Sunday, August 26, 2007

16 ağustos

Sabah mehmet benden önce kalkıp evde şöyle bir gezinip odaya geri geldi ve misafir geleceği haberini getirdi. Kim geleceğini bilmiyormuş, ben hiç bilmem tabii. İki kişi gelecekmiş. Önceki gün sabah kahvaltı sonrası hamam gitmek için anlaşmıştık, anlaşılan hamam sefası daha ileri bir saate kalacaktı. Kahvaltı sonrası diğerleri evi toplarken ben kek yaptım. annem uzun zamandır evde olmadığı için evde fazla malzeme yoktu. Keki neyli yapabilirim diye düşünürken ağaçtaki elmalar aklıma geldi. Balkondan gidip küçük elmalardan kopardım ve keki elmalı yaptım. kısırı da yenge hanımla birlikte yaptık. İkisi de güzel oldu. Misafirler saat 14 de geleceklerdi. Erkekler onlar gelmeden hamam eşyalarını alıp evden çıktılar. Misafirler geldiler ve ben sadece nasılsınız vs den fazla bir şey konuşamadım. Zaten tanımadığım insanlarla eften püften konuşmayı hiç sevmem. Arada beni misafirlerle yalnız bıraktıklarında gidip ayşe ablaya ‘gelsenize yaa, konuşacak bir şey bulamıyorum’ diyordum. Saat 16:00 gibi erkekler yine geldiler, Sinan bey şortunu unutmuş. Meğer yakınlarda bir baraj varmış, oraya bakmaya gitmişler sanırım piknik için uygun mu değil mi diye. Yol kötü olduğu için sonra dönmüşler. Misafirler 17:00 da gittiler. Ayşe abla erkekler gelsinler yemeklerini verelim öyle gidelim dedi. Gözlerim yollarda kaldı. balkonda oturup gözlerimi bahçe kapısına dizdim ama nafile, ne gelen var ne giden. Sinirim yatışsın diye odaya gidip uyumaya çalıştım ama bu sinirle uyunur mu? Birkaç gün önce orada kitaplıkta bulduğum jane austen’ın sağduyu ve duyarlılık adlı kitabını elime aldım ve biraz okudum. Sinirim pek de yatışmadı. Ama biliyordum ki bir iki surat yapacağım ama o beni yine güldürecek ve her şeyi unutacağım. 19:30 da geldiler. Daha onlar kapıdan girerken babam da dahil nerede kaldınız diye herkes sormaya başladı. Mehmet odaya geldi ve gönlümü alması fazla vaktini almadı. Benim küs halimin birkaç resmini çekti.
Ben onu yüzmede geçiyorum diye havuzdan hiç çıkmamış, bol bol atlamış. Çeşitli komplikasyonlar da olmuş ama sonunda başarmış. Sadece sırt üstü yüzmek kalmış. Eve geldiğinde hasta oldum, şefkat tokadını yedim deyip durdu. Ona o akşam bol bol ilaç hazırladım. O zaman da insanın karısı olması ne güzel bir şeymiş deyip durdu. Akşam yemeğini yemedim ve gitmeme kararımı Mehmet engelledi ve beni zorla gönderdi. İyi ki de gitmişim gitmesem tam da sakinleşmezdim. Çok kalmayın dedilerse de ben inadına çok kalmayı planlıyordum ama olmadı. Akşam 21 gibi gidince orası bayağı kalabalıktı. Havuz çok temiz görünmemesine rağmen havuza girdik. Kadınlar havuzdan çıkıp ellerinde tepsi yüksek yüksek tepeleri söylediler ve göbek atıp durdular. Meğer kına gecesi gibi bişeymiş. Doğruyu söylemek gerekirse çıplak insanları oynarken görmek hiç bana göre değil, midem bulanıyor. Havuz dediğim gibi temiz değildi, bone takma zorunluluğu olmadığı için ellerime saçlar takılınca tiksinip çıktım. Yıkanırken elektrikler 1-2 dakikalığına gitti, millet çığlık atıp durdu. Yenge hanım ve ayşe abla mehmete kızdığımı öğrendiler. Zaten benim yüzümden anlamamak mümkün değil ki, sevincimi de üzüntümü de hemen belli ederim.
Eve gittiğimizde çayımız hazırdı. Gece ne yaptığımızı hatırlamıyorum. Muhtemelen kağıt oynamışızdır.

No comments: