Thursday, May 10, 2007

ofis

Dün mehmet işten çıktığında apartmanın önünde buluştuk ve ofise kadar yürüdük. İlk defa yürüyerek ofise gittim. Valilik binasının önünden geçtik. Eski ve yeni binası yan yana. Karşısında çok güzel bir park vardı. Büyük, yemyeşil ve temizdi. Mehmet daha önce arkadaşlarıyla bu parktan geçtiklerini, o zaman çok bakımsız olduğunu söyledi. Banklarda insanlar oturmuşlar, sohbet ediyorlardı. Ortasında bir havuz ve köprüde gözüküyordu ama havuz henüz boştu. Bir de çeşmesi var. Burada eski evler ve diğer yapıların özelliği siyah, beyaz enine çizgili olmaları. Yeni bazı yapıları da onu benzetmeye çalışmışlar. Bu çeşme de öyle, siyah beyaz enine çizgili ve önündeki oluşturulmuş oyukta da küçük bir aslan heykeli var (çok iyi yapılmamış, biraz komik geldi bana) ağzından su akıyor. Bu yapının içinde böyle bir heykel görmek bana biraz garip geldi. Ama yine de şehrin göbeğinde böyle kocaman bir park olması gerçekten güzel. Parkta ve valilik bahçesindeki ıhlamur ağaçlarının kokusu da çok güzeldi. Ofiste biraz yürüdükten sonra mağazayı bulduk ve webcami aldık. Daha sonra da balıkçıya gidip, akşam yemeği için balık aldık. Ben olmasam Mehmet balıkçıyı bulamazdı ve bir kez daha yön duygumun iyi olduğunu öyledi. Çok iyi olduğunu zannetmiyorum ama mehmete göre iyi olduğu kesin. Giderken Sıtkı ustaya uğrayıp kadayıf yemeyi planlıyorduk ama sonra iştahımız kapanır diye vazgeçtik. Dönerken Mehmet ‘herkes karıma bakıyor Allahtan bakanların hepsi kadın yoksa karımı dışarı hiç çıkarmazdım’ dedi. Burada gezerken gerçekten insanlar bakıyor, yabancı olduğunuz belli oluyor.
Bu arada ofise giderken Süheyla teyze aradı (hb nin annesi) şaşırdım ve mutlu oldum. Ama çok da adapta bir şekilde konuşamadım çünkü burada dışarıda cep telefonuyla konuşmak çok da güvenli değilmiş. Burada kapkaç fazlaymış ve cep telefonunu çalma yöntemi de; siz telefonda konuşurken gelip kafanıza taşla vuruyorlarmış ve siz bir elinizle kafanızı tutarken onlar diğer elinizdeki telefonunuzu alıp kaçıyorlarmış. İstanbuldan daha kötü.
Gün geçtikçe buralı insanların ‘doğunun diğer şehirlerine benzemez, çok güzel ve gelişmiştir’ sözlerine katılıyorum. Mehmet ‘neredeyse istanbuldan daha güzel, demeye başlayacaksın’ diyor. O kadar değil ama bu şehrin geleceği parlak gözüküyor. Tıp turizmi yapmak istiyorlar, olmayacak gibi değil çünkü adım başı ‘dal merkezi’ adını verdikleri merkezler var. Tüp bebek dal merkezi, kardiyoloji dal merkezi, dermatoloji dal merkezi, kadın doğum dal merkezi gibi bissürüsü var. Ve buralara diğer şehirlerden doktor ve hastalar geliyormuş. Zaten üniversite de var. Buradaki evler de bayağı güzel. Gecekondu bölgesini de gördük, içler acısıydı ama şehirde çok fazla yeni apartman var ve hepsi de gayet güzel ve çok büyükler. Bizim ev şehir merkezinde, bize uzak bir site var ve yukardan (uçaktan bakınca) kimisi yuvarlak gözüküyor. Kalp şeklinde olanlar da varmış ve dubleks olan dairelerin bazılarının içinde (en üst kat) havuz ve sauna da varmış.
Burada dikkatimi çeken bir şey de ezanın çok güzel okunması. Mehmetin dediğine göre arap kıraatinde okuyorlarmış. Ama gerçekten çok güzel, insan büyük bir zevkle dinliyor. Bir de Perşembe akşamları yatsıdan önce sela veriliyor. Mehmet ertesi gün Cuma olduğu için yapıldığını söyledi. Bana çok ilginç geldi.
Geçende balık yemeye gideceğimizi söylemiştim. Üniversitenin aşağısında bir yer, önceden üniversite tarafından işletiliyormuş. O günlerde canın çok fazla irmik helvası istiyordu. Balık sonrası (balık çok hoşuma gitmedi) çay ve yanında da irmik helvası geldi. Tadı çok güzeldi. Mehmet burada genelde her yerde yemek sonrası irmik helvası getirdiklerini söyledi. Ciğerciye gittiğimizde de hesabı ödemek için hemen kalktığımız için helvayı yiyemediğimizi söyledi. Burada yemeğin yanında başka şeyler de getirmeleri çok güzel. Balığı yedikten sonra alabalık havuzlarına baktık. Havuzların bir kısmını boşaltmışlardı ve temizleniyordu. Ama balıkları koydukları havuzu görünce şok olduk. O kadar pisti ki, o hali önceden görsek kesinlikle o balıkları yemezdik. Karadenizde alabalık yemiş biri olarak buranın balığını beğenmemek normal diye düşünüyorum.
Dün jujubenin mailini okudum. Dikiş makinesi aldığını ve arkadaşlarının dalga geçtiğini söyledi. Ben her insanın evinde olması gerektiğini düşünüyorum ama bu zamanda kimsenin evinde yok. Ben kendi evimde olmasını gerçekten çok istiyorum ve bunu yıllardır anneme söylediğim için o da bi yerlerden bana makine bulmak için uğraşıyor bunu biliyorum. İnsan en ufak sökük için de terziye gidemez ya, ufak tefek şeyleri evinde kendisinin halletmesi lazım. Ve jujube senin gibi işi daha ileri boyuta götürüp tanıdıklara hediye yastık vs dikiyorsa bence bu daha da güzel. Jujube bir de yasinin partisine gerçekten bayıldım. Gerçekten çok cool. Şişe, harita, hazine ve melissanın gözündeki korsan bantı da harika. Senin kızlar gerçekten şanslılar. Bir de o dediğin kitabı bilmiyorum.
Dün hb ile konuştuk. Kitap yurdunda kitap fuarı var demişti. Ben de gündüz bakamadığım için akşam bakmayı planlıyordum ama önce Avrupa yakası sonra da webcamin kuruluşu yüzünden vakit bulamadım.
Ablamla konuştuk. Dün bir yazar gelmiş ve bunlar da onun konuşmasını dinlemeye gitmişler. Beyazıtı da amcasına bırakmışlar. Bir müddet sonra amcası aramış ‘evde herkes uyudu, benim de uykum geldi, bunun uyumaya niyeti yok, ne yapacağım’ diye sormuş. Abisi de bekleyeceksin demiş. Eve vardıklarında merdivende karşılamış ve ablama ‘anne, ben hiç ağlamadım’ demiş. Ablam da ‘ tabii ağlamayacaksın, sen artık büyüdün’ demiş. Elektrik düğmesine ulaşmaya çalışıyormuş ve bir yandn da diyormuş ki ‘ne büyümesi, bak ben hala düğmeye yetişemiyorum, lambayı kendim yakamıyorum, ben büyümedim’ demiş. Bayağı güldüm. Ablam geçende elektrik süpürgesinin içindeki torbayı değiştircekti (ti diyorum çünkü ben de telefondaykn o işi yapıyordu) içini kontrol edip öyle atıyorum dedi. Nitekim de içinden ayşenurun çorabı vs çıkmış. Genelde ablam bıraktığı anda bu makineyi kapıp süpürdüğü için önüne geleni de makineye çekiyormuş.
Bugün yufkayla mantı yapmayı planlıyorum. Geçende nette bulmuştum (galiba dilekce de) gayet pratik bir yemek. Bakalım nasıl olacak.

2 comments:

Anonymous said...

Nerminn'cigim, ben ezan sesi duymali ne kadar oldu, benim yerime de dinle nolur. su apartmanlari cok merak ettim, internetten bakicam simdi...hava sicak mi orda? burda hala yagmur yagiyor, benim kizlar solucan toplayip solucan ciftligi kurmuslar bahcede kartondan, görünce fenalik gecirdim, babalari demin azat etti hayvanciklari. Kitap fuarina gittin mi, anlatsana bize de...

Anonymous said...

kitap yurdundaki hadiseyi 20 mayıs'a kadar uzatmışlar...