Sunday, January 11, 2009

15 aralık

Gece 2’ye kadar yatakta döndüm, durdum. Uyuduktan sonra da rüyalarımda sürekli araba vardı. Sabah kalktık ve Mehmet euro yükselmiş dedi (benden önce bakmış). Halbuki tüm hafta sonu euro düşsün diye dua etmiştim. Biz arabayı daha ucuza almaya çalışırken bu yükselme sayesinde daha da pahalıya patlayacak.

Sabah sıkıntıdan doğru düzgün bir şey yiyemedim. Kendimi sanki yeni bir işe ya da okula başladığımdaki gibi hissettim.

Bütün gece acaba çok mu para veriyoruz? Dışarıda çocuklar çizerler mi? Bissürü soru geldi aklıma. Beni en çok rahatlatan mehmetin ve beratın bana destek olmaları (berat sanki araba ona alınıyormuş gibi mutlu). Mehmet şimdi kullanmayacaksan ne zaman kullanacaksın diyor. Mehmetin annesi ve babam razı değil. Babam golf alın, satarken bu arabada çok zarar edersiniz diyor. Bir de küçük yerde oturduğumuz için dikkat çekmemizi istemiyor. Halbuki bizim hastanede herkes lüks araba kullanıyor. Mehmetin annesi de kapalı otoparkınız bile yok, güzel bir eve taşınınca alırsınız diyor. Sanırım parayı dışarı atmak olarak görüyor. Mehmetin babası ise siz karar vermişsiniz, hayırlı olsun diyor. Benim anneme gelince; sen babana bakma, o hiçbir zaman lüks araba kullanmadı, size de mani olacak. Ne istersen onu al. Mehmet de sana destek veriyor diyor. Bir de sen her şeyin en iyisini layıksın diyor. Anneme pahalı bir şey alacağım zaman danıştığımda genelde böyle söyler ve ben de hemen karar verip alırım. Ne iyi değil mi?

Mehmet ve beratın desteği dışında bir de nalanı düşündüm. Ailesine hiç haber vermeden kendine bmw x3 aldı. Benimkinden kat kat pahalı, benimkisi yanında deve kulak. Benimkisi o kadar da pahalı değil diye kendimi teselli ettim.

Mehmet beğendiğimiz iki arabayı baktığımız yerleri aradı ve sonunda open sky tavanı olan araba için pazarlık sonrası anlaştık. Ne onların ne bizim dediğimiz fiyat oldu (kimbilir ne kadar kazık yemişizdir?). bugün euro arttıkça (hiç yerinde durmuyor, sürekli artıyor (Bush’a ayakkabı atıldığı gün, ya da ertesi)). Mehmet bizim arabanın fiyatı şu kadar oldu deyip duruyor.

Kadınla konuşup fiyatta anlaştıktan sonra gün boyu telefon trafiği başladı. Samsundan sağolsun kardeşler parayı transfer ettiler. Tatil için valizleri hazırlarken (gece ve sonra da yola çıkacağımız sabah erkenden hazırladığım için) nüfus kağıdı ve evlilik cüzdanını almayı unutmuşum (Babam olsa kimbilir ne kadar kızardı). Nüfus müdürlüğünden kağıt mı alsak diye düşünürken hastanede başlangıç yaparken fotokopisini almış olabilirler diye düşünüp hastaneyi aradım. Fotokopisini faksladılar.

O gün Sinan beyin ev durumu muallaktayken (okyanus şirketi) neler hissettiğini anladım. Ne stresli bir durummuş. İkindide işler haloldu. Dışarı çıkacaktık, daha doğrusu o kadar sıkıntıdan sonra hava alma ihtiyacı hissediyordum. Üstümü giydim ama hiç dışarı çıkmadık. Biraz telefon trafiği yüzünden biraz da soğuk hava yüzünden. Mehmet sürekli hapşırdığı ve bir gün önce Eyüp Sultan’da çok üşüdüğü için annesi onun dışarı çıkmasına rıza göstermedi ve böylece ben dışarı kıyafetlerimi saatler sonra çıkarıp tekrar ev kıyafetlerimi giydim.

No comments: