Friday, January 13, 2012

ne haftaydı ama....

pazartesi icap başladı ve biraz üşendiğimden biraz da işte yorulduğumdan hiç pilatese gitmedim. pzt nuray işe gelmedi. o yüzden sabah vakaların hepsini alıp öülenden sonra rahat edelim diye uğraştık. salı günü tam mesai biterken başhekimliğe çağrıldık ve acaba neden diye düşünürken dr'ların şikayet ettiği yere hepimizin şikayet edildiğini ve edenin de bizim teknisyenlerden biri olduğunu öğrendik. gece vakaları gelmiyormuşuz, ama puan alıyormuşuz, hakszı kazanç elde ediyormuşuz ve bir de nöbet tutmuyormuşuz. bu kadar iftiradan sonra şikayeti yapanın kim olduğunu öğrensek iyi olurdu tabii ama öğrenemedik. adını yazmamış, yada söylememiş. akşam nurayla telefonda konuştuk ve kritik yaptık. ertesi gün teknisyenlerimize çok inanan ve çok güvenen sevgili dr'umuz selim izinden döndü ve böyle bir şey olsa kesin benim haberim olurdu, bu kişi cerrahlardan biri olabilir dedi. böyle bir saçmalığı yapanın cerrah olduğunu sanmıyorum. olsa olsa hemşire olabilir. eğer öyle ise acayip fitne fücur birisi.
neyse sabah odaya girince hemen nuray aynura olayı anlatmaya başldı. biz akşam öğrendiğimiz için gayet rahattık ama o sakin aynur patladı, köpürdü ve sorumlu teknisyene ağzına geleni saydı, bu ne terbiyesizlik, siz kim oluyorsunuz vs vs......
oturup kararlar aldık, sayıları çok ve sayılarını azaltmak için birisi preop'a geçecek ve bu işi kim yaptıysa o kişi, eğer kimse ortaya çıkmazsa bizim seçtiğimiz bir kişi acile inecek ve orada nöbet tutmadan hergün mesaiye gelecek (nöbet onlar için ödül)...... biz bunları söyledik ve peşinden postop'a düşüdüğümüz kişinin 20 yaşındaki oğlunda göğsünde kocaman kitle çıktı, lenfoma?
ama ben sabah söylemiştim. bunların sayısı birden azalıyor, çünkü biri hasta oluyor, biri doğum yapıyor hatta biri ölüyor....
o akşam kitleyi duyunca hepimiz şoka uğradık. Allah yardımcısı olsun.
neyse ertesi gün kararlarımızı uygulamak için tekrar başhekime gittik ve adam bize fevri davranmayın dedi. biraz zaman geçsin sonra kararlarınızı uygularsınız dedi. ben de 'olur mu? asıl şimdi uygulayacağız ki birisini ameliyathaneden atabildiğimizi görecekler' dedim ama ne fayda. yol üstünde fatihi gördük ve seni şimdi daha iyi anladık dedik (başhekim yardımcısı iken hiç bir personelin yerini oynatamadığı için istifa etmişti). sinir olduk ve birşey yapamayacağımızı anlamış olduk. preop'a birini verdik ama en istemediğim, en yaşlı ve bu işlerle alakası olmasına imkan olmayan sevgi dolu bir kadını. ona o odayo o kadar methettik ki sonunda 'abim en babamdan kalan en kötü tarlayı bana verirken böyle meth etmişti' dedi. aynur da 'hani bu iş ceza olacaktı biz bu kadına ne kadar iyi davrandık ve onu ikna ettik' dedi. şimdiye kadar oda olduğu halde kullanmadığımız preop'un kurdelesini cuma günü kestik. bakalım bu hafta ne olacak?
cuma günü sanki hiç sıkıntı yokmuş gibi tekrar başhekimliğe gittik bu sefer başımızın belası geçici görev için. bu ilçede göreve başlayalı 2 hafta olmuştu ki yazıyı elime tutuşturmuşlardı 3 aylık geçici görev diye, hem de aynı ilçeye. oraya daha çok ayubastı diyorlarmış. dağ başında yolu çok kötü bir yer. nasıl gideceğiz kimbilir. ilk geldiğimde oradaki cerraha etmediğim beddua kalmamıştı. o hastadan bıçak parası (hem de bizim buradakilerden 2 katı fazla) alacak beni de oraya götüttürecek. hiç gitmedim ama o gerizekalı yüzünden dudağımda o kadar büyük bir uçuk çıktı ki dudağımın üstünde izi kaldı.
o dönemde yazmamışım ama şimdi yazayım; ben o dönemde nuray ve islam beyin bundan haberi var zannettim ve bana orada sadece yaşlı bir personel sahip çıktı ve bana dedi ki 'ya hocam seni gönderene kadar diğer ikisi gitse ya' dedi. o adam babamın buradaki müşterisinin tanıdığı imiş. o gün o kadar mutlu oldum ki bana da sahip çıkan biri var diye. o anı iyi hatırlıyorum. sonrasında mehmetle ertesi gün il sağlık müdürlüğüne gittik. mecburi hizmet yükümlüsüyüm beni nasıl gönderirsiniz, yasal değil diye. neymiş vali yardımcısının sözü imiş. geri dönüş yokmuş. il sağlık müdürü resmi araba veririz dedi. el alemin adamı ile 4 saatlik yolu tek başıma mı gideceğim dedim. meğer ben ahlaklı bir adamla konuşuyorum zannederken sonradan öğrendik ki adamın meğer hemşire metresi varmış sonrasında adam bu iş yüzünden il sağlık müdür yardımcılığını bıraktı az daha başımıza başhekim olacaktı sırf eyüp f.'nın askerlik arkadaşı diye.
neyse bu başıma gelen 5. geçici görev ve şimdiye kadar 3 tanesine gitmedim. bir tanesi zaten öznurun görevini bölüşmek içindi, o da kıymetini bilseydi bari ama hiç zannetmiyorum.
başhekimin odasına gittiğimizde 1 aylık zannediyorduk. bana laf saymayın ben sizi göndermek istemiyorum dedi. biz yine de saydık tabii. oranın başhekimini aradı ve bari haftada 1 gün gelsinler, salı günleri gelsinler dedi. biz de bize iyilik yapıyor zannediyoruz. odadan çıktıktan sonra yazıya baktık ki zaten salı günleri imiş, 1 aylık değilmiş ve zaten her birimiz için sadece 2 şer günmüş. en kıdemli olduğum için en sonuncular benim. aramızda konuştuk ve sadece 1 sefer gitmek için ve gittiğimizde de nerden geldi bu kadınlar dedirtmek için elimizden geleni yapmaya karar verdik. en öenmlisi de hasta uyutmayacağız, bissürü engel koyacağız. aynur bunu biraz zor yapar diye düşünüyoruz ama bakalım hayırlısı.
perşembe akşam da nöbetçiydim ve hasta yatırdım, çok iyi oldu. tam da hastanedeyken hasta yatırmak.
cumartesi geç kahvaltı sonrası vizite gittim sonrasında mehmetle çamlığa kadar yürüdük. şimdi hiç bir şey olmayan tv açık, ikimiz karşılıklı iki koltukta oturmuş laptoplar önümüzde birimiz yazıyor, diğerimiz muhtemelen köşe yazısı okuyor.

Sunday, January 08, 2012

muhammed emin gideli 2 yıl oldu

bayramda tuttuğum 9 günlük icap sayesinde rahatım yerindeydi. o zamandan beri ilk defa bu hafta icap tutacağım. bu sayede bol bol samsuna gitme imkanımız oldu.
yılbaşını samsunda geçirdik. cuma akşamı tüm kardeşler annemlerde toplandık. annem önceki yıllarda yılbaşı haftası hindi alıp pişirir ve bütün çocukları biraraya toplardı. Muhammed Eminin vefat ettiği sene yani 2 yıl önce bıraktı hindi işini. ben bu etkinlikte hiç bir zaman bulunamadım. bana hep telefonda ketaneli pilavdan ve hindiden ballandıra ballandıra bahsederlerdi. bu sene anneme hazır ben buradayken bu sene yine yap, sonra istanbula taşınırsak zaten gelemem dedim. o da beni kırmadı sağolsun. uma akşamına plan yaptık, beratın doğum gününe. amcamları ve halamları da çağırmış ama sağolsun gelmediler. aslında kalabalık zevkli olur ama o zaman tek masaya sığmayız ve hep birlikte yiyemeyiz diye üzülmüştüm. masayı hazırladık annem o kadar çok çeşit yapmıştı ki gönlü kırılmasın diye kimisinden sadece bir kaşık alıp tadına baktık. herşey harikaydı. ayşenurla babası ladese tutuştular ve ertesi gün ayşenur kazanmış. berat her zamanki gibi geç kaldı. o geldiğinde erkekler yemiş üst kata onun odasına tv seyretmeye çıkmışlardı. biz de masada muhabbet ediyorduk. pastasını çocuklarla odasına çıkardık. ben cep telefonumu resim çekmek için ayarlamışken içeri girdiğimizde onlar bizim resimlerimizi çekmeye başladılar. güzel bir akşamdı. o akşam ümmühan ve çocukları incesuda kaldılar. beyazıt da kalmak için çok ağladı ve sonunda annesini ikna etti. gece saat 2'ye kadar uyusunlar diye ben de onların odasında kaldım. ümmühanla sohbet ettik.
ertesi sabah ben kalktığımda annem çocukların sabah namazında uyandıklarını ve sabah 9'a kadar konuştuklarını anlattı. kahvaltı sonrası biz beyazıtı alıp evden çıktık. annem ve ümmühan da çarşıya gideceklerdi (sanki defterime yazar gibi yazdım).
hava çok güzeldi. muhammede uğrayalım dedim. başından ayrılırken beyazıra abine birşey diyecek misin dedim. bana uçaklı lamba aldılar dedi. ben de gece incesuda yattığını ve yaramazlık yaptığını söyledim. sonra da hoşçakal muhammed demin diyerek yanından ayrıldık. beyazıtı bıraktık ve julideye gidip elbisemin birini aldım. harika olmuş. mehmetle sinemaya gidecektik ama yeşilyurt saat 20'de kapandı. erkenden eve gitmek zorunda kaldık. yeni yıla beratın odasında havai fişekleri seyrederek girdik. berat da her zamanki gibi yatağında bacaklarını uzatmış bilgisayara birşeyler yazıyordu. aşağı inip odalarına girmiş olan anneme ve babama iyi yıllar diledim.
araya zaman girince böyle oluyor işte pek bir şey hatırlamıyorum.
perşembe günü yani 5 ocakta, mehmet beni ünyeden otobüse bindirdi. kirazlıkta indim ve hido beni ablamlara bıraktı. muhammed eminin 2. yılı sebebiyle tevhid vardı. ablamın hafızı geldi. hafız teyzeyi çok özlemişim. kadında bir ses var, gökgürültüsü gibi. gayet iyi gürünüyordu.
öyle garip ki zaman herşeyin ilacı.muhammed eminin vefat ettiği günü düşünüyorum sık sık. o günü düşününce üzülüyorum ama baktım ki acımız o ilk günkü gibi değil. zaten öyle devam etse yaşayamazdık, dayanamazdık. Allah dayanma gücü veriyor.
o akşam annemler yengemler geç gittiler. beratla ben orada kaldık. ablam bu sefer rahay uyuyayım diye beyazıtı benim yanıma yatırmadı. beratla aynı odada kaldılar, sabah uyandığında dayısını karşısında uyuyor görünce çok mutlu olmuş. beni de pazar gününe kadar onlarda kalacağım zannediyor.
ablam, berat ve ayşenurla kahvaltı yaptık. şuayip abi bizi aldı ve muhammedi ziyarete gittik. tam 2 yıl oldu. ablam da şuayip abi de çok duygulandılar.
sonrasında bizi yeşilyurda bıraktı. tüm günü orada geçirdik. ama erkekler olmayınca gezecek yer hemen bitiyormuş. bana beymenden çizme aldık. yemek yedik ve sonra da kahve içip cheesekek yedik ama ikimizinki de hiç güzel değildi.
sonunda mehmet ünyeden gelebildi ve ikimiz görevimiz tehlikeye girdik. çıktığımızda mehmet 'polatın yaptıkları ve cüneyt arkının filmleri buna göre hiç de saçma değil' dedi. kısacası filmi pek beğenmedik. çıkışta ablamlarla buluştuk ve sahildeki madoya gittik. bayağı oturduk ve sonra eve gittik.
ertesi gün hidoların yeni evine gidecektik. aslında biz çaya gidecektik ama onlar yemek hazırlamışlar. tüm cumartesi gününü evde pinekleyerek geçirdik. saat 16:30 gibi evden çıktık ve yeni açılan metro markete gittik. samsunda olmayan bissürü ürün vardı. gerçekten açılması iyi oldu. alışveriş yaptık ve sonra da hidolara gittik. tüm aile oradaydı ve yemek sonrası erkekler ablamlardan gelen kutu sayesinde oturduğumuz salonun camından görünen stadda oynanan samsun spor-gs maçını seyrettiler.
çok geç olmadan eve döndük ve 2 tane medium dizisi seyredip yattık.
pazar günü de evimize döndük.