Tuesday, November 10, 2009

kremlin,kongre

mehmetle 28 ekim çarşamba sabah kalkıp kahvaltı yaptık, son hazırlıkları yaptım ve mehmetin arabasına bavulları koyup trabzona doğru yola çıktık. hava yağmurluydu ve biz de evden çıkmakta biraz gecikmiştik. yol boyunca canım çok sıkıldı, yol bir türlü bitmek bilmedi. akçaabata vardığımızda ikimiz de iyiyce acıkmıştık. geçen sefer körfezde yemiştik bu sefer nihat ustada köftemizi yiyelim dedik. ortam güzeldi ama yanında sadece mısır ekmeği ve pilav geldi. halbuki körfezde yanında başka birşeyler daha vardı. en azından yemek sonunda baklava ve meyve getirdiklerini hatırlıyorum. bir de soğuk patates kızartmalarını hatırlıyorum. köfte yanında piyaz sipariş verdik. büyük bir tabakta piyaz geldi ama tadı sultanahmet köftecisindeki gibi lezzetli değildi. köfteler o kadar fazlaydı ki ikimiz de bitiremedik. o yemek akşaö beni çok rahatsız etti. uzun müddet akçaabat köftesi yemek istemiyorum. ama bir dahaki trabzona gitmemizde yine köfte yersek bu sefer cemil ustayı deneyeceğiz. köftenin yanında birşey yok dememin sebebi burda bile yemeğin yanında mısır ekmeği ve turşu kavurması geliyor. anlayacağınız beklediğim turşu kavurması. yemek sonrası yağmur altında forumu bulduk ve hızlı bir şekilde alışveriş işine giriştik. daha doğrusu tek mağazaya girdik, cacharel'e. meğer outlet olmuş. mehmete 2 kazak, kemer, pantolon ve 5-6 tane çorap aldık. aslında bana kalsa bir pantolon daha alırdım. bir de mehmetin yeni kravatını çantamdan çıkarıp mağazada bağlattırdım, ikimiz de kıravat bağlamayı bilmiyoruz da. 1 saat sonunda forumdan çıktık ve yine yoğun yağmur altında tabelaları görmeye çalışarak havaalanını bulduk. mehmet beni bıraktı ve arabayı bizim hemşirenin abisinin çalıştığı yere götürüp parketti. bu arada ben işlemleri yaptırdım. uçağa binmeden önce telefonları kapattık. meğer telefon kapalıyken hemşirenin abisi aramış, arabanın iç ışığını açık unutmuşuz. ama yapacak bir şey yoktu. mehmetin bayağı canı sıkıldı, döndüğümüzde arabanın aküsü bitmiş olacak diye. saat 22:30 gibi istanbuldaydık. wings prime class'a gittik. benim için 21 tl verdik ve 1-2 saat orada oyalandık, iyi oldu. ist-antalya uçağından indiğimizde bizi araç bekliyordu. otel işlmeleri vs ile biz odaya girene kadar 02:30 oldu. bizim için bayağı yorucu bir gündü. tabii bu arada uçak biletlerini ayarlayan firmaya da kendi aramızda saymayı unutmadık.
ertesi gün ve sonraki günlerde 9 gibi kalktık ve 10:30'da son bulan kahvaltıya yetiştik. ilk gün hemen arkadaşları bulduk. benim 2 tane alt çömezim (en yakın olanlar) ve 3 tane kıdemlim (hepsi de şimdi orada uzmanlar) ve bir de hocamız gelmişti. dernek nasıl olduysa emeklileri de getirmiş ve hoca da gelmiş. mehmet de ben de hocayı gördüğümüz için mutlu olduk.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

(odamızın balkonundan görünen manzara)
genelde günlerimiz geç kahvaltı sonra saat 11 deki seçtiğimiz bir toplantıya giriş sonrasında henüz pek acıkmadığımız halde biraz mecburiyetten açık büfeden hafif bir öğle yemeği tekrar toplantı sonrasında iki potelden birinin çadırına gidip gözleme, çay ve sohbet...
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
uzun sohbetlerin ardından odada kıyafet değiştirme ve topkapı'nın restoranında hep birlikte akşam yemeği.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
akşam yemeklerinde biraz abarttık. ilk akşam kokteyl vardı ve biz hala uçakta olduğumuz için kaçırmıştık. millet saat 9'a kadar aç kalmış ve kaçırdığımız iyi olmuş.
 
Posted by Picasa
diğer akşamlar olan balo ve akltivitelere de katılmadık. dışarda birlikte yemek çok daha iyiydi. son akşam bizim millet erkenden gittiğinden gala yemeğine de tek ikimiz birlikte katılmak istemedik. nükhet duru'nun geleceğini duyduk ama yine de katılmadık. kendisini pek sevmem. ama duydum ki seven sevmeyen herkes pek eğlenmiş. bir de dudaklarına yaptırdığı silikonlar yüzünden dudaklarını kapatamıyormuş, tvde de bu hali görülüyor zaten.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
otele gelirsek reklamlarda ne harika gösteriyorlar. hiç güzel değildi. topkapı sarayı tamam şatafattan uzak da kremlin de mi o kadar sade anlamadım.
 
Posted by Picasa
hiç şatafat yok, odalar sade ve eski. sıradan iki otel. hiç beğenmedik. umarım diğer yıllar kongreyi orada yapmazlar ve bir de tarihi 29 ekimden daha sıcak olan bir döneme alsalar ne iyi olur.
 
Posted by Picasa
otelde mehmet öğleden sonraları genelde havuza gitti, tam son gün denize gitmeye karar vermişti ki hava acayip bozdu.
 
Posted by Picasa
tabii denize değil havuza bile giremedi. döndüğümüzde rüyasında denize girdiğini gördüğünü söyledi, o kadar içinde kalmış.
 
Posted by Picasa
bir akşam yemek sonrası topkapının lobinin yan tarafındaki soğuk çeşme sokağına gittik ve bizim arkadaşları da oraya çağırdık. sohbet ettik, kahve içtik. sonra uzamanlar gitti, çömezlerden biri bize hastanede olan biteni anlattı.
 
Posted by Picasa
biraz sinir oldum, arkamızdan konuşulanlara. bir dönem onlara olan tüm nefretim tekrar ortaya çıktı ve bana yaptıklarının hesabını muhakkak ki diğer dünyada isteyeceğim diye düşündüm.
son gün mehmet ve meralle yağmur biraz hafiflediğinde sahile yürüdük. tüm resimleri o zaman çektim. otel hiç güzel değildi diyorum ama resimlerde gayet güzel görünüyor. bence bu benim çektiğim resimlerden kaynaklanıyor diyeceğim ama öyle değil, dışardan güzel görünüyyor ama bence asıl içleri güzel değil ve eski.
biz son akşam gala yemeğine gitmedik ve odada bavulları hazırladım. sabah eerkenden kalktık. servis 05:45'teydi.
 
Posted by Picasa
sanırım 07:30 da ankara uçağına bindik. uçakta mehmetle yan yana oturamadık. arkalı önlü orta koltukta oturduk. yan tarafımda oturan kongrede konuşmacı olan beyi yabancı zannettim ama meğer türkmüş. katılmadığım bir toplantının anı fikrini diğer yanımda oturan bayan sayesinde beyefendinin ağzından öğrenmiş oldum. izotonik kullanılmayacak, ringer laktat veya kolloid kullanacakmışız. bu yolculuk çok kısa gibi geldi.
 
Posted by Picasa
servisi yaptılar ve çöpleri toplayacakları zaman uçak inişe geçti. ankarada havaalanında 2 saat beklediğimiz için (1 saat rötar) bayağı üşüdük. zaten sabah kalktığımda boğazım ağrıyordu bu da üstüne tuz biber ekti. ankara-trabzon arası da rahat geçti, hem de kısaydı. trabzonda eşyalarımızı aldık ve çelik kuvvetin yerine gittik. arabamızın aküsünü şarj ettiler ve onun dolmasını beklerken bize çay ikram ettiler. gerçekten çok memnun olduk. arabayı uzun müddet çalıştırmamız gerektiği için maalesef foruma tekrar uğrayamadık. trabzondan orduya kadar hiç durmadan geldik, hava bayağı yağışlıydı. orduda mehmet arabayla otoparkta gezinirken ben migrostan alışveriş yaptım. ümmühanın bir arkadaşıyla karşılaştım.
evimize geldiğimizde acayip yağmur yağıyordu.
ertesi gün hem yorgun hem de grip olduğum için hastaneye gitmedik, nöbet izinlerimizi kullandık. ertesi gün de gidecek halim yoktu ama islam beyin taşınma işi yüzünden yorgun ve hasta olarak yoğun salı ve çarşambanın ardından nasıl olduysa normalden çok daha rahat bir perşembe ve ondan daha rahat bir cuma ile ALlaha şükür sağsalim haftayı bitirdim. gribi istirahat etmeden atlattım. bissürü turist vardı benim gribim ne gribiydi bilmiyoruz. hastanede aşılama yapılıyorken, hasta olduğum için yaptıramadım.

No comments: