Tuesday, September 07, 2010

20 ağustos cuma
mehmetle hafta sonu samsuna gitmek için hazırlandık ve tam iftar saatinde evdeydik. Ablam sofrayı balkona hazırlamış. Hep birlikte iftarımızı yaptık. O akşam ablamla bayağı konuştuk. Daha doğrusu o anlattı ben dinledim (zülal yengemle aralarında geçen konuşmaları, şefikanın taşınmasını vs) her zamanki gibi ayşenur da uzanmış bizi dinledi. Gece saat 2 'ye kadar oturma odasında konuştuk, sonunda uykumuz geldi ama yatarsak sahura kalkamayız diye korkup ışık açık bir şekilde koltuklara uzandık. Sahura problem olmadan kalktık. Sabah da geç kalktım. Ben kalktığımda ablam camiye mukabeleye gitmişti. Beyazıta kahvaltı hazırladım ve aşağı amcamların yanına indim.
Murat amcamlar (istanbuldaki ev sahibim) istanbuldan gelmişler ve alt katta kalıyorlardı. Amcam bayağı düşkünleşmiş. Fazla hareket etmediği için kilo almış. İlaçlar yüzünden sürekli uyukluyor. Beni görünce çok mutlu oldu. İstanbulda yaşarken beni memnun etmek için elinden geleni yapardı. Sonra o felç geçirince (küçük cezvede yazmışmıydım bilmiyorum zeynep, mehmet ve diğer arkadaşlarla ağva gezisine gittiğimiz hafta sonu ) sahipsiz kalmıştım. Yengem herşeye çok dikkat ettiğini sanır ama bilerek Ya da bilmeyerek beni çok üzdü, kırdı. Amcamın yokluğunu çok hissettirdi. En sıkıntılı günlerimi o evde geçirmişken haberi bile olmadı. Şimdi helallik istiyor. Helal olsun desem ne yazar? Bana yaptıkları yüzünden hakkımı helal etmiş mi olacağım? Allah muhakkak ki o günlerin hesabını soracaktır, ondan da tüm diğerlerinden de.
O gün ümmühanla saatinde anlaşıp hematoloji servisini ziyarete gidecektik. Önceki hafta ayşenur ve beyazıt yaptığım tüm oyuncakları poşetlere koyup kurdela ile bağlamışlar. Büyük bir özenle bizim kaldığımız odadaki masanın üstüne yerleştirmişler.
 
Posted by Picasa

Hepsini aşağı indirdik. Arifenin (kuzen) aldığı bebek, yazı tahtası, keman, boya kalemleri, süslü püslü çantalar, kutular, bilezikler ve kolyeleri de ortalığa çıkardık. Ablam servise telefon edip hemşire ile konuştu. Çocuk saysını öğrendik. Serviste 38 çocuk varmış. Benim yaptığım oyuncak sayısı sadece 24 taneydi. Arifenin aldıklarını da paketledik ve hepsini 3 ayrı bölüme ayırdık, kız, erkek ve unisex. Ablam bayağı para verdi harçlık olarak vereleim diye. Arife de çanta ve kutuların içine para ve şeker koymuş. Ayşenurun gelmesini istemiyordum etkilenir diye ama o da gelmek istedi. Benim de işime geldi çünkü taşıyacak çok fazla şey vardı. Mehmet bizi bim'e bıraktı. Poşetleri (3 tane büyük yorgan poşeti) benim arabadan ümmühanın arabasına aktardık. 5-6 karton yumurta, bir o kadar da peynir ve margarin aldık. Çocuk sayısından biraz fazla topkek ve meyve suyu, şekerli yemesi yasak olan vardır diye kraker aldık. Fakülteye çıktığımızda hala bozulması gereken bayağı paramız vardı. Kantinde binbir rica ile bayağı bir paray 50'lik ve 20'lik yaptırdım. Güvenlikten hemen geçeriz sanıyordum ama geçemedik. Şuayip abi daha önce hoca ile konuşmuştu ama nöbetçilere haber vermemiş. Güvenlik görevlisi tanıdık çıktı. Bizimle yukarı geldi. Personel çok yardımcı oldu. Ayşenur oda kapısında bekledi. Ümmühan ve ben tek tek odalara girip çocuklara oyuncaklarını, topkek ve meyve sularını ve 20 lira harçlıklarını verdik. Annelere de 50 lira verdik. Bu paraların çoğu bizden değil. O yüzden yazıyorum. Para yönünden benim katkım dağıttığımızın yanında çok az oldu. İhtiyacı olan annelere daha fazla verdik. Herkes çok mutlu oldu. Eski hastalara muhammed emini söyledik. Biz onun teyzesiyiz dedik. Hemşire hanım zaten ben daha kendimi tanıtmadan tanıdım. Muhammede benziyorsunuz dedi. Canım benim tüm bunlar senin sayende oldu. Sen olmasan seni kaybetmesek oralardaki hastalardan nereden haberimiz olacaktı.
Sonlara doğru sadece kız çocuklar için oyuncaklar kaldı. Allahtan son odadakiler kız çocukları çıktı. En komik de 16 yaşındaki bir çocuğa yazı tahtası, boya kalemi vermemiz oldu. Çocuk da biz de güldük. Ona ekstradan para verdim. 'Önemli olan bizi düşünmeniz abla, olsun' dedi. Kemik iliği ünitesindeki iki erkek çocuk için önceden güzellerinden ayırmıştık. Anneleri dışarı çıkıp hediyeleri aldılar. Yumurta, peynir vs'yi mutfağa bıraktık. Annelere haber verdik, ordan alıp kullanın diye. Hepsini verince muhammedi ve ablamı tanıyan bir anne ile sohbet ettik ve servisten çıktık. Uzun zamandır bekleyen oyuncakları sahiplerine teslim etmek hepimizi mutlu etti. Eve gelince şuayip abi sordu n'aptınız diye. Anlattık. İyi, iyi çok iyi yapmışsınız. Tekrar oyuncak yapımına başla da tekrar gidin dedi. Ben kendimde o gücü şimdilik bulamıyorum ama ümmühan bu sözü ciddiye alıp okuldaki hocaları haberdar etmiş ve oyuncak toplamaya başlamış.
Yabancılar kaybettikleri sevdikleri için vakıflar kuruyorlar. Çocuklara kıyafet, oyuncak topluyorlar. Biz de neden böyle şeyler yok Ya da parmakla sayılacak kadar az. yabancılarda bu kuruluş için toplanılan oyuncakların resimleri işte burada görülüyor. Muhammedin adına vakıf kurup hayırlı işler yapmak isterdim. Ablam durumumuz iyi olduğu halde, muhammedin herşeyi olduğu halde sadece 1 çorap bile verilse mutlu oluyordu diyor. Hele bir sefer minicik bir ayı vermişler.sabah kakltığında ayısnı bulamamış ve ablam attı zannetmiş. Acayip kızmış. Ablam onu bulana kadar aradı diyor.
Ramazanda samsuna bir kez daha gittik. Ablamla annemlerin eksiklerini gördük. Çok güzel bir yemek takımı aldık. Ablam iftar davetinde kullanmış, herkes çok beğenmiş.
Geçen cuma teknisyenlerle tartıştık,daha doğrusu hepsinin karşısında ben vardım. benden şikayetçilermiş. bunu bayram dönüşü soracağım bakalım neymiş şikayetleri? çok çalışıyorlarmış. sanki biz yatıyoruz ve sanki beleş çalışıyoruz. herkes karşılığını alıyor. tabii böyle söyleyince susuyorlar. Tüm hafta sonum bunu düşünerek geçti. Bu arada islam beyin yerine sorumlu ben oldum. tartışma sonrası sorumluya sorumlu olduğumu söyledim. çattık demiştir herhalde.
çiçeklerimin bir kısmının mevsimi geçti, kurudular. ama mehmetin diktiği tek ay çekirdeğinden güzel bir çiçeğimiz oldu. bir akşam rüzgar biraz şiddetlenince saksıyı içeri almak zorunda kaldık, kırılacak diye. bu ara favorimiz bu çiçek.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

bu resim de 2 yıldır çekmek istediğim bir resimdi. ama ne zaman termeden geçsek ya hava karanlık olur, ya yağmur yağar, yada ben makineyi evde unuturdum. ama bu sefer makine yanımdaydı ve mehmet yavaşladı ve ben de bu resmi çektim. beni gülümseten bir manzara. yollara küstüm..
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

diyarbakırda can sıkıntısından ördüğüm motifleri ne yapsam diye düşünürken tancere altı olarak kullanılabileceği geldi ve ben de bunları yaptım. ikisini de teknisyenlerime hediye ettim, diğerlerine söylememelrini sıkıca tembih ederek. bir tanesi sağolsun elazığda amcasına gümüş bir supla üzerine mehmetle benim ismimi hat yazısı ile yazdırmış. birbirini çok seven bir çift düşündüm ve siz aklıma geldiniz demişti. tabii bir de nuray ve islam beyin yanında vermese iyi olurdu. onlar da hediyeyi kime vereceğini biliyor, birimiz gidiyor, diğerimiz yeni geldi deyip gülmüşlerdi. neyse bunu zöhreye verdim, yanında 2 tane bez bakliyat torbası ile. bu benim çok hoşuma gitti, eski değil ama bana çok vintage gözüktü. o hissi verdi. diğeri de bugün elmasın dolabında içinde bulgur ve mercimek olan torbalarla elmasın yarın kendisini almasını bekliyor. minik bayram hediyeleri. bir tane de nuraya yapacağım.

son olarak herkese iyi bayramlar.

No comments: