Thursday, December 09, 2010

pazartesi günü sadece 3 teknisyenimiz vardı. bu sayıyı yeterli görmüşler. nasıl olduysa çok rahat bir gündü. akşam sorumlu teknisyen nöbete geldiğinde hep birlikte açtılar ağızlarını ve bütün içlerindekileri boşalttılar. şok olduk. bütün hastane bizi konuşuyormuş biz onlara çok kötü davranıyormuşuz. konuşmalarına göre biz yeterli çalışmıyormuşuz........
çıkışta nurayla konuşamadık. eve gidince aradı ve hep aynı şeylere kızdığımızı ve aynı kararları aldığımızı farkettik. gece sinirden uyuyamamış. ben de öyle ve benim tek sıkıntım bu da değil. bunu düşündüğüm için uykuya konsantre olamadığım için ve bir de öksürük olduğu için uzun müddet uyuyamadım.
ertesi gün nuray da ben de onların odasına hiç gitmedik. çayı kantinden söyledim. odamız olmadığı için bütün gün ameliyathanenin içinde kalmak zorunda kaldık.
akşam çıkarken başhekimliğe uğradım. ayaküstü konuştuk. oda için çok geç kaldınız, ipler koptu dedim.
akşam nuray aradı. bu ara sık sık telefonda konuşuruyoruz. polklnk.te üstünü değiştirriken kapıyı zorlamışlar. kapıyı açmış. müdür yardımcısı 'bu oda ile ameliyh.'nin yemekhanesini acil değiştireceğiz. bu odayı oraya taşıyacağız' demiş. nuray diyorki başhekim emir vermiş, adam bu akşam bu işi nasıl yapacağımın sıkıntısına düşmüştü diyor. nuray olmaz bu akşam yemekhane önce boyanacak demiş. o zaman kendiniz söyleyin demiş. aşağı inmiş ve biraz konuşmuşlar. akşam aradı anlatmak için. ben çıkarken uğradım ve bunları söyledim deyince nuray neden acil değişim yapılacağını anladı.
ertesi gün boya yapıldı ve akşam benim nöbette eşyalar taşındı. bu ara başhekim nöbet odasına geldi ve olayları biraz konuştuk. huzur istiyorum dedi. ben de öyle istiyorum dedim. içimizden biri emir verir tarzda konuşuyormuş. ben üstüme alındım, herhalde beni diyorlardır ama ben konuşurken şunu yaparmısın bunu yaparmısın diyemem ki, yani iş sırasında. ben şöyle yapalım böyle yapalım derim. bir taraftan iş yaparken teknsiyene de sen de şunu yap bunu yap dedim. ben de çalışırken bu emir mi oluyor?
birlikte yeni odamıza gidip baktık. mehmet de oraya geldi. onları tanıştırdım. mehmet pişti olduk dedi. ikisi de kadife ceketlerini giymişler, gerçi renkleri farklıydı. zaten başhekimi görünce ben de mehmetin bu sabah aynı ceketi giydiğini düşünmüştüm. mehmet beni uzun zamandır formalı görünce ilk başta beni tanıyamamış.
mehmetle odaya gittik ve ben yemek siparişi verdim. birlikte yemeğimizi yedik. mehmet köşe yazılarını netten okudu. çay ve kahve içtik. ben biraz uzandım. tam uyku moduna geçmiştim ki mehmet kalktı. onu geçirdim ve uykum açıldı. bütün akşamı nette gezinerek geçirdim. gece saat 1'de yattım ama saat 2'de hala uyuyamamıştım.
gelelim öksürüğüme; geçen hafta cuma günü boğazımda sanki gıcık vardı. sonra hafta sonu biraz daha ilerledi ve şimdi içim acayip dolu. öksürmeye başlayınca duramıyorum. adeta kriz gibi oluyor. su içmeden duramıyorum. birisiyle uzun müddet konuşunca elimde su yoksa adamı bırakıp su içmem lazım deyip suya doğru koşuyorum. hiç su içmezken şimdi sudan ayrılamıyorum. dün nöbette hele öyle öksürdüm ki içimden bir hırıltı çıkıyordu. koahlıları düşünmeden edemedim.
bugün gayet rahat bir gündü. genelde nöbetten sonra odayı kolay kolay terketmem ama bu sabah nuraylara anahtarı vermem gerektiği için erken kalktım. odada kahvemizi içtik. tatilden ddönen halile olayları anlattık. o kadar laftan sonra herşey o kadar iyi yürüyorki hasta glemeden herkes içeride, malzemeler tam. sosoyal ilişki sıfıra yakın ama iş gerçekten harika. başhekimle vaka öncesi konuştuk. yeni yemekhaneye birlilte gidip baktık. benim onlara kötü davranmam imkan yok çünkü hepsini insan olarak seviyorum, personeli de seviyorum, onlara da kötü davranamam dedim. eminim onlara sorsalar benim gayet kibar ama biraz otorite olduğumu söylerler. arı gibi çalıştık, acayip yoğunduk. bir de ihaleye girdim bugün. gün sonunda gayet rahat sadecefazlasıyla yorulmuştuk. bir de icapçı olduğum için uzayan vaka yüzünden geç çıkmak zorunda kaldım. nöbet iznimi sonraki haftalarda kullacağım. sanırım o günü kuaförde geçiririm, şimdilik planım bu.
bu akşam ümmühanla konuştuk. halit erenin resimlerini resim hocasına göstermiş. hoca bakınca direkt bu çocuk üstün yetenek demiş. yaptığı resimler 9-10 yaş resimleriymiş. çocuk gerçekten çok güzel ve çok hızlı resim yapıyor. dinazor resmi çiz diyorsun bir bakıyorsun elini hiç kaldırmadan bir çizgi ile üst kısmını çizmiş.

dün akşam beratla konuştuk. hasan amca öldü dedi. içim bir garip oldu. hasan amca babamın iş yerinde komşusu, aynı zamanda akrabamız aynı zamanda kızı çocukluk arkadaşımızdı. kc yet. nedeniyle acil izmire gitmişler. erhan, küçük oğlu kc'ini vermiş. ve ameliyattan sonra hasan amca uyanamamış. erhanın henüz haberi yokmuş. akşam kendimi o kadar kötü hissettim ki ağlayacaktım ama ağlamadım. bugün de aklıma geldikçe ağlayasım geldi. çocukluğumdan bir şahsiyet (hiç bir zaman samimi olmadık aslında ama o her zaman oralarda olan biriydi) şimdi yok. babam şimdi havaalanındaymış, cenazeyi almaya gitmişler. çok üzgünüm gerçekten çok üzüldüm. Allah tüm günahlarını affetsin İnşallah. Allah rahmet eylesin.

No comments: