Thursday, June 23, 2011

TaYın olmadı. Biz burda kaldık.

Tuesday, June 21, 2011

Dünden beri can sıkıntısı içindeyim. Bir de acayip gerginim patlamaya hazır sekilde. İs az. Bahçeye geldim, çimenlere oturdum. Gözümü kapatıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ne derece başardım bilmiyorum.

Friday, June 17, 2011

5. yıl

bugün bizim evlilik yıl dönümümüz, 5. yılımız. akşam iş çıkışı birşeyler hazırlarım, mehmetle yürüyerek çamlığa gideriz ve orada piknik yaparız diye düşünüyordum. ama herşey planlandığı gibi olmuyor. bugün öznur izin kullandı. çok yoğun bir gündü. akşama kadar doğru düzgün oturmadık. yoğun bakıma bile 12'ye doğru çıkabildim. cerrahi yoğun bakıma ise öğleden sonra gittim. akşama kadar bir oraya koş, bir buraya koş, ikimiz de acayip yorulduk. vakalar da büyük vakalardı. akşam nuray hazırlanıp çıktı. uzandım biraz vaka bitene kadar bekleyeyim diye. sonra kaltım ve üstümü değiştirip çıkayım derken ökteni gördüm. vakayı bitirmiş. kısa bir vaka daha almak istedi. onu da bekledim. ben çıkarken diğer hasta giriyordu.
eve geldiğimde mehmet yemeği dışardan almıştı. yemek yedik ve yatıp uyudum. sonra kafamda projelerle kalktım.
şimdi tv seyrediyoruz. biz sanki 40 yıllık evliymişiz gibi ne hediye, ne kutlama bugünü böylece geçirdik. napalım taşrada böyle oluyor.

Thursday, June 16, 2011

19 mayıs istanbul tatili

Mehmet'le cuma günü hastaneden erken çıktık. Evden çıktıktan sonra arkadaşını aradı ve evin anahtarını arkadaşına bırakmak için tekrar yukarı çıktı. Sonra arabayı binmiş giderken bu kez de mehmetin ayakkabısının kıyafetlerine uymadığını söyleyip arabayı geri döndürüp eve çıkıp ona baaşka ayakkabı aldım. Sonra bir de benzin alınca biraz geciktik. Ama aslında gecikmedik, check in'i önceden yapmıştım ve vaktinde gittik. Sonra çocuklar arabayı otoparktan aldılar. Kafede oturup bir şeyler içtik. Uçak yolculuğumuz çok rahat geçti. Ben yol boyunca uyudum. Sabiha gökçene kazasız belasız ve korkusuz bir şekilde indik.
Valizleri biraz geç de olsa aldık. Havaşa gittiğimizde çoktan dolmuştu ve bir sonraki 40 dk sonra kalkacaktı. Biz sırada beklerken garip tipli bir adam geldi garip bir şekilde konuşarak (kürt) 50 tl'ye taksi ayarladığını ve sırada bekleyene kadar taksiyi paylaşmamızı söyledi. Diğer bayan kabul etmedi. Onun için akıllıcaydı. Biz peşine düştük ve taksiye bindik. Taksici bizi yan yollardan götürdü ve diğer yolcu hiç duramadan telefonda kürtçe konuşup durdu hem de bağıra bağaıra. Beni de diğerlerini da sinir etti ama hiç birimizin sesi çıkmadı, tabii mehmet olmasa ben çoktan müdahale ederdim. Sonra sigara içermisiniz diye bize sordu. Mehmet sigara içmiyoruz, siz de düşünmeyin bence dedi. Ben hemen 'ne sigarası? Sigara içmeyi düşünmüyorsunuz değil mi? Dedim. Sonra da hiç nefes almadan takside sigara içmek yasak içemezsiniz deyip sonra taksiciye saymaya başladım. Nasıl izin verirsiniz biz izin versek bile sigara içemez diye. Adam birlikte binince bizi birlikte sanmış. Öndeki yolcu bir markette durdurup su almak için inince adama birlikte olmadığımızı anlattık. Adama da onun böyle çok konuşan biri olduğunu bilseydim onu arabaya almazdım dedi. Neyse taksime kadar sadece 30 tl verdik ve sonrasında adam indi ve biz de taksimetreyi çalıştıttırıp eve kadar aynı taksiyle gittik. 1 saatte evdeydik. Evde kayınvalidemin yaptığı harika patatesli gözlemeleri yedik.
Ertesi gün mehmet sultan ahmete gidelim dedi ve veznecilere kadar taksiyle gidip sonrasında etrafımıza bakabaka sultan ahmete kadar yürüdük. Sultanahmette mehter gösterisi vardı.
 
Posted by Picasa

Canlı seyretmek çok güzeldi. Hele en son savaşa gitmeden önce çalınan bir marş vardı ki nerdeyse hep birlikte hücuma geçecektik. Bu arada bizimle birlikte kayıvalidem de vardı. Çok hoşumuza gitti. Sonra camiye gittik. Çevre düzenlemesi vardı. Ayasofya ile arasındaki ağaçlar harikaydı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

Gülhaneye yürüdük. Ben sarayburnundaki çay bahçesine hiç gitmemiştim oraya gidip çay içtik. Sonrasında taksi ile eve döndük.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


Pazar günü biraz geç de olsa sinan beylere gittik ve hep birlikte floryaya gittik. Mini piknik yaptık. Gezdik, yürüdük. Güzel bir gündü.
 
Posted by Picasa

Pazartesi günü hastaneye gittim ve ameliyat gerekip gerekmediğini tespit için muayene oldum.
Sonrasında sinan beyle mehmet ve ben eminönüne gittik, rehber ticarete, sinan beye çamaşır almaya. Memnun kaldı. O kadar sıcaktı ki ve sinan bey de aç olduğu için kahve dünyasına gidip giya limonata içecektik. Meğer eminöündeki kahve dünyasında sadece kahve varmış. Hastaneye geri döndük ve sonrasında avm'ye uğradık. Gezindim biraz, ertesi gün doğum günüm olduğu için mehmet bana hediye olarak çanta aldı. Beyaz bir çanta. Yürüyerek ve mağaza bakarak eve döndük. 1 saat sonra elimizde boş bavulumuz sinan beye gittik ve yemek sonrası onu umreye yolcu ettik.

Ertesi gün sabah erken kalktık. Hazırlanıp hastaneye gittik. Mehmetle odaya yerleştik. Kıyafetlerimi çıkarıp kendi yeşil elbisemi giydim ve dubaideki otelden aldığım terliklerimi. İlk vaka olarak uzun bir vaka almışlar. Bu sebeple sıkıntı içinde kah oturarak, kah oda içinde gezinerek vakit geçirmeye çalıştım ve o gün mehmete 'hastalar ameliyathaneye geldiğinde korkmanıza ve heyecanlanmanıza gerek yok, herşey yolunda gidecek, güzel şeyler düşünün derim ama hata etmişim, heyecanlanmamak elde değil. Bundan sonra heyecanlanabilirsiniz ama korkmayın diyeceğim' dedim. Sonunda verda aradı ve birazdan seni alacaklar dedi. Hemşire geldi antibiyotik yapacağım ama biraz yanacak, o yüzden derin nefes alın dedi. Öyle bir yandım ki hemen yürüyebilecekmiyim acaba diye düşündüm. Ve çok kızdım. Bizde hastalara bu i.v yapılıyor. madem bu kadar yakıyor, tembel hemşireler neden hastaya kalçadan yapıyorsunzu damardan yapsanıza. Bizde öyle yapılıyor. Mehmetle asansörde vedalaştık. Ameliyathane bayağı büyüktü.ama bizde hasta muhakkak hemşire ile ameliyathaneye giderken ve ameliyathanede hemşire hastayı karşılarken burada personel aldı ve beni direkt salona aldılar. Preop bile yok. Verdaya hemşire kalçamı yaktı neden sanki damardan yapmıyorlar dedim. Alışkanlık dedi, olmaz öyle alışkanlık, tembellik bu dedim. Masaya yattım. Asistanla tanıştım. Monitörize etti ve uzman geldi. Ne sitiyorsun dedi. Getirdiğim malzemeleri verdim ve maske ile gidilmesini gerekirse larengeal mask takılmasını eğer kas gevşetici yapılacaksa bridion da getirdiğimi söyledim. Tamam herşey senin istediğin gibi olacak dedi.
Uyandığımda postoptaydım ve polibimden kurtulmuştum. Ama saate baktığımda uzun süre içerde kaldığımı anladım. Bekleninin dışında şeyler olmuş. Verda başımdaydı ve neler olduğunu anlattı sonra anestezi uzmanı geldi. Sorun çıkardım mı dedim. O da bana keşke her hasta senin gibi olsa dedi.
Odaya geldiğimde mehmetle personel beni yatağa almaya çalışırken kendimi kaldırıp kendim yatağa geçtim. Mehmet biraz vakit geçince yiyecek birşeyler alıp getirdi ve açlığa dayanamadığım için bir şeyler yedim. Sonrasında üstümü giyip çantalarımızı alıp servisten ayrıldık.
Evde yatıp uyudum, geç vakte kadar. Sonrasında uyandım ve annemlerle biraz sohbet ettim. Bu arada ablam, yeğenler, kardeşler, arkadaşlar doğum günü kutalamaları için aradılar. Annemi arayıp iyi olduğumu söyledim. Onlar da ara ara arayıp iyi olup olmadığımı kontrol ettiler. Böylece 37 yaşıma girdiğim bu doğum günüm de böylece geçip gitti, hayırlara güzel günlere vesile olur inşallah.
Çarşamba günü evde geçti. Kendimi gayet iyi hissediyordum ama yine de fazla hızlı hareket etmeden genelde oturdum. Akşama doğru sinan beylere gittik yürüyerek. Verda nöbetçiydi ve sinan bey de umreye gitmişti. Verda hastaneden yemek için geldi ve yemek yedik. Annemi çocuklara bakmak üzere orada bırakıp eve döndük.

Perşembe günü sabah erkenden kalktım kahvaltımı yaptım. Annem geldiğinde ben de evden çıkıyordum. Yürüyerek buluşma noktamıza gittim, ak ile kucaklaştık. Kısa sürede nevin geldi ama sonrasında diğer 2 kişi için 30 dk bekledik. Nevin ve diğerleri bizim alt sınıflardan ama hiç birisini hatırlamıyorum. Ben öne oturdum ve tabelalrı takip ederek ve navigasyon cihazına bakarak ve sohbet ederek 2. köprüden geçtik. Sonrasında arabayı süren nevinle birlikte güzel evlere bakarak çubukluya gitmeye çalıştık ama biraz dolandık. Sonunda ama beykoz çubuklu cafe crown'a vardık.
Birkaç kişi vardı. Hepsi ile ayrı ayrı sarılıp sohbet ettik. Ama ilk başta hbg ile sarıldık. Neden hiç konuşmuyorsun dedi. Gülmekten ağzım kasılı kaldı konuşamıyorum dedim. Bana hediyemi verdi, al yazmalım selvi boylum dvd'si. Uzun zaman olmuş alalı. Mehmetle bol bol seyrederiz artık. İkimiz de pek severiz. Özlelikle de aytmatov'u.
Öyle harika bir gündü ki sürekli birileri geldi, hoop diye yerimizden gidip koşarak sevdiklerimize sarıldık. Beni görmek hepis için sürpriz oldu. Hatta bana buluşma yerine karışıyorum diye bir de kızıyorlarmış, hem gelmeyecek hem de taa oralardan yere neden karışıyor diye.
 
Posted by Picasa

Garsonun bir tanesinin ağzı açık bizi seyrediyordu. Adamlar oturun da siparişleri alalım diyorlar ama bir grup daha geliyor ve bir dalgalanma oluyor, herkes yerinden kalkıyor, ortalık karışıyor. Son gruplardan birinde kapıya yakın oturuyordum, kısa boylu yaşı biraz daha ileri birisi girdi. Koştum ve sarıldım, kimse onu henüz farketmemişti. Sarıldım ama bir taraftan da düşünüyorum, o mu? Taaa orta 3'ten beri görmediğim hocamız mı, süheyla hanım mı? Bizi sıra dayağından geçiren, bizi kızdıran, ama bizde çok emeği olan. O kısacık boyu ve zayıf bedeni ile kendi kilosu ağırlığında çantalarla bize kitap taşıyan ve bize bunları zorla satan (tabii ki karsız) okuma alışkanlığını bize aşılayan hocamız. Sarıldım ve ağladım. Bayağı ağladım. Eski günleri hatırladım, çocukluğumu hatırladım. Zor, sıkıntılı günlerimi hatırladım. Sonrasında diğerleri hücum etti ve ben ayrıldım.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

Başka hocalarımız da vardı ve bizden önceki dönemde olan ablalar. Ne harika bir gündü o gün. Sürekli güldük ve sürekli konuştuk. Yemek olarak sadece salata yiyebildim. Bu arada kafenin manzarası harikaydı. Burası önceden içimizde bulunanlardan birinin eviymiş. Zaten ev olduğunu ve içimizden birinin olduğunu duyunca küçük çaplı bir şok yaşadık. Manzaraya bakıp 'evmiş ha...Allah Allah', dedik. Havva sayesinde herkes tek tek kalkıp okuldan mezun olduğundan beri ne yaptığını, nerelerde okuduğunu anlattı. Sonra bir grup ayrıldı ve geri kalanlar açık havaya çıktık. Biraz da orada devam ettik. Aslında ben de diğerleri ile birlikte geç vakte kadar kalmak isterdim ama çoğunluğun kalktığı saatte 18:30'da kalktım. Yine nevinle ve hocalardan biri de bizimle birlikte geri döndüm. 45 kişiydik ve bir kısmını liseden sonra ilk kez gördüm. Tadı damağımda kaldı doğrusu.
Mehmetle kuzucuk beni caddeden aldılar ve ramiye gittik ev bakmaya. Bir siteye bakacaktık ama kiralık ev yokmuş, satılıklarmış. Rami ne garip bir yer. Hiç beğenmedik. Mehmet burada oturamayız dedi. Sonra bayram beylere yemeğe gittik. Kısa oturma sonrası kalkıp eve döndük.

Cuma günü kontrole gidecektim ama verda beni saat 4'te ancak alabildi ve günüm biraz boşa geçti. Sonrasında hızlıca safire gittik. Hızlıca diyorum çünkü akşam da kuzucuklara yemeğe davetliydik. Safirde önce seyir terasına çıktık. Asansör 14 km/h hızla çıkıyordu. Yukarı çıkarken insanın kulakları uğuldamaya başlıyor.
 
Posted by Picasa

Yukarı çıkana kadar sadece güneş batmadan, aydınlıkken çıkalım diye düşünüyorduk ama yukarı çıktığımızda baktık ki hava açık olmadığı için boğaz köprüsünü görüyorduk ama masmavi denizi göremiyorduk. Manzara normalde muhteşemdir, bizim gibi bir günde giderseniz tabii fazla Bir şey göremezsiniz. Yukarıda mehmetin resmini çekmek istedim ama kendisinin yükseklik fobisi olduğu için başı döndü, dizleri titredi ve resimleri dürbüne tutunarak çekindi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

Yukarıda kafe var, masalar var illa kafede birşeyler içmek için oturmuyorsun. Kafeden yararlanmadan da oturmak bence çok güzel. Aslında yukarda bir de güzel bir restaurant olsa herhalde talep çok olurdu.
Sonra en üste çıktık, bayrağın olduğu bölüme.
 
Posted by Picasa

(mehmetle yeşil alanlara bakıp, daha çok alan varmış ev yapacak deyip gülüştük. daha çok insan gelebilir istanbula, çokkk. daha ne kadar taşıyabilirse?) Sonra da tekrar aşağı inip 4 boyutlu simülasyonu seyretmek için salona girdik. Görevli elimize birer gözlük verip bizi en öndeki koltuğa yönlendirdi. Arkamızdaki karı kocayı da kadının vertigosu olduğu için en öne yönlendirdi. Bunun üzerine tekrar adamın yanına gidip en önde fazla hareket yok mu dedim. Sonra adam bizi en arkadaki koltuklara gönderdi. Sonra başladı... sanki helikopterdeymişiz ve safirin terasından istanbul turu için gezintiye çıkyormuşuz gibi. Çok hızlı hareket ediyor ve arada rüzgar geliyor sonra köprüye gidiyoruz, geçen arabalara bakıyoruz sonra kız kulesine, arada üstümüze sular sıçrıyor. Topkapı, ayasofya, yerebatan sarnıcını geziyoruz. Yere batan sarnıcı harikaydı, aynı sarnıçta olduğu gibi tepemize su damlıyor. Harika bir geziydi, tuhaf olan tek yanı helikopterle taopkapı ve ayasofyanın hatta sarnıcın içine girmemizdi. Safire gidilirse muhakkak buna da girmek lazım. Mehmetle ikimiz simülasyonda dahil 50 tl ödedik.
Safirin alışveriş merkezini sevmedim, fazla mağaza yok. Güzel olan yanı üst kattaki hediyelik eşyaların olduğu mağazaydı.
çıkşta fatihe gittik. bir sefer de abim bizi beklesin dedi mehmet ama onu bekletmek mümkün mü yine o bizi bekletti. akşam yemeğini onlarda yedik.
cumartesi kahvaltı sonrası caddede gezindik ve sonra uçağa binip samsuna gittik. gece annemlerde kaldık. gerçi annem ve babam yoktu ama olsun. ertesi gün de evimize döndük.

sünnet, ay tutulması,bebek ziyareti

3 haziran günü beyazıt ve halit eren bizim hastanede sünnet oldular. gece heyecandan çok iyi uyuyamadım. ertesi gün neler yapacağımı planladım. sabah evden çıktım ablam aradı, hastaneye nasıl gideceğiz diye. peşpeşe hastaneye gittik. sonra ümmühanlar geldi. bizim odaya gittiğimizde nuray odada oturuyordu. gece nöbetçiyim diyordu. akşam 11'e kadar bizim odada kalmış sonra yatmak için nöbet odasına gitmiş ve orada nöbetçi olmadığını öğrenmiş. meğer ismail bey iki nöbeti birbirine çok yakın diye nöbetini değiştirmiş. sonra o saatten sonra eve gitmiş ve gece 3'te aramışlar, vakaya gelmiş ve sabahlamış. ben gidiyorum dedi, ben de iyi git dedim. öznur'a sünnetten bahsetmemişim, o da çocuğunu polk'e getirmiş. o yüzden ameliyathaneye geç geldi. bir taraftan kendi yeğenlerimi uyuturken diğer tarafta diğer hastalarla uğraşmak zorunda kaldım.
çocukların damar yolunu bizim odada açtım, annelerinin yanında. önce beyazıtı oturttum, sen büyüksün dedim. biraz bağırdı. sonra halit ereni aldım, ağlamaya başladı. Allahtan ikisi de fazla problem çıkarmadılar. hemogram alacaktım ama yalnız olacağım için onunla içerde uğraşırım dedim. beyazıtın elinden tutup içeri götürdüm. masaya yatırdık, o ne bu ne diye sorup durdu. teknisyenlerden birkaç kişi geldi ve beraber hazırladık. uyuttum ve sünnet başladı.
 
Posted by Picasa
kan aldım, hemogram için.
onun bitmesine yakın halit ereni istedim içeri. beyazıt postop'ta yatarken halit erene gösterdim. endişeli bir şeklide baktı.
 
sonra elinden tutup içeri götürdüm. tam masaya yatıracakken, çişim geldi dedi. personel tuttu ve çöp kovasına işedi. tam yatırırken benimle hiç konuşmayan halit eren 'acıyacak mi?' diye sordu. hayır ben senin hiç canını acıtırmıyım, hiç acıtmayacağım dedim. sonra o da uyudu. beyazıt ben yanında yokken kollarını kaldırmış ve ellerine bakıp 'hhhıı ellerimmm' demiş korkarak. sabire hanım da llerini indirip ellerinde birşey yok korkma demiş. daha sonra bir kez daha ellerini kaldırıp indirdi.
 
Posted by Picasa
odaya personel götürdüğünde ben de peşinden gittim, yatağa alınırken korkunç bir rüya gördüm diyordu ama daha sonra böyle bir rüya gördüğünü hatırlayamadı.
halit erenin de işi bitince onu da odaya gönderdim. sonraki saattlerde ameliyathane ve onların odası arasında mekik dokudum. beyazıt ayağa kalkmak istiyorum diye bağırıyordu ve halit eren de bol bol çiş yapıyordu. ve bol bol yatağını ıslattı. çocuklara 500'lük mayi takmak pek de iyi değilmiş.
ümmühandan da kan aldırttım ve onda da haşimato çıktı. ablamı dideme gösterdim, önemli bir şey yok dedi. sünnet sonrası herkesin tatlısını götürüp verdim. ismail beyin hediyelerini verdik.
saat 3 gibi hazırlanıp sünnet külotlarını giydirip hastaneden çıktık. aslında hep beraber samsuna gideriz diye düşünüyorduk ama ben daha hazırlanmamıştım. onlar önden gittiler ve biz eve gidip biraz uyuduk. akşam yemeğe ablamlara gittik. kayınvalidesi yemek yapar ve diğer kardeşler de oraya gelir zannediyordum ama yemeği ablam yaptı ve kimse gelmedi. yemeği yedikten sonra hemen çıktık.

geçen hafta benim için çok sıkıntılı bir haftaydı. karaciğer enzimlerim yükseldi. kan aldırdığım kolumda dirsek kısmım tamamen mosmor oldu. biraz korktum. bissürü tetkik aldırdım, bir kısmı ankaraya gitti. karaciğer usg yaptırdım, normal çıktı.
aslında perşembe akşamı ayşenurun mezuniyeti vardı ve ben de ona gitmeye niyetliydim ama içimden hiç gelmedi. kendimi çok isteksiz hissettim. ablamı arayıp gelemiyeceğim dedim. ertesi gün nöbet iznimi almıştım ve beyazıt sünnet mevlüdüne gidecektim ama sabah kalkmak çok zor geldi ve mehmet de yatıp dinlen dedi. aslında hiç kaçırmayacağım iki önemli olayı kendi ruh halim yüzünden kaçırdım. cuma akşam mehmet gelince birlikte samsuna gittik. yolda ünyede sofrada yemek yedik. ablam benim için birşeyler hazırlamış, yemeyince onları bana paket yapıp verdi. ümmühan da oradaydı. sohbet ettik. ümmühan bana kardeşimin görüşmesini istedikleri kızın resimlerini gösterdi. pek dinlemedim onu ve resimlere de pek bakmadım. kız da bana çok cazip görünmedi. gece beratla feysbukta kızın resmini aradık ama adını bilmediğim için resmi bulamadık.
ertesi gün mehmet beni kuaföre bıraktı. kuaförde önce orta yaşlı bir kadını seyrettim. sonra bir kız çıktı ortalığa, kadının kızı. aşırı güzel değil ama albenisi yüksek bir kız. boyu sanırım benden uzun, incecik, çok hoş giyimli. sonra yüzünü gördüm ve dank etti. dün gece resimlerini gördüğüm kız mı acaba diye.
telefonu ayarladım resmini çekmek için ama telefon gelince çekemedim. çok hoş bir kızdı gerçekten. millete sordum ismini, o kızmış. acayip mutlu oldum. o sevinçle, annemi, beratı, ablamı, ümmühanı aradım. kuafirden çıktığımda ağzım kulaklarımdaydı, sanki kızı kendime alacakmışım gibi. yakındaki eczaneye gidip bir de ordaki kıza baktım ve onu bu kızla kıyaslayınca beğenmedim. hatta yanımdan geçen bütün kızlara baktım, hiç birisi onun kadar güzel değildi.
ablamlarla çarşıda buluştuk. mehmete kaz tüyü yastık aldım, ucuz geldi bir de kendime aldım.
akşam eve gidince berata anlattım. zannettim ki benim heyecanımı paylaşacak ve ben çok beğendiğim için kızla görüşecek. ona ben kolay kolay hiç bir kıza güzel demem de dedim ama kar etmedi. yalvardım yakardım, yok. ne inat çocuk. bari benim hatırım için görüş dedim kabul ettiremedim. sonra bu hafta öğrendim ki kızı bir doktora istiyorlarmış. göz göre göre güzelim kız kaçacak, benim aptal kardeşim yüzünden.

pazar günü sabah kahvaltıya kuzenin yeni yaptırdığı eve gittik. giriş katında kapalı yüzme havuzu vardı. ordaki mutfakta kahvaltımızı yaptık. evi gezdim kocamandı. dekorasyonu harika değildi ama ev güzeldi. erken ayrıldık. yolda mehmete 'bizim hiç böyle bir evimiz olamayacak' dedim. istanbuldaki ev fiyatları belli.
samsun dönüşü eve uğramadan gidip ticaret lisesinde oyumuzu kullandık. bu bizim evlendikten sonra ilk defa oy kullanışımız.
gece seçim sonuçlarını seyrettik. ablamlar da o gün seçim yasakları bittikten sonra konvoy yapıp gezmişler beratın arabası ile, bir kaç araba. halit eren arka koltukta oturmuş, beyazıt ve nihan önde oturup eğlenmişler. eve geldiklerinde beyazıt halit erene teşekkür etmiş, kendilerini sıkıştırmadığı için. onlara hediye büyük pastel kalem seti aldım ve kalın ve büyük boy resim defteri. ablam beyazıt bunu 1 yılda dolduramaz dedi.

hafta içi tekrar tetkik yaptırdım, enzimlerim biraz düşmeye başlamış. içim biraz rahatladı.
dün mehmetle ay tutulmasını seyrettik arka balkonda. annemi de arayıp haber verdim.
uzun zamandır aynur için hazırladığım hediye sepetini doldurup kapının önüne koydum.
bugün sabah kızlar 1.5 saat beni yalnız bıraktılar. bayağı yoğundu. iş sonrası markete uğrayıp yumurta aldım, aynurların evine gidip arabada 2 tane yumurtayı paketledim ve tül kesenin içine koydum. sepeti tülün içine koyup onu da paketledim. aynurun kızlar, berrin (anne karnında uslu olduğu için nurayın ikizlerinde uslu olanın adını verdiğimiz, yani betül) ve anne karnında kıpır kıpır olan (yani nurayın hareketli kızı vildan) aylin. ikisi de birbirinden farklı, pek şekerler.
 
Posted by Picasa
sepeti açtık, pamuk, şeker, pirinç, tuz ve yumurta ne anlama geliyor tek tek söyledim.
 
Posted by Picasa
ekstradan acve hurması da koydum, doğumdan sonra bebeklerin damağına sürülmesi gerekiyor ilk ağızlarına onun tadı gelsin diye ama aynurda olmadığı için geç de olsa kulansın diye onu da paketledim.
 
Posted by Picasa
benim aplike yaptığım ve adlarını yazdığım bodiler, takımlar hepsi çok hoşuna gitti.
 
Posted by Picasa

(bu sepet nurayın nişan sepeti. aslında ilk halini çekmeyi akıl edebilseymişim ne güzel olurdu. 8-9 yıllık dışı kapitone ile kaplı, yapma çiçeklerle süslü bir sepetti. güzel bir sepet bulamayınca aynur sepeti bana verdi ve sprey boya ile boyadım sonra vernikledim. bir kaç kere boyadım. boyadan sonra önce el bileğim sonra da kolum ağrımaya başladı. hala omuz eklemim ağrıyor. onunla bağlantılı değildir muhtemelen ama yine de görüldüğü üzere hastalık hastası oldum.)
ben de mutlu oldum tabii beğenildiği için.
şimdi mehmetle tv seyrediyoruz.

Friday, June 10, 2011

evdeyim, taaa nisanda tuttuğum nöbetin iznini kullanıyorum. aslında samsuna gidecektim dün akşam, ayşenurun mezuniyetine. ama akşam hiç canım istemedi. sabah mehmet hastaneye giderken beni de otobüse bindirir diye düşünürken mehmet 'yat gitme, bugün evde dinlen' dediği için yattım ama apartmanda bir yeri kırıyorlardı sanırım sesten pek uyuyamadım. güya geçen cuma burda sünnet olan beyazıtın mevlidine gidecektim ama ona da böylece gidemedim. bu sabah yağız da bademcik ameliyatı oldu.
kalkınca ayşenur aradı, ümmühanla birlikte aldığımız mezuniyet hediyesine teşekkür etmek için. annemle, ablamla, mehmetle ve nurayla konuştum. sonra soya sütüyle hazırladığım neskafeyle kahvaltımı yaptım. 5 aydır diyet yapıyorum ve soya sütünü yeni keşfettim.
annemler köyden nihayet ayşenurun mezuniyeti ve seçim için döndüler.
canım sıkkın bu ara. nedeni tam belli değil. mehmet bir akşam bolamana götürdü beni. biraz üşüdük ve ben çok güzel bir şey yiyemedim (salata ve salatalık turşusu kavurması) ama yine de iyiydi ama hala iyi değilim. samsuna gitmememden belli değil mi?
tayinim iptal olmuştu. eş tayiniyle beni mehnmetin deyimiyle 'kör itin öldüğü yere' esenyurta vermişler. bu ay sonunda diğer kura belli olcak ve ona göre gidip gitmeyeceğimize karar vereceğiz. halbuki ben istanbulda kiralayacağımız siteye bile aşağı yukarı karar vermiştim.
sanırım bende eksik olan dua. dua etmem lazım, her şeyin yolunda gitmesi ve iç huzurum için.