Friday, April 29, 2011

Nihayet blogspot açıldı. Bana kalsa illegal yoldan araştırıp da bunu başarmam mümkün değildi (tembellikten). Geçen hafta craft bloglarını gezerken bir baktım açılmış.
En son taaa ne zaman büyük bir hevesle oturmuştum yazmak için ve sonra bakmıştım sayfam mahkeme emriyle kapanmış, Allah Allah dedim n'oldu ki? Sonra öğrnedim tabii.
O gün sanırım 50 gün kadar önceydi, önceki yazımda da yazmışım halile veda yemeği yaptık aramızda. Gündüz de ona aldığımız saati verdik pek beğendi. Yemek güzel geçti. Mehmet halili pek beğendi, yemek sonrası iyi çocukmuş keşke islam bey onu orduya göndermeseydi de birlikte daha uzun süre çalışsaydınız dedi. Nasip değilmiş napalım.

Halilden sonra mehmetlerin hastaneden yurtsever ayrıldı, bizim taksimden arkadaş. Kendi memleketine gitti.

Nurayın babası mart ayında vefat etti. Şubat ve mart ayında kronik icapçıydım. Cenazeye başhekimle birlikte gittik. Araçta bir de hemşirelerden biri vardı, makam aracı ile gittik. Davut mesafenin bu kadar olduğunu tahmin etmemiş, 15 saatte vardık ve ben eve gideriz diye düşündüğüm için ayakkabı giymiştim çıkarması kolay olur diye. Orada adetmiş kadınlar da camiye gidiyorlarmış, biz de mecburen gittik. Hava buz gibiydi, buz tuttum. Sonrasında ısınmam bayağı vakit aldı. Bence hiç iyi bir aadet değil. Zaten herkes üzgün oraya gidip öylece milletin namazı kılmasını niye beklesinler ki sıcak evde oturup ağlamak daha mantıklı. Bir de bazı kadınlar çok yaygaracı oluyor, ortalığı birbirine katıyor. Orda öyle bir durum yoktu, klasik kadın işte herkes sürekli konuşuyordu, namaz sırasında bile. Nuray çok üzgün görünüyordu, bizi görünce ağlayacak sandım. Teknisyenler de bir araba gelmişti. Arabaya bindiğimizde nasıl ısınacağımı düşünürken davut bey geldi ve yemek yiyelim dedi. Bulancak'ın pidesi ünlüymüş. Salaş bir yere gittik en iyi orasıymış. Yanımıza ısınmamız için mangal getirdiler. İlginç bir pideydi, uzun, üstünde bir kapak vardı ve kapaktan içeri tereyağ koydular. Kavurmalı yedik. Uzun aradan sonra ilk defa et yedim ve sonrasında hazmı hiç kolay olmadı. Sonraki firem de annemin yaptığı domatesli et kavurmasında oldu. Hep mehmetin yüzünden ama, yiyemediği için beni zorladı ve sonrasında hem o hem de ben pimanlık duyduk. 3.5 aylık diyetimde verdiğim iki fire bunlar oldu. Pideyi yedikten sonra lavaboya gittim ve o zaman çok sinirlendim. Önce diğerlerinin çıkmasını bekledim ve sonra kasada oturan adama bissürü laf saydım. Davut bey tabii beni öyle görünce şaşırdı. Ona her zaman böyle olduğumu söyledim, güldü. (Eveettt, bunlar iyi günlerden. Bakalım sözünü dinlemedik diye neler olacak?)

 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

(mavi tabaklar dubai carrfourdan, pembe plastik çay kaşıkları dubai baskin dondurmaları kaşığı.)
mehmetle bir pazar günü hava çok sıcak olmasa da kent ormana pikniğe gittik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

kahvaltımızı yaptık, radyomuzu dinledik, gazetemizi okuduk. etrafımızda fazla ses yapan insanlara ters ters baktık. gezindik. spor aletlerinde çalıştık ve bol bol mangal kokusu kokladım. mangalda eti çok özledim.

nisan ayında bir akşam aynura gittik çaya, ailecek. Öznur gelmedi, daha doğrusu kongrededen geç geldiği için gelemedi.
 
Posted by Picasa

ertesi sabah ismail beyin davetlisi olarak kahvaltıya gittik hep birlikte, nusretin yerine. Güzel geçti, kahvaltı da güzeldi.
 
Posted by Picasa
Ama çaylar yukardaki bölümde pişirildiği gibi çok özellikli değildi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

Çamlıkta kalabalıkta kahvaltı yapana kadar burada sessiz sakin şömine yanarken kahvaltı daha mantıklı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa


Bir mesai sonrası da ben ameliyathanede çalışan bayan dr'ları çağırdım. Birlikte yedik içtik ve sonrasında ablamın sözünü dinleyerek latikayı çağırdığım için akşama rahat rahat oturdum. Çünkü tüm oturma sırasında latika çay sservisini yaptı ve sonra da her tarafı toplayıp gitti. Onun için de benim için de çok iyi oldu.
Şimdi yazasım yok ama bir de istanbula gittik. hastanelere bakmaya. sevmedim hastanemi. dr^lardan biri de çok hoşuma gitmedi.

No comments: