Wednesday, February 13, 2008

13 şubat,zugudul-zozdemir,dilekçe

Mehmetle 1 aydır istanbuldayız. Günlerimiz öyle yoğun ve çabuk geçti ki, yeterince iyi değerlendirmediğimiz için hayıflanıp duruyoruz (saat 11:30 da kalkılırsa gün ne yapsın?). mehmetin pazartesi göreve başlaması lazım. Onu sıkıntı sardı. Hem tatil bitti, erken kalkmak zorunda hem de her gün samsun-ünye arasında nasıl gidip gelecek? Cumartesi sabah erkenden yola çıkma planları yapıyorduk ama kar yüzünden ne yapacağız bilmiyoruz. Bugün ünyedeki diğer doktor beyi de arayıp konuştu. Dün biz yoldayken aramıştı ve Mehmet onunla görüşememişti. Mehmetin göreve başlayıp başlamayacağını merak ediyorlarmış. Mehmet ünyeyi arayıp idari izin almayı düşünüyor, bu da bize birkaç gün daha kazandırır. Bugün benim için önemli bir gün çünkü bugün sabah erken kalkıp (09:00), kahvaltı sonrası muhtara, oradan da nüfus müdürlüğüne gidip benim nüfus kağıdımı değiştirdik. Toy resimli (17 yaşımda çekilmiş) ve sevdiğim ama milletin anlamakta güçlük çektiği soyadım olan nüfus kağıdım yerine mehmetle aynı olan öz be öz demir olan soyadımlı nüfus kağıdımı aldım. öyle garip geldi ki, dışarı çıktığımızda yağmur-kar altında yürürken Mehmet zugudul gitti yerine zozdemir geldi deyip durdu. Zaten bana arada zugudul derdi. Eve doğru yürürken ben günün planını yapmaya çalışırken Mehmet canının dışarı çıkmak istemediğini, evde kalmak istediğini söylüyordu. O arada merdiven silen bir çingene kadın ‘siz de tam bulmuşsunuz gezecek havayı’dedi. Mehmet güldü ve ‘kadın senin niyetini anladı’ dedi.
Günü onun dediği gibi evde geçirdik. Depoda ne kadar ulaşabildiğim kıyafetim varsa salona getirip bir kısmını bavula yerleştirdim. Ortalık birbirine girdi. Bir taraftan da evin tüllerini yıkadım. Bugün ev çok soğuktu muhtemelen kurutmak için kalorifer peteklerine serdiğim çamaşırlar yüzünden. Tüm günü hırkayla geçirdim.
Hayatımdaki diğer önemli olay da 11 şubat günü saat 15:30 civarında sağlık bakanlığında göreve geri dönmek için dilekçe verdim. Hayırlı uğurlu olur İnşallah. Annemlerden önce ak’nın haberi oldu. Çünkü Mehmet dilekçeyi götürdüğünde ak aradı ve konuştuk. Hiç böyle bir şeyi beklemiyordum. O kadar heyecanlandım ki ilk başta ne yazacağımı bile düşünemedim. Sonrasında ne yazacağımı akıl ettim ama bu seferde heyecandan o kadar kötü yazdım ki sonunda Mehmet alıp yazdı, bana da sadece dilekçe altına imza atmak kaldı. Sonrası arabada giderken yoğun düşüncelerle geçti. Ne olacak bizim halimiz? Daha ne kadar sürecek Yörükler gibi bu göçebelik? Sonrasında biraz kendimi teskin ettim. Çünkü bu benim imtihanlarımdan biri. Üniversite 2-3. sınıftan beri dekorasyon dergisi alıyorum. Her zaman güzel bir evim olmasını istedim. Evlenince her şeyin tastamam olması gerektiğine inanıyordum ama her şey insanın istediği gibi olmuyormuş. Hayatın insanın karşısına neler çıkaracağını tahmin edemiyoruz. Şu an bir evimiz yok, belki de yaza kadar mehmetle annemlerde kalacağız, belki de eş tayini işi olmayacak ve mehmetle bir müddet ayrı kalacağız ama ben yine de Allah’a şükrediyorum. Çünkü Mehmet yanımda, sağlıklıyız ve birbirimize destek oluyoruz ve bir de ümitlerim var.
Sevgililer gününe gelince geçen hafta mehmete ne hediye alacağım diye bayağı düşünmekten vazgeçip, herkesin sürü halinde yaptığı şeylerden hoşlanmadığım gerçeğini mehmetle paylaştım ve bütün sevgililerin birbirine hediye verdiği bir günde hediye almak istemediğimi, bunun sadece bir para tuzağı olduğunu söyledim. Güldü ve birkaç kez emin olup olmadığımı sordu. Emin olduğumu söyleyince ben de senden böyle beklerdim dedi. Tabii doğum gününe ve evlilik yıl dönümümüze gereken önemi göstereceğine dair ondan söz aldım.

No comments: