Monday, September 26, 2011

bayram tatili

verdiğim aralar gittikçe uzamakta. aralık uzadıkça yazmaya daha çok üşeniyorum.
bayramda bizim bütün aile köyde birleşecekti ve bu yüzden tabii ki ben de köye gitmek istiyordum. mehmet ne evet diyor, ne hayır diyor, valizi nasıl hazırlayacağımı şaşırdım. sonunda yozgatta az kalacak gibi plan yapıp daha güzel kıyafetleri evde ütü masasının üstünde istifleyerek yola çıktık. yozgata bayramdan önceki cuma akşam gittik. o hafta sonu bu ramazanın ilk iki teravihini kayınvalidem sayesinde kıldım (bana kalsa yine kılmazdım). hatta bir gün de Sakal-l Şerifi ziyarete gittik. gayet sakindi, ziyaaretimiz güzel geçti.
hala omuzum ağrıyor ve iftar ve teravih yüzünden hamama gidemedik. omzum sıcak su yüzü görmedi maalesef. arefe günü de çok kalabalık olur dediler. bu arada mehmet pazar gününe kadar kimseye bayramın 2. günü annemlerin yanına gideceğimizi söylemedi. sürekli onu sıkıştırıp durdum, söyle de millet kendini ona göre hazırlasın, boş yere diğer günlerle ilgili bizimle plan yapmasınlar diye. sıkıştırmadığım zamanlarda da sinir harbi yaşadım. ama O, o kadar rahat ki ne planı yapacaklar dyip durdu. sonunda laf arasında hepsine söyledi. abisi biz piknik yaparız diye paln yapmıştık dedi. babası, köye bağa gideriz diye düşünmüştük dedi. annesi hamama gidemediniz dedi. görüldüğü üzere herkesin bir planı varmış. neyse biz dediğim gün fatsaya geçip gece evde kalıp arabayı değiştiririz ve ertesi gün yola çıkarız diye düşünürken babası neden o kadar yol gideceksiniz, burtdan suşehrinden gidersiniz dedi. mehmetle bunu hiç düşünmemiştik. köyün yolu kötü olduğu için mehmetin arabayla gideriz diye düşünürken benim araba ile gitmek zorunda kaldım. halbuki berat köye arabamla gideceğim derken, ona 'arabanı gözden çıkardın herhalde' demiştim (onun arabası da benimkinin aynısı).
neyse, yozgatta her kahvaltı hazırlığında inip bahçeden mehmetin babasının yetiştirdiği salatalık ve biberleri topladım ve kahvaltıda afiyetle yedik. yola çıkacağımız son gün de mehmetle iyi bir hasat yaptık.
bayramın 1. günü misafirler geldi, sohbet ettik. ben de yavaş yavaş milleti tanıyorum. kahvaltıda 8 ayın sonunda ilk defa yediğim yumurta yüzünden öğleden sonram karın ağrısı ve mide bulantısı ile geçti. sonrasında yumurta yemeye korktum ve ilk defa bu hafta sonu yedim.
bayramın 2. günü her zamanki gibi geç kalkıldı ve aheste aheste kahvaltı ettik ve saati 1 edip yola çıktık (mehmetlerde böyle, erkenden yola çıkılmaz. eğer erken çıksaydık sivası gezme ihtimalimiz vardı ama geç kalınca içine bile giremedik. zaten mehmet daha önce gezmiş.
yolun son kısmı biraz kötüydü ama beklediğimizden daha kolay ve hızlı köye vardık. arabayı boşalttık ve babamlar yayladan geldiler. bütün kardeşler biraraya geldik. hepimiz çok mutlu olduk, bir kişi hariç. biz samsunda da olduğu gibi evde beratla üst katta kaldık, diğerlei alt katta ve ablamlar karşıda kayınvalidesinde. bizden başka bir de kuzen ve çocukları vardı, onlar yanda kendi evlerinde kalıyorlardı.
ertesi gün şelaleye gidecektik. kahvaltı sonrası erkekler birarada otururken balığa gitme planı yapmışlar ve bizi ekmeye kalkıştılar. tabii bayağı kızdım. şuayip abiye bir kere senin gelmeme gibi bir lüksün yok, çünkü bize şelaleye gideriz diye sen söylemiştin dedim, güldü. neyse herkesi zorla ikna ettim ve sonunda babam saat ilerlediği halde bir türlü yola çıkmadığımızı görüp bir kızdı ve herkesi mutfaktan bir boşalttı ki işimiz bayağı kolaylaştı sayesinde. babam haricinde herkes geldi, pardon hidayetler de ailecek balığa gittiler.
 
Posted by Picasa

 
Posted by Picasa

alucrada şuayip abinin kızkardeşinin kocası da arabası ile konvoya katıldı. şelalenin yerini sadece o biliyordu.
tomara şelalesi babamın anlattığı gibi harikaydı. hatta ben babamın anlatmasından anlamamışım bile. şelale dağın üstünden yada iki dağın arasından akmıyor. ortada görünen dere falan yok. dağın ortasından çıkıyor.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

şelaleyi görünce çoluk çocuk hepimiz ayakkabılarımızı çıkarıp suya girdik. su çok soğuktu ama çok eğlendik.
 
Posted by Picasa

 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

şelalenin doduğu yere de çıkanlar vardı ama biz çıkmadık. doğru mu bilmiyorum ama dağın diğer tarafında da aynı şekilde şelale var diye söylüyorlar.
şelalede bayağı eğlendikten sonra balık yemek üzere şiran ilçesinde uzak bir alabalık tesisine gittik. yol bayağı uzundu ve gittiğimiz yere önceden telefon açılmasına rağmen o kadar doluydu ki 1 saatten önce boş masa bulmayacağımızı söylemişler ve biz de arabaya koyduğumuz yiyecekleri çıkarıp (babam sayesinde) yere hasırları serip yemeğimizi yedik. sonrasında tesisten semaverle çay alıp çay içtik. bizi buraya kadar getiren ve yemek ısmarlayacak olan şuayip abinin kız kardeşinin eşi bayağı üzüldü, mahcup oldu. önceden aradım ve kalabalık geldiğimizi söyledim vs dedi.
eve vardığımızda hava çoktan kararmıştı.
cuma sabahı ümmühanlar erzuruma gezmeye gittiler. mustafa abimler de samsuna.
o gün pikniğe gittik. ben evlenene kadar piknikte mangal yaptığımızı bilmem, çünkü babam etraftaki insanlara kokar ve canları çeker diye düşünürdü. mangalla mehmetle evlenince tanıştım.
ve o gün mangal yapmaya karar verdik. ama köyde bakkal, çakkal vs bir yer olmadığı için annem buzluktan tavuğu ve eti çıkardı. mangal hidayetin arabasında dediler. dere kenarına gittik. beyazıtı zorla suya soktuk. berat bol bol resmimizi çekti. hidayete alucradan kanat al dedik. onlar gelene kadar o kadar acıktık ki evden getirdiklerimizi yedik. onlar geldiğinde karnımız doymuştu. biraz da kızmıştık, arayıp gecikeceğini söylemediği için. meğer balık tutmak için malzeme almaya taaaa ş. karahisara gitmiş. mangal da arabanın arkasında değilmiş meğer, evdeymiş. sonuçta ailecek ilk mangal teşebüsümüz de sonuçsuz kaldı. bizim ailede herşeyi annem ve babam yapmaya o kadar alışmışlar ki annem hemen ben yaparım diyor. anne senin mangalla ne işin var? erkekler yapar deyince, baban nasıl yapacak diyor. berata da sen yaparsın deyince, ' olur interneti açıp bakarım sonra da yaparım' diyor. bizim aile böyle işte.
aslında berat dabiz de cumartesi dönmek istiyorduk ama ablamlar çok ısrar edince bir gün daha kaldık. cumartesi günü tüm günü evde annemin evini toplamakla geçirdik. bütün yorganların nevreimlerini çıkarıp yıkadık. bahçede gerili iplere götürüp astık. sanırım 7-8 defa makineyi çalıştırmışızdır. dolapları boşaltıp yeniden düzenledik. ablam da ben de kaldığımız ve anneme yardım ettiğimiz için çok mutlu olduk. işler bitince ablam, çocuklar ve ben halamların mahallesine gitik ve sonrasında yukarılardan başka mahallelerden dolaşarak eve geldik.
 
Posted by Picasa

 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

akşam ertesi gün olacak nişan için kadınlar bizim evin yan tarafındaki aş evinde dolma sarıyorlardı ve ben de yardıma gittim. pek beceremediğimi görünce fazla zorlamadan bıraktım ve eve döndüm.
berat sürekli işim var, işim var saat en geç 2'de samsunda işte olmam gerekiyor dediği için şuayip abi 'o bizim için bir gün fazladan kaldı, biz de onu kırmayalım erkenden yola çıkalım' dedi. bu arada berat kendi arabasını getirmediği için bize bağlıydı, yoksa bağlasak durmazdı. sabah erkenden kalktık. aşevinin önünde kazanlar yanmıştı. annemlerle vedalaşıp 15 dakika gecikmeyle saat 7:15'te yola çıktık. bizim arabada sadece mehmetle ben, diğer arabada beyazıt, ayşenur, berat, ablam ve şuayip abi. köyden çıkmadan diğer arabanın işaretiyle durduk ve beyazıt koşarak bize geldi. sonrasında mehmet beyazıta sorular sorup durdu. en sonunda ee beyazıt neden konuşmuyorsun deyince, çocuk da daha ne konuşayım mehmet abi dedi. sonrasında bayağı uyudu.
 
Posted by Picasa

yolda ablamlar durdular beratın açlıktan midesi bulanmış ve bayağı kötü olmuş. ona biraz ekmek verdik. biraz hava aldı. (ne hassas kardeşim var ya)
eğribelde durup yine su aldık. bu sefer sabah erken olduğu için ne satıcı ne de çeşme başında su alan kimse yoktu. rahat rahat suyumuzu doldurduk.
 
Posted by Picasa

kahvaltı niyetine kümbette durup önce işkembe çorbası içtik sonra da et yedik ama sabah sabah et biraz ağır geldi. bir de bu sefer burda yedik, daha iyiydi diğer tarafa göre ama mehmet diğer tarafın eti daha iyiydi dedi.
kümbet sonrası bir daha yolda durmadık. fatsaya gelince durduk ve berat eşyalarını bizim arabadan aldı, uyuyan beyazıt kalkıp kendi arabalarına gitti ve vedalaşıp ayrıldık. böylece saat 12 de evdeydik ve 9 günlük tatili bitirmiştik ve dinlenmek için de vaktimiz kalmıştı (berat sayesinde).
annemler hala köyde sanırım bu hafta dönerler.
ablamlar bu tatilden döner dönmez şuayip abinin arkadaş grubu ile kozaklı, nevşehire gittiler, asos termal deluxe hotele. herşey rezaletti diyorlar. ilk odadaki çarşafta ve yastık altında saç olduğu için tartışmışlar. görevliler yatak yapılırken düşmüştür diyorlarmış. bir de personelden sorumlu kadın benim saçımdır deyince ayşenur sizin yada müşterinin beni
ilgilendirmiyor. sizin saçınızın üstüne yatmak zorunda mıyım demiş. tam 3 kere çarşafları değiştittirmişler (yanlış anlaşılmasın ablamlar çok titiz insanlar değiller). gözleme almışlar peynirli diye almışlar, çökelekliymiş ve topak topakmış. patatesli de tuhaf bir şekilde baharatlıymış ve sabah kahvaltısından kalan patateslerle yapmışlar. bayanlar havuzu o kadar pismiş ki hiç biri girememiş, güya termale gitmişlerdi. sadece erkekler havuza girmişler ve bunlar da kös kös odada onları beklemişler. parayı ilk girişlerinde vermişler ve sonra memnun kalmayıp çıkmak istediklerinde paralarını vermemişler ve bu kadar paraya daha ne bekliyordunuz demişler. bu kadar kötü bir otelden sonra örgüp göreme bölgesini gezip kayseride konaklamışlar ve kızlar birbeilerine odalarının ne kadar güzel olduğunu çarşafların ne kadar temiz olduğunu gösteriyorlarmış.
gezi sonrasında dönerken kayınvalidemlere de anlık karar verip uğramışlar. her iki taraf da çok mutlu olmuş. kayınvalidem onlara da elma, salatalık, bakliyat vermiş. sonrasında tokatta ballıca mağarasına uğrayıp amasyada çay içip çakallıda melemen yeyip gece evlerine dönmüşler. bu aralar iyi gezdiler. biz de onlarla birlikte bu ay batuma geçeriz diye düşünürken biraz dinlensinler diye bir şey demedik ama dün cenaze yüzünden istanbula gittiler ve bu akşam amcamlardaymışlar. yarın inşallah sultanahmete gideceklermiş. ben de şal siparişi verdim kapalıçarşıdan. istanbuldan uzakta olunca herşeyden uzak oluyorsunuz.

bu hafta sonu değil de önceki hafta sonu samsundaydık. ablam sağolsun yemek yapmış kız kardeşler biraradaydık. ertesi gün mehmete ve ablama ayrı ayrı beni beklettikleri için bayağı kızdım. ablam beni beklettiği için nine weste girdim ve bir çanta aldım.
sonrasında annemin umreden aldığı kadifeleri diktirmek için gelinlikçime gittim. nurdan hanıma istanbuldaymış. yanındaki bayan kadife dikmediklerini söyledi. ablma da gelince dergilerden model beğendik.
 
Posted by Picasa

pazartesi nurdan hanımı aradım, normalde kadife dikmiyoruz ama sana yardımcı olmak isterim, gel modeline ve kumaşına bakalım dedi. bir sonraki gidişimde nurdan hanıma gideceğim, İnşallah.
ümmühanın çocuklar okula başladılar. halit eren 1. sınıfta nihan da ana okulunda.

son günlere gelince geçen hafta 2 akşam sitede 45 dakika yürüdüm. devam ettirmek istiyorum ama sadece istiyorum, işlem eyleme gelince yatıp uyuyorum. geçen hafta nurayla tv'de gördüğümüz prof. karatay sayesinde karatay diyetini öğrendik ve yediklerimize dikkat etmeye başladık. öğlenleri de diyet yiyoruz. 3 diyet, 1 normal. normal a. rıza'nın (ortopedist). yemekhanede sıraya girmemek için ameliyatı olsa da olmasa da gelip bizimle yiyor. biz de onu a. rıza buzdolabı istiyoruz diye sıkıştırıyoruz. herseferinde gülüyor tamam gelecek diyor ama bakalım ne zaman. gerçi 80 küsür ekran plazmamızı da ona aldırttık. karatay diyetine karar verince odaya küçük kaplarda kuru kayısı, incir ve badem koyduk. bir de bol su içmeye çalışıyoruz.
son günlerde konuştuğumuz diğer konu, yeni gelecek uzman. emekli olup geri dönen birisi, napacağız biz yaşlı kadınla ya? zaten para için geliyormuş, çalışmak istemiyormuş. bizi gıcık etmez İnşallah.
tv'de mehmetle trt haberde sivasla ilgili bir program seyrettik. ihtiyaç sahiplerine yardım için bir dernek kurmuşlar hayat ağacı diye. ve o dernek de yardım toplayıp yardımlarla gıda bankası adı altında büyük bir market kurmuşlar ve marketten ihtiyaç sahipleri parasız alışveriş yapıyorlar. önceki belediye başkanı da şimdiki belediye başkanı da en büyük hayalim gıda bankasını kapatmaktır (tabii ihtiyaç sahibi kalmadığı için) diyor.
ülkemizde kötü şeylerin yanında güzel şeyler de oluyor. biz de ucundan tutabilsek, biz de birşeyler yapabilsek. sadece para ile yardım değil, bedenen de çalışmak daha anlamlı diye düşünüyorum.
bugünlere muhsin yazıcıoğlunun ölümü araştırılıyor. biz umredeyken vefat etmişti. bu olay beni adnan menderes kadar olmasa da çok etkiliyor. kim yaptı? ne zaman suçlular bulunacak?
 
Posted by Picasa

köyden dönünce annemin yakmaya niyetlendiği ama benim önce düğmelerini kestiğim babamın eski gömleklerinden (genelde vakko) hepimize 3-4'er tane bakliyat vs kesesi diktim. biri benim diğeri de annemin olmak üzere 2 tane de poşetlik diktim.
 
Posted by Picasa

ablam kuzenin evindeki yemek takımını ne kadar beğendiklerini anlattı. sonra mağazada gördük. onunki daha sade ve klasik ve güzeldi ama ben buna bayıldım. onun takım 4000 tl idi bu ise daha az parçası var ve 6000 tl.
 
Posted by Picasa

daha önce diş macunu tüpünü ortasından sıkma yüzünden eşlerin boşanmaya kadar gittiğini duymuştum. doğru mu bilmiyorum. ama ben ne zaman bizim diş macununu kullanacak olsam herhalde biz bu nedenle boşanmayız diye düşünüyordum. çünkü ikimiz de ortasından orasından burasından rastgele sıkardık ki geçen hafta mehmetin böyle bir şey yaptığını gördüm. beni gülümsetti ve unutmamak için buraya da koyayayım dedim.
 
Posted by Picasa

yarın muhammed eminin doğum günü ve ablam evde tevhid yapacak. beni de çağırdılar, önce gidemem diye düşündüm ama sonra 1 günlüğüne samsuna gitmeye karar verdim. sabah latika'yı eve geç gelmesi için aradım. mehmet beni kendi hastanesinin önünden otobüse bindirecek ve sonra İnşallah 1.5 saat sonra samsundayım.