Wednesday, September 01, 2010

amasya

31 temmuz 2010 cmt
cuma günü akşam valizleri toparlayıp arabaya yerleştirdik ve samsuna doğru yola çıktık. Tatile çıkarken cuma gününden samsuna gitmek yolumuzu biraz kısaltmış oluyor.
Ablam Birkaç haftadır şuayip abiyi safranboluya gitmek için sıkıştırıyordu. Ablam kendisi organizasyon yapamaz, şuayip abi tek başına aktivite yapmak istemez. Daha doğrusu o da başka birinin yaptığı plana dahil olmak ister, rahat birisi yani. Ablamın sıkıştırmaları sonuç vermiş ve ciddi ciddi pazar gidip gece kalmayı, pzt de dönmeyi düşünüyorlardı. Bizim de amasyayı gezme planımız vardı, sinan beylerle birlikte. Ama onlar pek istekli olmayınca biz de ablamlara teklif götürdük. Gece de orada kalırsınız dedik.
Sabah erkenden kalktım. Aşağı indim (bu arada ablamlar evleri çok sıcak olduğu için yazları annemlerde kalıyorlar, annemler de köyde), herkes uyuyor. Ayşenur ben gelmiyeyim diyor, kalkmamak için. Beyazıt cmt sabah olan çizgi filmleri yüzünden gitmeyelim diyor. Tabii ben dinlermiyim, hepsini zorla kaldırdım. Hazırlanıp çıktılar ve evlerinden birşeyler almak için evlerine gittiler, sonra yolda buluştuk.
 
Posted by Picasa
Kahvaltıyı çakallıdaki inanç menemen'de (muhtarın yeri) yaptık. Normalde babam sahiplerini tanıyor diye hep menemenci selahattin ve oğulları'na giderdik ama bu sefer dışardan daha gösterişli görünüyor diye ve geçen sefer daha kalabalık diye burada durduk. Menemenin yanında kahvaltılık da istedik. Kahvaltılığı hatırladığım kadarıyla çok güzel değildi. Kahvaltıda beyaz peynir olmaz mı? Kaşar vardı ve biz isteyince beyaz peynir geldi. Neyse menemeni fena değildi, yedik içtik.
 
Posted by Picasa

bence selahattinin yeri buradan daha iyiydi. Hem babam son zamanlarda bayağı masraf yaptı oraya diye söylüyor. Yemek faslı bitti, lavaboya gittik. Kümes kadar bir yer, rezildi. Sinir oldum, hemen mutfak bölümüne gittim, millete kızdım, parayı alıyorsunuz, bu ne rezillik diye. Benim peşimden birini yolladılar temizletmeye. İnsana önem vermemek bu, başka Bir şey değil. Kısacası burada durduğumuz için pişman oldum. Bu arada selahattinin yerinde kamyoncular duruyor ve onlar ağızlarının tadını iyi bilirler. Bundan sonra menemen eskisi gibi orada yenecek.
Amasyaya girişte kale yazısını görünce ilk önce oraya gidelim dedik. Saat tam 12'de sonradan öğrendiğime göre amasyanın en sıcak gününde ve saatinde kaleye çıktık.
 
Posted by Picasa
Araba ile bayağı mesafe çıktıktan sonra kaleye çok az yürüme yolu var. sonra asıl yürünen yol kalenin içinde. Arabadan indiğimizde sıcak yüzümüze vurdu. Mehmet başına dubaiden aldığımız şapkayı taktı. Şuayip abi beyazıt şapkasını vermeyince kendine gazeteden şapka yaptı. Önce kalenin ilk bölümünü gezdik, resim çekindik. Sonra mehmet ve beyazıt illa yukarı çıkalım dediler.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Şuayip abi aşağı inip gölgede bizi bekleyeceğini söyledi. En önde koşturan beyazıt, arkasında ona yavaş olmasını söyleyen mehmet, peşinde de susamış (sadece 2 şişe su aldık, diğer suları arabada bıraktık), sürekli dinlenen, oflayıp puflayarak yukarı çıkmaya çalışan 3 kişi.
 
Posted by Picasa

Hava gerçekten inanılmaz sıcaktı, bir de susuzluk bizi bayağı etkiledi. En tepede annemi aradık. Ümmühan da aynı gün köye gitti, onunla da konuştuk.
Kaleden bayağı resim çektik, şehir çok güzel görünüyordu. Nereleri gezebileceğimizi yukardan tespit etmeye çalıştık.
Bu arada daha önce bir kere üniversitede ingilizce kursuna giderken kurstakilerle trenle amasyaya gitmiştik. Bir kere de annem ve 3 kız kardeş ve ayşenur kadınlarla birlikte turla gidip gezmiştik. Ayşenur 2 yaşlarındaydı, ablam Muhammed Emin'e hamileydi.
Aşağı inince şuayip abi hepimize soğuk su ısmarladı ve aşağı indik. Önce yol üstündeki bir hamamın (kumacık hamamı) önüne gittik.
 
Posted by Picasa
Meğer erkekler için kullanılıyormuş. Geri dönerken beyazıt illa içine bakalım dedi. Hamamcı adam elinden tutup içeriyi gösterip geri getirdi. Kızılcahamam gibi havuz bekliyormuş, 'beğenmedim, çok küçüktü' dedi. Sonra beyazıt paşa camii'ni gezdik. Güzel bir camiydi. Ablama istanbuldaki kurs günlerini hatırlattı, hatta o yüzden cam kenarına oturup resim çekindi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


Karşısında saraydüzü kışlası vardı. Bayağı güzel görünüyordu, sonra gezeriz diye düşünmüştüm ama gezemedik, müzeymiş.
 
Posted by Picasa
Amasya tamiminin imzalandığı bina saraydüzü kışlası zamanında yani 40'lı yıllarda sanırım önemini yitrimiş ve yıkılmış, yerine ordu evi ve lojman yapılmış. Daha sonra yani yakın tarihte tekrar yapılması kararlaştırılmış.
 
Posted by Picasa
Aynı yere yapılacakmış ama heyelan bölgesi olduğu için buraya yapılmış. Binanın yeni olduğunu biz anlamamıştık, restorasyon geçirmiş sanmıştık. Daha sonra yeni olduğunu öğrendik.

 
Posted by Picasa
Ben amasyada en çok II. Beyazıt külliyesini beğendim. II. Beyazıt padişah olduktan sonra yeşilırmağın kıyısında bu külliyeyi yaptırtmış.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
İçinde camii, medrese, imaret ve tabhane varmış. İmaret şimdi aşevi olarak, medrese de halk kütüphanesi olarak kullanılıyormuş. Bir de türbe var, bahçenin içinde.
Külliye çok hareketli ve kalabalıktı. asırlık çınarın dibinde kadınlar, şadırvanda erkekler oturmuş sohbet ediyordu. Caminin duvarına yaslanmış, ayaklarını uzatmış dinlenen sohbet eden insanları görmek bana diyarbakırdaki ulucamiyi hatırlattı. En çok o alanı sevdim. kısacası külliyede hayat vardı. Bir de yazı tahtasına inci gibi yazısı ile yazı yazan yaşlı amcaya hayran kaldık. Elindeki kağıda baka baka sözün ingilizcesini de yazdı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Caminin içinde kocaman eski bir saat vardı, rakamları osmanlıcaydı. Avizeleri ve tesbihlerin asıldığı yerde ilginçti.
 
Posted by Picasa

Caminin şadırvanı da çok güzeldi. Resimlerde görünmüyor ama şadırvanın gölgesinde bayağı insan oturuyordu.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


Külliyeden sonra yeşilırmak boyunca yürüdük. Irmak kenarında yürüme yolunda heykeller vardı, ferhat ile şirin heykeli ve amasyada yaşamış olan dünyanın ilk coğrafyacılarından strabon'un heykeli.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Kendimize birer dondurma aldık. O kadar sıcaktı ki şuayip abi dondurmacıda içeride oturmak istedi ama külahta aldığımız için izin vermediler. Şuayip abi bayağı kızdı. Protesto için dondurma almadı. O sıcakta gidip dondurmacının karşısındaki mısırcıdan mısır aldı. Köprüden geçip yalıboyu evlerinin arka sokağında yürüdük. Evler kafe veya otel olarak kullanılıyordu.
 
Posted by Picasa
 
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


Mehmet kral mezarlarına çıkmak istiyordu ama havanın sıcak olması ve onun dışında hepimizin daha önce gezmiş olması yüzünden kral mezarlarını gezmedik. Arka sokakta bulunan hazeranlar konağına gittiğimizde oradaki görevli de mehmete bu sıcakta çıkamazsınız deyince kendisi vazgeçti, yoksa o da görsün diye ben çıkacaktım. Ama hatırladığım kadarıyla dışarda demir kapı vardı ve içeri girilemiyordu. Hazeranlar konağı sahibinden satın alınarak müzeye dönüştürülmüş eski bir amasya evi. Eski amasyanın gündelik hayatını gösteriyor.
 
Posted by Picasa
Güzel bir evdi. Odaları gezerken odalarda kadın, erkek mankenler vardı ve beyazıt 'biz bunlarla mı yatacağız?' diye sorunca hepimiz gülmeye başladık. Meğer burayı otel sanmış. Konağı gezen başka bir aile beyazıta, 'gel sana bu odayı verelim, burda kal' dediler.

konaktaki görevliye daha önce nette okuduğum amaseia mutfağı'nı sorduk. çok yakında olduğunu ve bizim şartlara uygun olduğunu söyleyince hemen oraya gittik, hepimiz bayağı acıkmış ve yorulmuştuk.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
bahçe içinde eski amasya eviydi. ben ortamı çok beğendim. Amasyanın bamyası ünlüymüş. Ama taze bamya değil, kurutulmuş minicik bamyalar.
 
Posted by Picasa
Belki tazesi de ünlüdür ama bize garson mevsiminde dahi kuru bamya pişirdiklerini söyledi. Mehmet bamya, şuayip abi keşkek, ablam ve ben bakla sarması yedik.
 
Posted by Picasa
Keşkek bizim bildiğimizden biraz farklıydı. Üzerine bol yağ dökmüşlerdi. Bamyanın tadı güzeldi. Ortaya söylediğimiz kömüş yoğurdunu çok beğenmedik.
 
Posted by Picasa
Bizim sarmalar da güzeldi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
oturduğumuz yerden manzara. bu da alçak köprü
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

bütün evler harika görünüyordu. şehir restaurantın üstünde öğretmenevi var. herhalde en güzel öğretmenevlerinden biridir.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

 
Posted by Picasa

yemekten sonra külliyenin bahçesine geri döndük.
 
Posted by Picasa

mehmet ve şuayip abiyi beklerken çınarın altında oturduk.
 
Posted by Picasa
yanımızdan yerli turist kafilesi geçerken rehberin dünyada (sanırım londradan sonra 2. demişti) en iyilerinden biri olduğunu söyledi. külliyenin bahçesi içindeki şehr-i amasya'ya gittiler, tabii biz de merakla peşlerinden gittik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
bilet alırken grup indirimi istediler (sanırım 2 liraydı). aynı indirimi biz de istedik. bize de indirim yaptılar. içeride ışıklar söndü ve gökyüzünde kayan yıldızları ve ayı seyrettik. sonra ezan okundu. evlerin ışıkları tek tek yanmaya başladı. sonra hava yavaş yavaş aydınlanmaya başladı. yeşilırmak akıyor, bahçedeki atların kuyrukları sallanıyordu. eski zamanlardaki (1914'teki) amasyayı canlandırmışlar.
 
Posted by Picasa
şimdi olmayan yapıları, şehzade mezarlığını, eski kışlanın olduğu yeri vs gördük. gerçekten çok güzeldi. istanbulda minyatürkte ve konyada da benzerini görmüştüm ama hiç biri bu kadar güzel değildi.
şehr-i amasya'dan sonra seyir kafeye çay içmeye gittik. tüm manzaraya hakim tepede bir yerdeydi.
 
Posted by Picasa
semaverde çay içtik. beyazıt da kendine bir kız arkadaş buldu. biz çay içerken onlar da bayağı oynadılar.
 
Posted by Picasa
biz kalkarken kız da babasına 'hadi baba, biz de gidelim' diyordu. seyir kafeden çıktığımızda bayağı geç olmuştu, yani 7 civarı. bizim gidecek daha bir kaç saatlik yolumuz vardı (yozgata). ablamlar hava sıcak olduğu için ertesi gün tokatı gezme planını iptal ettiler. çok yorgun oldukları için geri dönüp havzada kalmayı düşündüler. sonra yolda ondan da vazgeçip eve dönmüşler. biz de daha önce de yazdığım gibi 1 saat eksik söylediği için yol boyunca didişip durduk. tüm virajlı ve kötü yolu karanlıkta geçip eve 10'da vardık.
nihayet amasya yazısı da böylece bitti.

2 comments:

Ana Seixas said...

Hello,
just came here to pay you a visit and thank you for commenting on my blog. I don't understand anything you have written but I loved the photos of this city - where is it by the way?

nerminn said...

hello, this city is amasya in turkey. tahnk you for your visiting.