Friday, October 02, 2009

bayram tatili

bayram tatili için cuma günü evden çıktık, yoldan mehmetin teknisyenlerinden birini kızıyla birlikte aldık ve samsunda şehir içinde bıraktık. iftara geç kaldık, biz gecikince annemler de başlamamışlar. akşam yemeğini hep birlikte yedik.
ertesi gün öğlende yola çıktık. babamın dediği gibi yol kalabalık değildi.
 
Posted by Picasa
çorumda alacahöyük'ü gezdik. küçük bir müzesi var.
 
Posted by Picasa
Alacahöyük’te ele geçen buluntular asıl Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyormuş. yapılan araştırmaların neticesinde höyükte, dört kültür çağı ve on dört yapı katı tesbit edilmiş. bu bana bayağı ilginç geldi.
 
Posted by Picasa
hava biraz serindi ve bizim üstümüz inceydi ve de vaktimiz kısıtlı olduğu için fazla vakit kayvetmeden tekrar yola çıktık.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
iftardan önce yozgattaydık. hava bayağı soğuktu ve ben ikimiz için de yeterince kalın kıyafet almamıştım. annem kanepelerin altından zamanında mehmet ve bayram bey için ördüğü desenli kazakları çıkardı ve giyindik. bayağı sıcak tutuyorlarmış.
ertesi sabah erkenden kalktık, annemle kahvaltıyı hazırladık. önce mehmet, sonra babam geldiler ve bayramlaştık. kahvaltı sonrası annemleri arayıp bayramlaştım. kahvaltı sonrası annem konya için valizini hazırlamaya başladı ama bu arada birileri bayramlaşmaya geldi, sonra birileri aradı ve uzun uzun telefonda konuştu sonra yine birileri geldi. mehmet babamın ve annemin ısrarla konya için toplamasını istedikleri elmaları ağaca çıkıp topladı. sonra birileri daha gelmeden hızlı hareket ederek evden çıktık. mehmetle uzun yolda giderken ilk defa arka koltukta oturdum ve de tabii kendi arabamın arka koltuğunda ilk defa bu kadar uzun süreli oturdum, yol da arkada oturmak da çok sıkıcıydı. yolda mola verdik, aksarayda ağaçlı diye bir tesiste, çok güzel bir tesisti. zaten sanırım 1 numaraymış, gazete küpürünü duvara yapıştırmışlardı. tek sorun biraz sinek vardı. bu tesise kadar hiç olmazsa nevşehir falan vardı, değişik manzaralar eşliğinde gittik ama ağaçlıdan sonra yol hiç zevkli değildi. biz konyaya varana kadar hava karardı ve sinan beyin evine ilk defa gidiyorduk. yolda durup telefon açtık ve yolun bir kısmını tarif etti ama hem yazıları takip etmek hem de babamın sürekli ben biliyorum, şurdan git burdan git, şöyle bir yerde diye konuşması işi bayağı zorlaştırıyordu. özellikle de eve iyice yaklaştığımızda mehmet çileden çıktı ve arabayı yol kenarına çekip arabadan inmek istediğini söyledi. sonunda biraz daha sabredip eve vardık. siteleri de evleri de gerçekten çok güzeldi.
 
Posted by Picasa
gittiğimizde verda hastanedeydi. tüm günü hastanede geçmiş, icapçıymış. annesi ve babası hastanede çalıştığı için gül böceği herkesin hastanede çalıştığını sanıyormuş ve 'ayşe hala neden hastaneye gitmiyor? çocukları çok yaramaz olduğu için mi kendisi onlara bakıyor' diyormuş.
yemek sonrası önce ayşe ablalar sonra da verda geldi. bu arada biz üst katta ki misafir yatak odasına yerleşmiştik ve evi bize gül böceği gezdirmişti. sohbet ettik, çay içtik. getirdiğimiz tatlı vs ne var ne yoksa yedik.
konyada 5 gün kaldık ve ilk günler evde pineklemekle geçti.
konyaya önceki iki gidişimde Mevlanayı ziyaret edememiştim. bu sefer ziyaret etmeden ayrılmak istemedim. ümmühan üniversitede ilk yılı konyada okumuş sonra yatay geçiş yapmıştı. üni yıllarımızda onun bir arkadaşının evine gidip kalmıştık. ne zaman lise ve üni arkadaşlarımı bir araya getirmeye çalışsam muhakkak bir sorun çıkar ve ben arada kalırım. işte orda da öyle olmuştu, üzülmüştüm biraz. diğer olay ise italya gezmizdi. sağolsun elif herşeyi zorlaştırmıştı.
daha önceden gidip gördüğüm için evlendikten sonra konyaya gidişlerimde mehmeti hadi şuraya gidelim, hadi buraya gidelim diye hiç sıkıştırmadım ama bu sefer de her yerini gezmedik. yani daha sonraki gidişlerimizde gezeceğimiz yerler bıraktık. daha önceki gittiğimizde iki sefer sille'ye gitmiştik. gerçekten güzeldi, muhakkak görmek lazım.
annem, babam, mehmet, sinan bey ve çocuklar hep birlikte önce Mevlanayı ziyarete gittik ama tatil günü olduğu için çok kalabalıktı, gerçi her zaman kalabalık oluyormuş. kapısından girmeden daha sonra ziyaret edelim diyerek arabaya geri bindik ve onun yerine Şems-i Tebrizi Camii ve Türbesini ziyaret ettik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
burayı çok fazla kişi bilmediği için her gelen ziyaret etmiyormuş ama ziyaret edilmesi gereken bir yer. buradan sonra yanımızda çocuklar olduğu için kule siteye gidip en üst katına çıktık.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
buradan şehri seyredebiliyorsunuz. hem de kafesi veya restaurantı var ve orada yemek yenebiliyor.
 
Posted by Picasa

burası da sinan beyin evinden de görülen takkeli dağ, zamanında burada bir kale varmış. antik çağda bereket tanrıçası kibelenin ismiyle anılıyormuş, sonra türkler buraları fethedince ismi gevele olarak değişmiş. dağ ismini takke görüntüsü veren bu kale sayesinde almış. sinan bey bu dağın görüntüsünü çok sevdiği için bissürü resmini çekmiş, hatta hala çekmeye devam ediyor olabilir.
yukarısı (yani kule)biraz rüzgarlıydı ve sürekli yukarı kalkmaya meyilli eteğimle biraz sorun yaşadım. bu yüzden de kulenin her yönüne bakamadım. sonra alışveriş merkezine inip biraz gezindik.
ertesi gün mevlanayı ziyaret için evden çıktık. mevlananın karşısına arabayı park edince önce şehitliği ziyaret edelim dedik. yürürken mezarlıktaki mezar taşları çok hoşuma gitti ve bir kaç resim çektim.
 
Posted by Picasa

şehitlikte mezar var zannediyordum ama yoktu. duvarlarda şimdiye kadar konyadan kurtuluş savaşı,yemen,sarıkamış..... ve terörde şehit olan bütün insanların isimleri ve yerleri yazılmış.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
içerde ise miniatürkteki gibi maketlerin olduğu bir yer var ve bence buradaki maketler miniatürktekinden daha güzel.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
bu da düğün alayı
 
Posted by Picasa
mevlanayı ziyarete gittiğimizde önceki gün gibi yine kalabalıktı. içeri girerken daha önce ayakkabılar çıkarılıyor diye hatırlıyorum. (mehmet ısrarla kabul etmiyor ama bu anlattığım 199o'lı yıllardaydı.) hatta hatırladığım kadarıyla ayakkabıları kapalı bir yerde bulunan bir adam pencereden alıyor ve çıkışta da geri veriyordu. o zamanlar bu adamın kimsenin ayakkabısını karıştırmadığını herkese doğru ayakkabıyı verdiğini söylüyorlardı. bizimkisini doğru mu verdi hatırlamıyorum.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
b içerde dualar okuduk. Mevlana Hazretlerinin kullandığı seccade,kıyafetleri, el yazması kitapları, Kuranı Kerim'i ve gümüş bazı eşyalar, elyazması Kuran'lar gördük. dışarda bazı yerlerde tadilat vardı. bahçesinde biraz gezdik.
 
Posted by Picasa
arka kısımda muhammed ikbal ve şair nef'i ye verilen makamları gördük.
 
Posted by Picasa
arka kısımda iki tane restaurant görülüyor, sinan beyin dediğine göre oradan manzara çok güzel gürülüyormuş. bir de onların yan tarafında mavi renkte butik otel görülüyor.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

yazıdan çok resim koydum, bunun sebebi maalesefki giderken Hz Mevlana hakkında yakın zamanda hiç bir şey okumamış olmam. aslında son günlerde şu ünlü aşk adlı kitabı okumak istiyordum ama elime geçmedi ve bu sebeple sadece gidip gezdik, dua okuduk, biraz duygulandık, biraz da kendi kendime okumadığım için kızdım.
 
Posted by Picasa
k
 
Posted by Picasa
kayınvalidemle birlikte buradan su içtik ve onun isteği ile dilek dileyip buraya attım.
 
Posted by Picasa
daha sonra buradan çıktık (buraya kadar gelmişken 2 rekat namaz kılmadan buradan ayrılacak halim yoktu herhalde) ve annemle yandaki camiye gittik. sanırım ismi Yavuz Selim Camii'ydi.
 
Posted by Picasa

No comments: