Monday, November 30, 2009

başbaşa bayram ve aşı

hafta içi bayram tatili nedeniyle bayağı yoğundu. perşembe günü öğlende çıkınca öyle mutluydum ki, sanki bu kadar uzun tatil hiç bitmeyecek gibiydi ama hemen bitti. arefe günü mehmetle çıkıp alışveriş yaptık, kahvaltılık, özellikle de bayram çikolatası almak içindi. aldığımız çikolata şekerliğe kondu ama daha biz dahil henüz kimse yemedi. anlıyacağınız evimize kimse gelmedi.
bayramın ilk günü mehmet bayram namazından geldiğinde birlikte kahvaltımızı yaptık. evlendiğimizden beri hiç bir bayramda böyle yalnız değildik, bayağı garip hissettik. aslında ilk evlendiğimiz yıllarda başbaşa bayram geçirmek güzel olur diye düşünüyordum ama sonra bunun doğru olmadığını anladım ve bu bayram da canlı canlı yaşadık. bayram kalabalık ve aile ile güzel oluyor. diyarbakırdayken mehmetin arkadaşları çağırmışlardı ve onlarla bayram kahvaltısı da güzel olmuştu.
geçen sene bayramda bütün tatilimiz kurbanla uğraşmakla geçtiği için bu bayram icapçı olalım, ramazanda gezeriz diye düşünmüştüm ama bu sefer de kurbanı samsunda kestirdiğimiz için hiç et yüzü görmedik ve bu da çok garip oldu. bizim apartmanın havalandırması iyi olmadığı için bayram boyunca kavurma kokuları eşliğinde evde oturduk ve mehmet bir arkadaşına güvendiği için et almadığından bayramı et, et, et... diye kıvranarak geçirdim. normalde ete pek düşkün değilimdir ama kurbanda herkesin kavurma yediğini bilmek ve bir de kokularını duymak ister istemez insanın canını çektiriyor. bayramın ikinci günü evden çıktık ve arabayla biraz gezindik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
sonra pelitdibinde melemen yedik. güneşin batışını seyrettik.
 
Posted by Picasa
 
akşam taksimden arkadaşın evine gittik ve geç saate kadar oturduk. onların da canı sıkılıyormuş, iyi oldu hep birlikte vakit geçirmiş olduk.
bayramın 3. günü babamın arkadaşını ziyarete gidecektik ama telefonuna cevap vermeyince gidemedik. apartmandaki komşulara gidelim dedik. bu ziyaretler bizim için biraz zoraki oluyor, ayıp olmasın diye. önce mehmetin üniversiteden arkadaşının evine gittik. icapda hiç bir şey çıkmıyor derken telefonum çaldı ve hastaneye gitmek zorunda kaldım. 40 yaşlarında bir öğretmen malum grip hastası. durumu daha kötüleşir diye sevk edilmesini söyledim. eve geldikten bir müddet sonra mehmet de eve geldi. yemek yaparken 'ne ikram ettiler diye sordum' o da 'yozgat usulü' dedi. 'nasıl yani?' dedim. yozgatta kurban bayramında tatlının yanında kavurma da ikram edilirmiş. meğer mehmet kavurmayı yemiş ve yerken hep ben aklına gelmişim. ben de kavurma yiyene kadar bana kavurma yediğini söylememe kararı almış ama ben sorunca söylemek zorunda kaldı. varlık içinde Allah bana bazen böyle yokluğu hissettiriyor.
akşam yemeğinden sonra da yöneticiye gittik. eşi ile hiç konuşmamıştık. 2-2.5 saat oturduk. hiç sıkıcı geçmedi. yöneticinin eşi yağlı boya resim yapıyormuş, duvardaki resimleri o yapmış. gayet güzellerdi ama ders almaya devam etmesi lazım. eve gelince ertesi gün gideceğimiz komşu için evde hediye edilecek bir şey kalmadığı için top kek yaptım. ertesi gün kahvaltı sonrası önce apartmanın giriş katında oturan yaşlı çifti ziyaret ettik. sonra mehmetin çalıştığı ilçeye zehraların evine gittik. annesi ve babası da evdeydi. her zamanki gibi sohbet konusu onların hastanesiydi. fazla geç olmadan ordan da kalktık ve babamın tokide oturan arkadaşının evine gittik. orada da bir kaç saat oturduk ve 22:00 civarı evimize fazla sosyalleşmiş olarak döndük.
ertesi gün tatil bittiği için işe gittim ve islam beyle sohbet ederken gripli bir hastaya bakmam için çağırdılar. servise gittiğimde bayramda baktığım hastanın ertesi günü vefat ettiğini öğrendim. bayramın 4. günü de 22 yaşında bir hasta ölmüş. şok oldum, nasıl bu kadar hızlı ilerleyebiliyor? hastanede ufak çapta bir panik yaşandı ve önceden aşı olmayı kabul etmeyen çoğu kişi aşı olmaya karar verdi. kardeşlerimi arayıp onlara da aşı olmalarını, sağlıklı ve genç insanları da hastalığın öldürdüğünü söyledim. ölen kadını düşünürken kendimi düşündüm, ya benim başıma gelmiş olsa? ne korkutucu!... veda etmesi ne zordur. Allah korusun. öğleden sonra başhekimlikte hastalığa karşı izleyeceğimiz politika için toplantı yaptık. sonuç; hastalık daha da yaygınlaştığında hastalar islam bey ve bana kalacak. ertesi sabah hastaneye tekrar aşı getirildi ve koşarak gidip aşımı oldum. benden bir kaç saat sonra mehmet de aşısını oldu. gündüz kolumda hafif bir ağırlık vardı ama takmadım. akşam aşı bölgesi acımaya başladı. mehmetin önce başı sonra karnı ağrıdı. gece yatmadan her ihtimal için ağrı kesici aldım. şuan aşının üzerinden 40 saat geçmesine rağmen kolumda hala biraz ağrı var.
her iki kardeşim de yurt dışından döndü. biri sedef kutu diğeri de deve kuşu yumurtası almış. merakla bekliyorum.

No comments: