Wednesday, May 02, 2007

27 nisan

2 gündür dışardan kuş sesleri geliyor ama ben hala evde buz tutuyorum. Bu kadar kalın giyinmekten de sıkıldım artık. Taşınırken havalar düzeldi diye evde giymek için fazla kalın bir şey de getirmemiştim. O yüzden de geldiğimden beri aynı 2 kazağı giyip duruyorum. Dün Mehmet iş sonrası bir klinikle iş görüşmesi yapacaktı ama hoca çok meşgulmüş. ‘birlikte gideriz, sen de tanışırsın, hoş bir adam’ dedi. Bu işin olacağı yok ama benim de tanışmam için Mehmet gitmemizi istedi. Bu senenin ilkini gerçekleştirip ten rengi çorap ve krem rengi ayakkabı ile yazın açılışını yaptım. yürüyerek gittik ve hocayı biraz bekledik (kadın doğumcu). Bu arada benim can sıkıntımdan konuştuk, sonunda Mehmet benim can sıkıntımın en büyük nedenini keşfetti, kilo almak. Geldiğimden beri kilo aldım. Yüzüm yuvarlaklaştı, biraz tombullaştım. Soğuktan sürekli aynı şeyleri giyiniyorum, saö baş dağınık, sürekli bir at kuyruğu ile evde gezinip duruyorum. Kendimi çok bakımsız hissettiğimi söyledim ‘ama öyle değilsin ki’ dedi. Sonra ona, onunla birlikteyken ona tepki olsun diye daha çok abur cubur yediğimi, o burada ama ben istanbuldayken, yediğime içtiğime çok dikkat ettiğimi itiraf ettim. Bu konuşmaların hepsi orda geçmedi, bir kısmı da evde oldu. 45-50 yaşlarında, hoş sohbet bir adam. Bu şehre taşındığımızı duyunca şaşırdı, iyi yapmışsınız dedi. İstanbuldan taşındığımızı duyunca, istanbulu ne kadar sevdiğinden ve dünyanın hiçbir yerindeki şehre benzemediğinden bahsetti. İstanbul dışındaki, yani işle ilgili bölümde sadece mehmete bakarak konuştu, Mehmet girdiğimizde beni ‘dr .....’ diye tanıştırmasına rağmen adamın anlamadığını anladım ve doktor olduğumu söyledi. Adam şaşırdı sizin diplomanızı alalım vs dedi. Tabii olamayacağını söyledim. Eşimle görüşün vs dedi, Mehmet de tabii olur dedi. Ev görüşmeleri hiçbir zaman bana cazip gelmediği için ‘yok ben istemiyorum vs’ demedim.
Ordan çıkınca (zaten eve birkaç adım uzaktaydı) galeriadaki fitnes centera uğradık. Karma saatiymiş, içeri baktık, sırf erkek. Hiç bayan yoktu. Bayan saati sabahtan saat 2 ye kadarmış. Bana zaten o uyar. Haftada 3 gün gideceğim, 110 ytl. Pazartesi başlayacağım İnşallah. Oraya gitmem benim için öyle kolay olacak ki, üstümü giyip, asansöre binip salona ineceğim. Dışarı çıktığımızda keyfim gayet yerindeydi.
Sinir oldum şu bilgisayara, kendiliğinden kapandığı için yazdıklarım gitti.
Dışarı çıkarken ‘yemek yapmak istemiyorum, dışarıda yesek olur mu’ dediğim için dışarıda yemek yedik. Yemek sonrası kaldırımda iki çocuk peşimizi bırakmadı. Burada kaldırımda çocuklar ellerinde tek bir gül geleni gideni rahatsız ediyorlar. Dilenciliğin farklı versiyonu yani. Diğer çocuk ise elimdeki poşete göz dikti, ‘abla onu bana versene, karnım aç, onu yiyeyim’ deyip durdu. Burada kaldırımda rahat rahat yürünmüyor. Hava kararmasına rağmen çocuklar sokakta, nasıl olsa analarında babalarında çocuk bol.
Eve gelince çay içip kurtlar vadisi ve prison break i birlikte seyrettik. Bu arada ‘ Mehmet kendinin ne kadar kılıbık olduğundan, ona her istediğimi yaptırdığından’ bahsetti. Tabii sıkılmayayım diye her istediğimi yapması çok güzel de o da bana her istediğini yaptırıyor. Tam oturuyorum, ‘kalk bana su getir, zayıflarsın, yürümüş olursun ‘ diyerek de dalga geçiyor. Bizim günlerimiz işte böyle geçiyor.
Hım bu akşam da beni arabayla gezdirecekmiş. Tabii birde Pazar alışverişi yaparız heralde.
Bu arada kitap beni bayağı sardı. Hb sana sürekli söylemek istiyorum ama unutuyorum. Avrupa yakasının tekrar bölümlerini seyrediyor musun? O bölümlerde volkan muhallebicinin önünde otururken duvarda solda bir afiş var, ‘atlas silkindi’nin afişi. Fark ettin mi?

No comments: