Sunday, February 07, 2010

muhammedin vefatından sonra evde adaptasyonum biraz güç oldu. kayınvalidem bel ve diz ağrısı için gelmişti ve 3 hafta kaldı. aslında onun niyeti 1 haftada işini bitirip gitmekti ama ben 1 hafta samsunda kalınca onun hastane işi de gecikmiş oldu. 1 hafta fizik tedavi için hastaneye götürdüm ama bizim zorumuzla, çünkü ağrılarının geçeceğine dair inancı yok. mehmet bu yüzden onu bayağı eleştirdi.
 
Posted by Picasa
onu bir hafta sonu yason kilisesine sonra da perşembeye götürdük. yason kilisesine daha önce ben samsundayken gitmişler, benim ise ilk gidişimdi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
hava bayağı yağmurluydu. güzel günlerde çocukların koşmaları ve piknik yapmak için güzel bir yer. kilisenin içine girilmiyor, kapısı kapalı. yakınında bir kafe var, mehmet daha önce arkadaşıyla gidip çorba içmiş, daha sonra öğrendik ki yengeç çorbasıymış. tadı bayağı güzeldi diye anlatıyor, ama farklı tadlara kapalı olduğu için bilse kesinlikle denemezdi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

perşembede sahilde durup balıkçılara baktık ama bizim ilçedekinden farklı değildi. ahh yenikapı balıkçıları diyerek oradan ayrıldık ve türkiyenin en uzun tüneli ordu, nefise akçelik tünelinden eve döndük.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
bildiğim kadarıyla nefise akçelik türkiye uzun tünel yapılabilmesini sağlıyan bir mühendismiş. bu tünelin bittiğini göremeden meme ca'dan vefat etmiş ve tünele onun ismi verilmiş (ordulular ne kadar karşı çıksalar da). kadın mühendisin hikayesi beni çok etkilediği için tünelden her geçtiğimde kendisini düşünürüm.
annemle bir hafta sonu da trabzona gittik. o ısrarla gitmek istemiyordu. ben ise islam bey 2 haftalık izne ayrılacağı için ilçeden ayrılmak için tek şansım olduğundan illa gitmek istiyordum. hafta içi telefon açtım, öğretmenevi doluymuş. cumartesi sabah 7'de uyandım ve dışarı baktım, kar yoktu hatta hava bayağı güzeldi. kalktık ve belki kalırız diye ben ona göre küçük bir valiz de hazırladım. annemi de kaldırdık ve hazırlanıp çıktık. kahvaltı yerine ordu hünkarda çorba içtik (yol üstünde sağda).
 
Posted by Picasa
giresunda yol üstünde bu tesise uğradık. amacımız çay almaktı ama çay içen milleti görünce biz de içelim dedik. zaten millet çay içmiyordu, kahvaltı yapıyordu.
 
Posted by Picasa
çayımızı içtik, mehmet ne kadar diye sordu, ikramımız dediler. tesiste çaylardan hiç para almıyorlarmış. arkada fabrika var ama sanırım çalışmıyor. 2 paket iyisinden çay, çay kolonyası ve fındık ezmesi aldık. kolonya ve fındık ezmesini sevdik ama çayı sevmedik.
 
Posted by Picasa
bunlardan bir kaç tane daha var.
trabzona gider gitmez arabayı bir otoparka bırakıp öğretmenevine gittik. oda varmış, 4 kişilik bir odamız oldu. ordan çıkıp uzun zamandır hayalini kurduğum yaprak pideyi yemek üzere çardak pideye gittik. 20 dakika bekleyiş ardından pidelerimiz yedik ve sonra da çay içtik. burada çay da gerçekten güzel oluyor.
o kadar zaman geçti ki asır gibi geliyor. gerisi tam olmasa da sonra