Wednesday, May 02, 2007

Sıkıntı ve muz kabuğu

26 nisan
Bu başlığı geçen yılda atmıştım diye hatırlıyorum, hangi konudaydı hatırlamıyorum ama başlığı kullanmıştım ( bana üni den arkadşım arzu can’ı hatırlatıyor) Havalar ısındı ama ev hala soğuk. Şofben elektrkli değil, tüplü ve de banyodaki lavaboda akmıyor. O yüzden de zorla ısınan ellerim tüm gün boyunca buz gibi. Kanepede ikeadan aldığım sarı polar battaniyeye sarılmış vaziyette oturuyorum. Dün canım çok sıkıldı. Lifin beyaz ipi de bittiği için yapacak bişey bulamadım. Can sıkıntısından hiç iş de yapmadım. Tv de de bişey bulamadım. Tek bulabildiğim yerel kanallardan birindeki plastik cerrahin konuşmalarıydı. Sınıf arkadaşlarımdan birine benzettiğim için programın sonuna kadar izlemek zorunda kaldım. Kilo almış, saçını uzatmış. Önde jöle ile yapıştırmış, arkalar kıvır kıvır. Çok komik geldi. Öyle havai yada ne bileyim saç uzatacak bir çocuk değildi. Kendinden pek emin benim yaptığım burun şöyle böyle diye konuşuyordu. Karadenizli hatta Giresunlu. Burada ne işi var acaba? Sanırım para için. Özelde galiba. Neyse onu seyrederken biraz eğlendim onun dışında gün boyunca bir eğlencem yoktu. Mehmeti aradım. Benimle biraz dalga geçti ‘ Ooo gülüm soldu mu? Benim karım ev hanımı olmuş’ vs. sonra da ‘hadi migrosa git, gezmiş olursun’ dedi. Ne eğlence ama değil mi? Hazırlanıp çıktım. Millet yazlık giymiş, bende hala çizmeler, kazaklar. Ne yapayım ince giymeye henüz cesaret edemiyorum, üşürüm diye korkuyorum, zaten sesim de hala düzelmedi. Önce lcw’ye uğradım, öylesine vakit geçirmiş olmak için bakınıp durdum. Migrosta ise her yeri gezindim, adi mutfak malzemelerini, kepçeleri, vs’yi inceledim. Sonra da mayısın dekorasyon dergileri çıkmış mı diye bakarken (henüz çıkmamış), nisanın dergilerinden birinin açık olduğunu gördüm ve ayakta 5-10 dakika kadar onu inceledim. Keşke diğer dergiyi alana kadar onu alsaymışım, o benimkinden daha güzeldi. Eve geldiğimde bu kadar gezinti beni kesmemişti ve hala depresiftim. Gece uyuyamadığımı bildiğim halde yine de koltukta uyukladım, bu yüzden de Mehmet eve vaka yüzünden bayağı gecikmeli gelmesine ve çok da aç olmasına rağmen benim yemek yetişmedi. Avrupa yakasının birazını seyrettik ve Mehmet arkadaşlarıyla maça gitti. Mehmet beni bu psikoloji ile görünce ‘hımm sana artık internet almamız lazım, biraz da onunla oyalanırsın, can sıkıntın biraz daha ertelenmiş olur’ dedi.
Bugün yapacak el işim de olmadığı için kitabı elime alıp okumaya başladım. gayet de güzel gidiyor. Mehmet telefonda ‘onu da çok hızlı okuyup da bitirme’ dedi. Önceden telefonum çok fazla çalardı, geldiğimden beri telefonumun çaldığı yok. Konuşuyorum ama ben milleti aradığım için. Telefona arada mesaj geliyor ve koşturup bakıyorum. Ya aveadan yada mağazalardan. Sıkılmaya mı başladım bilmiyorum.
Geçen gece ilk defa diyebilirim deniz fenerini seyrettim. Sunucusu bana çok itici geldiği için proramı doğru düzgün hiç seyretmemiştim. Gece tv yi açınca karşıma çıktı ve ben de kanalı değiştirmedim. Sanırım bitlisin bir köyünde okul yaptırmak için para topluyorlardı ve çocuklara verdikleri hediyeleri, oyuncakları, çantaları gösterdi. Çok hüzünlendim (aklıma hb geldi ve ne iyi onlar için gönüllü olması diye düşündüm). Bu arada o gün zaten çok duygusaldım. Cumhurbaşkanı adayı belli olduğu gün. Daha yataktan çıkmadan mehmeti aradığımda haber verdi. Hiç aklıma gelmemişti, çok iyi oldu, çok sevindim ama benim gönlümdeki başkan o değildi. İlk duyduğumda çok üzüldüm. Allah hakkımızda hayırlısını verir İnşallah. Ülkemiz için İnşallah hayırlı olur. Bu tür seçimlerde genelde aklıma direkt üniversitenin ilk yıllarında Ankara ve İstanbul büyük şehir belediye başkanları belli olduğunda arkadaşlarla yaşadığımız mutluluk geliyor.
İnsan boş olduğunda aklına gelmeyen kalmıyor zaten.

No comments: