Saturday, June 20, 2009

mayıs ve haziran nöbeti

Geçen Cuma mehmet de ben de nöbetçiydik. Cuma günü çok yoğun bir gündü. Öğleden sonra islam bey de yoktu. Zaten ne zaman o ilçe sınırları dışına çıksa ortalık karışıyor. Beklediğimizin kat kat üstünde vaka oluyor. Akşam olduğunda ben de bitmiş oluyorum. Aynen o gün de öyleydi. Hemen nöbetçi doktor odasına gidip çık kısa da olsa biraz uyudum. Sonra teknisyenler yemeğe çağırdılar. Mesai sonrası kağın doğumcunun elektif vakasını aldığım için bütün nöbetçi ekibe lahmacun ısmarlamış. Yedim, çayımı içtim ve odaya dönüp istanbul gezisinin gerisini yazdım. Nette dolaştım. O akşam gündüzki vakalardan iki tanesi kanadığı için tekrar alındı. İkisi de eli biraz yavaş cerrahlar olduğu için biraz sürdü. Yattığımda bayağı geçti. Sabah 6 da aradılar, kurşunlanma varmış. Yüzümü yıkayıp koşturarak haztanenin diğer ucuna ameliyathaneye gittim. Hasta bayağı kötüydü. Sabah sabah alkollü, karnından vurulmuş. Kendisi mi yoksa babası mı vurmuş karar veremedik. Büyük uğraşlar sonucunda hastayı fakülteye sevketmeye karar verdiler. Benim zaten başından beri hastadan bir beklentim yoktu. Hastanın fakülteye varamayacağını söyledim ve bundan birşey çıkmaz dedim ama varır ama dönmez dediler. Sonunda benim dediğim çıktı, varamamış. Mehmeti arayıp geç geleceğim dedim. Meğer o da gece 3-6 arasında bıçaklanma yüzünden ameliyattaymış. Eve beklediğimden daha erken gittim. Kahvaltı yapmadan yattık ve kahvaltı yaptığımızda saat 2 idi. Bütün günüm başımı oraya buraya koymakla geçti. Hatta bu halim ertesi gün de devam etti. Mehmetle güya şehir merkezine gezmeye gedecektik, benim bu halim yüzünden evden ancak akşam çıkabildik. O da mehmetin beni zorla yattığım koltuktan kaldırması ve zorla üstüme değiştirmem için içeri göndermesi ile oldu. Ne oldu sana böyle? Deyip durdu. Hiç bir şey yapmak istemiyordum, biraz depresiftim. Arabayla çıkıp önce alışveriş yaptık sonra da biraz gezindik. Eve döndüğümüzde açılmıştım.
Salı günü tekrar nöbetçiydim, haziran ayının nöbeti. Hemen ay başında tutup kurtulayım dedim. Akşam mehmetle yemeğe çıktık. Ben çıktığımda bizimkiler ameliyattaydılar. O nöbet rahattı. Ama izin kullanmadığım için biraz yoruldum. Mesai bitimine yakın islam beyle gidip başhekimin hediyesini verdik. Bu arada burada havalar o kadar ısındıki şok oldum diyebilirim. Ben hala yağmur yağacak diye beklerken bu kadar sıcak beni şaşırttı. Geçen yıl hep yağmurlu geçmişti ve bir önceki yaz diyarbakırda olduğumuzdan biz geçen yazdan hiç bir şey anlamamıştık. Aklıma gelmişken geçtiğimiz Cumartesi yani 30 mayısta burada göreve başlayalı 1 yıl oldu. Zaman ne çabuk geçiyor. Allaha şükür işimden memnunum sadece biraz fazla yoruluyorum. Burası gerçekten bu aralar yoğun. Bu kadar yorulmamın nedenlerinden biri de teknisyen açığımızın olması. Mehmetlerin hastanede doğru düzgün vaka olmazken bizim (Maaşallah) vaka sayımız bayağı fazla. Açılan özel hastane bizi etkiler, vakalar azalır diyorduk ama bizi değil mehmetleri etkiledi. Zaten az olan vakaları daha da azaldı.
Bu hafta icapçıyım ve dün de tam çay içme vaktinde hastaneye gitmek zorunda kaldım. Ameliyat sonrası hastayı yer bulup şehir merkezine gönderdim ve sonra da diğer hastayı uyutup bitene kadar beklemek zorunda kaldım. Ben çıkmadan karşı salonda sectio uyumuştu ve diğeri de sırada bekliyordu. Gece başka birşeyler oldu mu bilemiyorum. Ama ben bugün işe gittiğimde pek de dinlenmiş hissetmiyordum. Ve bugün de bayağı kötü geçti. Hafta sonunun rahat geçmesi için dua ediyorum.

No comments: