Monday, February 25, 2008

samsundayız

Samsundayız. Cuma günü mehmetin raporunun süresi dolduğu için ve hastaneye başlaması gerektiği için Perşembe günü 06:50 de anneme ve babam el sallayarak yola çıktık. Sabah kahvaltımızı sapancada yaptık. Daha önce yazmış mydım bilmiyorum ama sapanca adı ne zaman geçse mehmetle aklımıza d.bakırdan dönerken yaptığımız konuşma geliyor. Tartışır gibi olmuştuk. Ben ona beni balayına sapancaya götürmediği için kızmıştım. İlk günlerde gitmeyelim sonra gideriz demiştik ama sonra mehmetin tezi, sınavı, sonra da askerlik derken o gün hiç gelmedi. Bu çağda maddi durumu en kötü olan insan bile gidiyor. İçimde bir ukde. Sadece mehmetle elele tutuşup göl kenarında gezinmek istiyordum.

Neyse sapancada bercestede kahvaltı ettik, hediye götürmek üzere bir şeyler aldık (hünnap, gün kurusu). Yollar gayet güzeldi. Yol üstündeki aytaç tesislerinde durup resimler çektik, Mehmet babasına senin fabrikanın önünden geçtik dedi (yimpaşzede). Bayağı büyük tesis. Tosya ve osmancıkda manzara çok güzeldi. Tosyada yemek yedik, osmancıkda çay içtik. Tosyanın pirinci ünlüymüş, durup pirinç aldık. Osmancıkta ulusoyun tesisinde durduk. Ordan da leblebi aldık. Samsun il sınırına geldiğimizde yolda oyalandığımız için biraz geç olmuştu. En çok kar buraya yağmış. Doğruyu söylemek gerekirse biraz korktum. Mehmete yavaş gittiği halde sürekli yavaş git deyip durdum. Eve geldiğimizde annemler evde yoktu, geçen hafta vefat eden ismet amcanın (azizin babası) mevlüdüne gitmişler. Eşyaları yukarı taşıdık. Annemler bayağı geç geldiler.

Cuma günü gidip hastanede mehmetin başlangıcını yaptık. Diğer doktor iyi birine benziyor, Bulgar göçmeni. Yalnız orada kötü bir süprizle karşılaştık. Bir hafta önce ankaraya bakanlığa gittiğimizde kesinlikle ordu ili dahilinde doktor fazlalığı var derken bugün her iki ilçeye birden kadro açmışlar. Şok olduk, diğer doktor ve başhekim de dahil. İsmaili gördük (taksim nrş’den) bizimle bayağı ilgilendi. İşlerimizi çok kolay hallettik. Tüm günümüz çay içmekle geçti. 4 te çıktık ve ulusoyun termedeki tesisinde pide yedik. Çok güzel bir tesis ve pidesi de harikaydı.

Ertesi gün akşam ablamlar geldiler. Muhammedi nasıl göreceğimi merak ediyordum. Canım benim aynı küçüklüğündeki gibi çok şekerdi. saçları pırıl pırıl, ipek gibiydi. sanki hiç hasta değil gibi. gülüyor, eğleniyor. hasta olduğu için her istediğini yapıyorlar. cep telefonunun biri gidiyor biri geliyor. kıyafetleri hep adidastan. okula gidemediği için çok üzülüyormuş. ablam canı sıkılmasın diye beyazıtı da göndermiyor, zaten beyaztın kendisinin de canına minnet. muhammedin bu hafta tetkikleri çıkacak, bekliyorlar. İnşallah iyi sonuçlar alırlar da artık kemik iliğine gidebilir.

Onlara aldığım her şeyi çıkarıp gösterdim. Muhaamed ona fazla bir şey almadığım için çok bozuldu. Bu sefer en fazla kıyafet beyazıta oldu.

Pazar akşamı evde miskin miskin otururken ve ümmühanı beklerken ablamlar hidayetlerle birlikte yemeğe gitmişler, illa siz de gelin dediler. Yemeğe gittik, ordan da güzel bir kafeye tatlı yemeğe. Çok güzel geçti. beyazıtın yaramazlıkları dışında.

Sonra son sürat eve geldik çünkü amcamlar gelmişler bizi bekliyorlarmış. Bir deümmühanlar. Ümmühan onu da çağırmadığımıza çok bozulmuş ama ben napayım biz de gittiğimizde millet yemeğini bitirmiş, çay içiyordu.

No comments: