Thursday, December 26, 2013

Ay başında canım sıkkın ve patlamak üzereydim. Ama kendimi biliyorum sinirden patlarım ama zamanla kötü değişikliklere alışırım. Bu ay 5 nöbet tutuyorum ilk defa bu hafta rahatım hiç nöbetim yok ve son nöbetim yılbaşında. Geçen yıl yılbaşında eve bir gün önce taşınmıştık ve o gün mehmetle evi yerleştirmeye çalışıyorduk. Sanırım gece 12 olduğunda mutfakta çalışıyordum ve Mehmet gelip 12 oldu deyince yeni yıla girdiğimizi farketmiştim.
Neyse bu ay bizim için geçen yıl olduğu gibi yine yoğun geçiyor. Geçen hafta sonu açık öğretim sınavı olduğu için önceki haftayı ders çalışarak geçirdik. Aslında ben pek çalışmadım, Mehmet çalıştı. Perşembe günü bütün kitapları toplayıp nöbete gittim. Daha önce hiç çalışmadığım 2-3 dersi bir günde bitirmeyi planlıyordum. Daha sonra öğrendim ki çalıştığım derslerden birine çalışmışım (Mehmet'in alttan aldığı ders). Bunu öğrendiğimde çıldırdım, Mehmet'e de bayağı kızdım bana niye söylemedin diye. Daha sonra Cumartesi günü farkettik ki Mehmet bir derse hem de zor olan derslerden birine hiç çalışmamış. Bunu öğrenince rahatladım (sanki birbirimizin rakibiyiz). Hafta sonu kayınvalidelerde kaldık sınava Fatih'te gireceğimiz için. Sınavlarımız fena geçmedi, özellikle matematiğim çok iyi geçti. Biraz çocuklar gibiyim iyi geçtiğinde yüzümden gülümseme eksik olmuyor.
Hafta sonu sınav bitince üstümüzden bir yük kalktı ve acayip rahatladık. Daha sonra evde temizlik orayı burayı toparlama işlerine giriştim ama temizliğe gelen eminenin önceki hafta karı bahane edip bu hafta da hiç bir bahane olmadan gelmemesi bütün planlarımı altüst etti. İnsan bu kadar mı sorumsuz olur? Fakirlerin çoğu üstüne düşeni yapmadıkları için oluyor. Kar yağdığında biz arabaları bırakıp otobüsle işe gittik ama eminim ki o, dışarı bakıp karı görünce ayağını bile dışarı çıkarmamıştır (böyle düşünüyorum çünkü daha önce de kaç kere haber vermen gelmedi, işe geç kaldım ve telefonu da kapalıydı). Kısacası Emine beni sinir etti. Sinir olmamın sebeplerinden biri de cuma günü evimize annemler geleceklerdi ve ilk gelişleriydi. Çarşamba nöbetimi tuttum ve Perşembe günü belki de ilk defa bu evi süpürüp sildim. Hazırlanıp çamlıcaya amcamlara gittim. Annem,babam ve ablam gelmiş kahvaltı yapıyorlardı. Ben de annemlerin getirdiklerinden yedim. Öğleden sonra çarşıya gidip alışveriş yaptık. Saat 5 te trafik başlamadan geri döndüm.
Ertesi gün mehmetle kahvaltı yapıp bissürü yolu yanlışlıkla dolaşıp çamlıcaya gittik. Annemleri aldık ve ev bakmaya gittik. Bize çok güzel bir daire gösterdiler hepimiz çok beğendik. Klasik emlakçı blöfümü yoksa gerçek mi bilmiyorum ama başkaları da daire ile ilgileniyor dendiği için strese girdik. Herkes her gün o yolu nasıl çekeceksiniz derken çıkış yolu bulamadık. Bunaldık, bunaldık..... Sonunda karar verdik ve dün sabah Mehmet emlakçıyı aradı ve kaplar gönderdi. Evin sahipleri kredi ile almışlar ve hala borçları bitmemiş. Adamlar o borcu kapatacaklar ve sonra biz tapuyu alacağız. Yani Allah izin verirse bizim ikimizin kendimize ait çok güzel kocaman hatta çoğu insana göre devasa bir evimiz olacak. Allah huzurlu mutlu bir şekilde yaşamayı nasip eder inşallah.
Bu akşam tv karşısında koltukta mehmetle otururken, bak bu sesi artık duyamayacağız ( vapur düdüğü mü denir? Yada kornası). 2 gündür ev iş arasında (istinye-baltalimanı) arasında gidip gelirken  ben de her yere daha farklı bir gözle bakıyorum. Bir daha buralardan geçemeyeceğim diye hüzünleniyorum ama sonra da bu evi hiç sevmediğimi hatırlayıp bir an önce taşınalım diyorum. Nasıl olsa hastanem aynı, boş günlerimde buralarda gezinirim. Zaten buranin  sadece 10 dk da iş ev arasında gidip geldiğim doğru düzgün trafik olmayan yolunu özleyeceğim. Sanırım Mehmet bir de pazarın çok yakın olmasını özleyecek bir de boğaza bu kadar yakın olma fikrini, hissini özleyeceğiz.
Bugünlerde yani 2013 Aralık ayının son günlerinde işte biz böyle bir ruh hâli içindeyiz. Yılbaşı gecesi de Mehmet'ten ayrı nöbette olacağım.