir savaş gemisi duruyordu. Kalkana kadar onu seyrettik, sohbet ettik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Bu arada su’nun burnunun ucunda siğil olduğu için ve karadenizde de incir ağacı bol olduğu için her gittiğimiz yerde su’nun burnuna incir sütü sürdük. Tabii kendisi bu işten pek hoşlanmadı, diğer dayısına ko.terle yaktıracakmış.
 
Posted by Picasa
tabii boztepeye de çıktık. manzara seyredip resim çekindikten sonra sahile gittik ve çocuklar deniz kenarında yürüdüler.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
(resimde mehmet çocukların ayaklarını yıkamaları için pet şişeden su döküyor. bu arada yağmur yağdığı için bagajda taşıdığım şeffaf şemsiyemi kullanıyor)
uzun zamandır buradaki balıkhanenin resmini çekmek istiyordum ama makine hiç yanımda olmuyordu. onları sahile gezmeye götürdüğümüzde balıkhanenin de resimlerini çektim.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
(bu küçük teknelerden taze balık da alınabiliyor. genelde mezgit satıyorlar.)
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
burası da balıkhanenin yan tarafındaki kale benzeri yer.
bunlar da başka bir gün gittiğimiz yalı.köy resimleri
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
 
Posted by Picasa
Onlar geldiğinde onları trabzona götürmek istiyorduk ama mehmet hafta sonu icapçı olduğu için ilçe dışına çıkamadık. İnşallah seneye tekrar gelirlerse o planı uygulamak istiyoruz.
O hafta anladım ki ergen çocuklarla uğraşmak bayağı zormuş. Çok yoruldum ama onlar geldiği için çok mutlu oldum.
Mehmetle izinlerimizi aldık ve Cumartesi sabah erkenden kalktık. Kahvaltı yerine herekese ikişer tane tost yaptım. Balkonda kahvaltı sonrası, bulaşık arabaya eşyaları yerleştirme derken saat 10:30 oldu. Bu sefer diğer tatiller gibi olmayacak çok az kıyafet ve ayakkabı götrüeceğim demiştim ama yine bissürü şey çıktı ve bagaja (ayşe ablanınkilerle birlikte) sığmayınca arka koltuğa ve tabii biraz da benim ayağımın yanına yerleştirmek zorunda kaldık. Arka koltuktakilerin yolculuğu bu yüzden pek de konforlu olmadı. Evden çok erken çıkmadığımız için mehmetin alp’e söz verdiği gibi bulutların içinden geçemedik. Geçen yıl bayram beyle durduğumuz çeşmede yine durduk ve bu sefer tam piknik malzemelerini çıkarıp ufak çapta piknik yaptık. Bu küçük mola sonrası alp yolda midesinin bulandığını ve karnının ağrıdığını söyledi ve sonra kustu. Allahtan poşeti hazır etmiştik de arabam batmadı. Küçük bir hava alma molası da onun yüzünden verdik. Sonrasında niksara vardık. Geçen yıl yaptığımız gibi köprüde resim çekindik ve sonrasında wc aradık ama temiz bir yer bulamadık. Son çare öğretmen.evine girdik. Hava o kadar sıcaktı ve bunaltıcıydı ki hızlı bir şekilde arabamıza atlayıp yola devam ettik. Yolda geçen yıl meyve aldığımız yerde yine durduk, kiraz ve vişne aldık.
 
Posted by Picasa

Geçen yıl tokatta gezmemiştik. Bu sefer biraz gezelim dedik ve taşhana gittik.
 
Posted by Picasa
Çok güzel bir yerdi. Orada bayağı vakit geçirdik. Kapıdan girişte sağda bakırcılar vardı ve hemen gidip onlara baktık.
 
Posted by Picasa
Biz dışarda bakınırken mehmet içerde yaşlı bir amcanın olduğunu söyledi ve alp’le içeri girdi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Amca kiraz ikram etti. Kendi yaptığı bakır işlemelerini gösterdi ve doğru düzgün bir indirim yapmadan bize bayağı bir ürün sattı. Ben eski kapaklı bir sahan ve kapağı olmayan minik bir bakraç aldım. eve gelince bakracın delik olduğunu farkettik. Ben zaten içine tahta kaşık vs koyacaktım, delik olması çok önemli değil yani. Ayşe abla neler aldı hatırlamıyorum. Bize honça tepsisi gösterdi. Bayağı ilginç bir şey, gelin ve damatın yemek yediği tepsiymiş.
 
Posted by Picasa
Amca bizi mağaza dığına kadar uğurladı. Yandaki bakırcılara da baktık. Uzun zamandır istediğim tarak kabını burada buldum ve aldım.
 
Posted by Picasa
güzel bir mağaza, adamın dediğine göre kültür bakanlığı onlara sipariş veriyormuş. Bize benim aldığımdan daha büyük bir tarak kabı gösterdiler, çok güzeldi ama satılık değilmiş.
 
Posted by Picasa
Handa birkaç tur attık.
 
Posted by Picasa
İkimiz de birer sofra bezi birer tane tülbent aldık. Aslında ben beğendiğim sofra bezini alamadım. Teşhirde olduğu için rengi solmuş, başka da yoktu. Ben de başka rengini aldım.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
diyarbakırdayken hasan paşa hanından yukardaki gibi yeşil çömleklerden almak istemiştim ama mehmet izin vermemişti ama zaten izin verse de geri dönerken arabada koyacak yer bulayacaktık.Buranın taş baskılı sofra bezleri ve yazmaları ünlü. Üst katta birşeyler içtik, çocuklar kendilerine takı vs birşeyler aldılar. Burası hepimizin çok hoşuna gitti.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Geçen yıl turhala uğramamıştık bu sefer yol kenarından turhala baktık. Ayşe abla ve çocuklar görsünler diye zileye girdik. Araba ile sokaklarında dolaştık. Ama daha öncesinde fazla vakit kaybettiğimiz için sadece birkaç sokağını gezebildik. Alp zileyi çok beğendi ve konyadan bile daha güzel yorumunda bulundu.
 
Posted by Picasa
Ama zilenin evleri gerçekten çok güzeldi. eskiler kadar güzel olan villalar da vardı. Şimdi geri kalmış gözüken ve deniz kenarında olmayan böyle bir ilçede o evleri görmek bizi şaşırttı.
 
Posted by Picasa
Bizim yaşadığımız ilçede o kadar güzel ev yok.
Yol boyunca su ne zaman varacağız deyip durdu. Sadece taşhan ve zile hoşuna gitti. Ama yolculuk onun için biraz sıkıcıydı. Biran önce eve varmak istiyordu sevgili kuzenine kavuşmak için.
Zile sonrasında yol bitmek bilmedi. Ben bile bitsin diye bekledim. Hele de karnımız acıkıp da çeşme beklemeye başlayınca yol daha bir uzadı ve bir tane bile çeşme göremedik. Son çare arabada ulaşabileceğim noktadaki şekerleri çıkardım ve herkes şeker yedi. Sonrasında hava biraz kararmaya başlayınca çekerek’ten sonra üst üste bissürü çeşme gördük ama kimse durmak istemedi. Eve vardığımızda hepimiz açlıktan ölüyorduk.
Bütün eşyalar arabadan çıktı ve eve taşındı. Ben acayip bozuldum. Çünkü mehmetle otelde kalma konusunda anlaşmıştık. Biz bu sefer en geç gittiğimiz için herkes odaları kapmıştı ve bize ayrı bir oda kalmıyordu. Ben de mehmetle ikimiz için ayrı bir oda istediğim için otel konusunda bayağı ısrarcıydım. Yemek sonrası çay içerken en iyisinin kayınvalidemle konuşmak olduğuna karar verip otelde kalmak istediğimi söyledim. O da evde beni ağırlayamadığı için ne kadar üzüldüğünü, sıkıntıdan gece uyayamadığını anlattı ve otel konusunda anlaştık. Gece gidip sabah kahvaltıya eve gelecektik. Akşam çok geç olmadan otele gidip yerleştik ve Perşembe gününe kadar (kuzucuklar ve bayram beyler o gün gittiler) otelde kaldık. Sarı.kayadaki günlerimiz çok güzel geçti. Sabah geç kalkıp kahvaltıya gidiyorduk. Gittiğimizde kahvaltı hazır oluyordu. Kahvaltı sonrası ya kitap okuyordum yada bahçede çocuklarla vakit geçiriyorduk. Sonrasında ise hazırlanıp hamama gidiyorduk. Önceki yıllarda gün aşırı hamama giderken bu yıl hemen hemen hergün gittik. Hatta bir kere sorgunda yeni açılan havuza gittik. Ama bence verdiğimiz paraya değmeyen bir yerdi. Dediklerine göre erkeklerin tarafı daha güzelmiş. Sorgunda havuzda yüzdük ve hepimiz sadece bir kez kaydıraktan kaydık. Ben gül böceği ile birlikte kaydım. Ve çocuğa da sahip olmak zorunda olduğumdan özellikle de başım yukarı vuracak diye ödüm koptu. Kayarken ikimiz de bayağı çığlık attık. Suyun içine girdiğimizde gül böceği su üstüne çıkana kadar bayağı su yuttu. Bizim önümüzde kayan ayşe abla da boğulma tehlikesi geçirdiği için bir daha kaymama kararı aldık. Havuzda kurallara uymayan bir kadını arife uyardı ama kadın hiç tınmadı bile. Hamam bölümüne gittiğimizde tam karşımızda o kadın ve kayınvalidesi ve görümcesi olduğunu tahmin ettiğimiz iki kadın yıkanıyorlardı. Arada kadın hakkında konuşup onlara bakınca bize öyle bakmaya başladılar ki korktum. Bunlar gelip saçımızı başımızı yolacağa benziyorlar. Daha fazla şunlara bakmayın dedim.
Yüzlerine kil maskesi yapan 3 kadının yanına gidip biz de kil aldık ve yüzümüze sürdük. evde mehmetin bana hazırladığı ama yemeye vakit bulamadığım meyve tabağını poşete koyup hamama getirmiştim, onları çıkardım ve kızlarla yedik. Birkaç gündğr yaptığımız gibi iyice keselenip seneleik kirlerimizden arınıp tertemiz misler gibi olup hamamdan çıktık.
Otelde kaldığımız süre boyunca hiç bir imkanından faydalanmadım. Havuz saat 2’ye kadar kadınlara açıktı ama biz geç kalkıp eve kahvaltıya gittiğimiz için ve otelde kaldığımız son iki gün de hamam sonrası üşüttüğüm (boğazım ağrıyordu ve burnum tıkalıydı) için havuza gidemedim. Benim için tek güzel yanı küveti kaplıca suyuyla doldurup yatmaktı. Buranın suyu gerçekten çok güzel.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
İstanbul ekibi gitmeden bir gün mangal yapmak üzere bir baraj göletine gittik.
 
Posted by Picasa
Kene yüzünden herkes biraz gergindi ama en fazla da yenge hanım, çocuklar gibi serdiğimiz kilimin dibindeki böcek yuvasını inceledi, küçük böceklerden birini keneye benzetip çocukları heyecanlandırdı. Arabalardan inince hepimiz çoraplarımızı pantolonlarımızın içine soktuk.
 
Posted by Picasa
Tabii ben her zamanki gibi uzun çorap getirmeyi unuttuğum için daha önce de yaptığım gibi mehmetin çoraplarını giydim.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Mangal başında her zamanki gibi bayram bey vardı. Sinan bey kırmızı etleri yetişkinler yesin, kanatları çocuklar yesin dedi ve bu sebeple de ufak çapta kriz çıktı. Mehmetle ben de mangala yakın yerde ızgaralara etleri yerleştiriyorduk. Tabii pişmişleri de tencereye biz koyuyorduk. Mehmetin kalite kontrol yapanlar gibi pişip pişmediklerini kontrol ediyordu ve tabii bana da muhakkak et veriyordu. Bu kilimde oturan diğer bayanların gözünden kaçmadı. Herkese birer parça verilen et sonrası kimisi gelip illa çocuklarına tekrar et isteyince sinan bey kızdı ve yenge hanım darılıp gitti. Kanatlar pişince hemen servis yapıldı. Benim bildiğim önce çocuklar yedirilir ki yetişkinler yerken sofradan kalksınlar ve gidip oyun oynasınlar vs.. ve yetişikinleri rahatsız etmesinler, ama bu ailede öyle değil. Sitedikleri kadar yesinler yetişkinler sofraya oturunca çocuklar sofradan kalkmazlar ve yemek yemeye devam ederler. Bu durumda gürültü had safhada oluyor ve itiş kakış vaziyette oturuyorsunuz. O gün de öyle oldu. Yemek sonrası voleybol oynadık. Güzel bir gündü.
 
Posted by Picasa
Seneye tekrar aynı yere gitmeye karar verdik.
İstanbul ekibi gidince bir gün de evin bahçesinde mangal yaptık. Mehmetle sinan bey mangal başında ben ise her zamanki gibi taşıyıcı rolündeydim. Bizim tatillerde en önemli şahsiyet bayram bey, yokluğu hemen belli oluyor.
Tatilde hep birlikte katıldığımız ve eğlenceli geçen saatler gece 12’den sonraki saatlerdi. Gece 2’ye kadar kağıt oynuyorduk ve karı koca ikimiz bu konuda hiç de fena değildik. Oyuna genelde bayram bey katılamıyordu, arife izin vermediği için (çocuğa bakma saatleri eşit olmak zorunda olduğundan). Kuzucuk her zaman çok şanslı, ayşe abla uyur ve hiç bir şeyden çakmaz gibi gözüküp sürekli yener, yenge hanım şanssızın şansızıdır, biraz safça oynar ve oyunda olduğunu unutup hep eşininin lehinde oynamaya çalışır. Oyunda en iyi sinan beydir, herkesi yönelnedirmeye çalışır, eşi ondan da iyidir ama bu sefer hiç şansı yoktu, hep sonuncu oldu. Bayram bey ve arife de iyidirler. Gece 2^de oyunu bırakıp otele zor gidiyorduk. Perşembe gününden sonra ise sayı azaldığı için çocuklarla okey oynadık.
Cumartesi yeni açılan havuza gittik. Ayşe abla derin diye korktuğundan havuza girmeyip annemle jakuziye girdi. Gül böceği ve su ile havuza girdim. Bayağı havuzda kaldık, sonunda bu yılın son hamam sefasını yapıp dondurma yiyip çıktık.
Pazar günü kahvaltı sonrası mehmet ve sinan bey bizim için kayısı topladılar. Eşyaları arabaya yerleştirdik ve yola çıktık. Bu sefer çorum üzerinden gittik. Bu yolda yol çalışmaları var ve pek iyi değil.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Mola verdiğimiz yerde önceki günkü gittiğimişz evdeki teyzenin verdiği harika gözlemeleri yedik. ama yerken ağzımıza kum girdiği de oldu, çünkü acayip bir rüzgar vardı. Çayımızın içine kum girmesin diye elimizle bardaklarımızı kapatıyorduk. Orada hasır çantamı düşürüp kulpunu kırdım. Sanırım kendi çantama nazar değdirdim. Önceki gün daha uzun yıllar bu çantayı kullanırım diye düşünüyordum. Samsuna gelince berata uğradık ve bir kutu kayısıyı ona bıraktık. Eve vardığımızda saat 21:30 civarıydı.
Tatil sonrası kendimi çok iyi hissediyordum, iyice dinlendiğimi düşünüyordum ama o hafta o kadar yoruldum ki tatil öncesi halime dönmüştüm.