Thursday, August 28, 2008

yatılı misafirler

Geçen hafta Çarşamba akşamı mehmetin anne, babası, kuzucuk ve ailesi bizi ziyarete geldiler.
Onlar gelmeden bir gün önce mehmetle kırılacak, dikkatlerini çekecek ne var ne yoksa yatak odasına taşıdık (hala da ordalar). Onlar gelene kadar evi bir kez daha süpürüp, sildik. Market alışverişi yaptık, yemek hazırladım. Onlar geldiğinde hala yemek yemediğimiz için bayağı acıkmıştık.
Yemek sonrası balkonda çayımızı içtik (balkonumuza nihayet cam takıldı ve mutfak masasını oraya koyduk) ve yataklar yapıldıktan sonra bize ev hediyelerimizi verdiler. Kayınvalidem şekerlik, vazo, takılarım için kalpli bir kutu ve bir de güzel bir pijama getirmiş. En çok pijamayı sevdim. Kuzucuklar ise kocaman bir çerçeve getirmişler. İlk gördüğümde Allah, ya kötü bir şeyse ne olacak dedim kendi kendime. Mehmet de aynısını düşünmüş, tabii en çok da ya Nermin sevmezse? doğrusu tabloyu ilk gördüğümde daha çok beğenmiştim. Şimdi ise kendi çerçevemle değiştirerek kullanırız diyorum.
Onlar buradayken, Mehmet icapçı olduğu için şehir dışına çıkamadık. Perşembe günü bolamana gittik. Hepimiz pide yedik, buranın pidesi ünlü diye. Ama akşam hepimizi biraz rahatsız etti. Mehmet ve çocuklar denize girdiler.
Cuma günü Mehmet de ben de hastaneden erken çıkamadık. Eve geldikten sonra Mehmet onları alıp çamlık’a götürdü. Eve hava karardıktan sonra geldiler. Çünkü kuzucuğun oltasını denemeye karar vermişler ve 6 tane istavrit yakalamışlar. Eve geldiklerinde bayağı sevinçlilerdi. Ben güya evde biraz dinlenecektim ama olmadı. Yemeği yapayım sonra da evi süpüreyim derken onların gelme saati oldu. Çorba olarak esranın tuzotlu çorbasını yaptım. Sanırım tuzotu biraz fazla kattığım ve de erken yaptığım için çok da güzel olmadı. Mehmet tadına bile bakmadan ‘bu çorbayı içmesem olur mu?’ deyince sinirlerim tepeme sıçradı. Kendimi tutamayıp ailesinin yanında senin emeğe hiç saygın yok dedim. Mehmet tabii neden böyle sinirli olduğumu önce anlayamadı. Sonradan ona hiç uyumadığımı, hatta hiç oturmadığımı söyleyince durumu anladı. Sonradan akşam yemeğinde öyle suratım asık durduğum için çok üzüldüm ve pişman oldum. Misafirlerin önünde hem de kayınvalidem ve kayınpederim varken böyle bir şey yapmamam gerekirdi.
Cumartesi kahvaltı yaptıktan sonra millet ilçe merkezine gezmeye gittiler. Mehmet kendine de olta almış. Beraber denedikten sonra bir tane de bana alacağız. Bakalım belki de istanbuldan alırız. Onlar yokken ben de top kek yaptım ve patates haşladım. Çay yapıp yenge hanımların termosuna doldurdum. Orduda boztepeye çıktık. Biraz manzara seyrettikten sonra benim götürdüğüm şeyler sayesinde ufak çaplı bir piknik yaptık.
Boztepe sonrası biraz da sahilde oturduk.
Pazar günü kahvaltıyı çamlıkta yapalım daha hızlı olur dedik ama acayip kalabalık olduğu için bayağı geciktik. Arabayla termeye gittik ve Mehmet şehir dışına çıkamadığı için ben bizim arabayla milleti alıp samsuna annemlere götürdüm. Samsunda ümmühanı, ablamı ve çocukları gördüm. Beyazıta okul çantası almışlar o yüzden çok mutluydu. Muhammed de iyi görünüyordu. Ona yakında radyoterapi yani ışın tedavisi uygulacak. O yüzden bayağı tedirginiz.
Bu samsuna kadar ilk defa gidişimdi. Akşam hava kararmadan eve dönelim istiyordum ama Çarşambaya kadar hava karardı. Eve geldiğimizde saat 21 gibi bir şeydi. Mehmet, kuzucuk ve kızı balık/tavuk balık tutmaya gitmişlerdi ama hiçbir şey tutamamışlar.
Pazartesi biz işe giderken onlar da yola çıktılar.
Bugün günlerden Perşembe ama biz hala eve çeki düzen veremedik ve hala yorgunuz.
Bugün Mehmet telefon açtı ve güzel bir haber verdi. Karyolamız istanbula gelmiş, konteynırdaymış. Yani yakında evde olacak İnşallah.
Geçen hafta başında liseden arkadaşlarımdan biriyle buluştum. Bana en samimi arkadaşlarımdan birinin hamile olduğunu ima edince sinir oldum ve hatta bu sinirim birkaç gün geçmedi. Nasıl olur da benden önce öğrenir? Ve nasıl olur da arkadaşım beni hala aramaz? Acayip kırıldım ama sonra ak ile konuşunca beni biraz rahatlattı. Çünkü ondan önce de öğrenenler varmış. Neyse umarım doğduktan sonra arayıp, ‘yeğenin oldu’ demez.

No comments: