Wednesday, October 03, 2007

Yazmayalı hangi ayda hangi günde olduğumuzu bile bilmiyorum. Son günlerde yapacak fazla bir şey bulamadığım için canım çok sıkılıyor. Aslında geçen yazımda bahsettiğim gibi örgü örüyorum ama battaniye değil. Motifi çıkaramadım ben de battaniyeden vazgeçtim. Biraz da maymun iştahlı olduğum için küçük parçalar yapmak daha mantıklı olur diye düşündüm. İşimle o kadar meşgulüm ki, gece yatınca ev hayalleri yerine başka nasıl örnek yapabilirim diye düşünüyorum. Gece düşünüyorum diye işe yarar bişeyler değil. Tutak yapıyorum, sıcak tencere vs’yi tutmak için. Eskilerde olduğu gibi iki parça değil de tek ve büyük bir parça olarak yapıyorum. 3-4 tane yaptım. her bitirdiğim parçada hepsini çıkarıp yan yana koyup bakıyorum. Sanki çok büyük bir iş becermişim gibi acayip mutlu oluyorum. Geçende Mehmet eve geldiğinde benim yine canım sıkılıyordu ve birlikte ip aldığımız yerden bana 2 tane yeni ip alsaydın belki biraz moralim yerine gelebilirdi dedim. Artık aynı renklerle örmek de çok eğlenceli gelmemeye başladı. Saçörgüsü örmeyi bilmiyordum, nette öyle güzel tarif etmişler ki hemen öğrendim. Ya bu internet ne harika bir şey. Bir de ponpon yapmayı öğrendim. Öyle güzel oldular ki, Mehmet benimle netten amma da güzel şeyler öğreniyorsun diye dalga bile geçmeye başladı. Bir de nohut örneğini öğrenmeye çalıştım ama öğrenemedim. Biraz zor gibi geldi. Gündüzleri derya baykalın programını seyrediyorum. Bazen işe yarar şeyler de söylüyorlar. Bir şeyler öğrendiğim oluyor. Mehmet bu hafta icapçı ve çok yoğun geçiyor. Sürekli evde olmak beni biraz sıktı. Burada ramazandan hiç hoşlanmadım. Bir an önce geçse de spora gitsem diyorum. Bu arada canımı sıkan diğer bir şey de ramazanın bana çok yaramış olması. Kilo aldım. Dün Mehmet annesine de kilo aldığımı söyledi, o da bana ‘kızım sen ona bakma, sen geç kalkıyorsun, ondan daha çok uyuyorsun diye seni kıskanıyor’ dedi. Biraz haklı da. Her sabah uykum var diyerek gidiyor.
Mehmet bir haftadır ağabeylerini aramıyordu. Benim arasana ısrarlarımla nihayet aradı. Biz görüşmeyeli küçük abisi büyük abisinin (kuzucuk) apartmanının en üst katına taşınmış. Terası varmış ve çok güzel haliç manzarası varmış. Annem için kolaylık olacak, bakacağı iki çocuk da aynı apartmanda.
Gelelim muhammede; son haftalarda çok hastaydı. Çok ateşli ve çok bulantılı kusmalı günler geçirdi. Ablam bayağı endişelendi. Ama şükür bu hafta daha iyi, eve çıktı. Halsizliği biraz daha geçmiş. Ama yaramaz Beyazıt Muhammedi rahat bırakmıyormuş. Çocukla boğuşmak istiyormuş (eski günlerdeki gibi), yatağına oturmak istiyormuş, hatta ablam gıcıklığına tükürdüğünü bile söyledi. Sonunda ayşenurdan (Ayşenur o yüzden karşı dairede oturan babaannesinde kalıyormuş) grip beyazıta ondan da muhammede geçmiş. Şimdilik evde. Doktordan Cuma günü evde olmak için söz almış. Çünkü doğum günü 11 inden gün alacak. 5 gün sonra da ayşenurun doğum günü.
Annemler cumartesi günü umreye gidiyorlar. Bugünlere hazırlık yapıyor. Yalnız hazırlık yaparken ya çamaşır makinesi yada ütüsü bozuluyor. Annemin, babamı umreye gitmeye ikna için uyguladığı yöntemi belki sonra yazarım.
Canım sıkan konulardan biri de kitapları önüme yığmama rağmen bir sayfa dahi okumamış olmam. Tek okuduğum Kuran, o da annemler gidene kadar bitirmek istediğim için. Son iki cüzüm kaldı. burada bulunduğum zaman içinde işe yarar tek şey bu oldu zaten. İlk hatimimi yapmış olacağım.
header'ımı ak ile istanbulda vapura bindiğimizde çekmiştim. bu binanın resmini istanbulda kızlarla çengelköye gittiğimizde çekmiştim. bu bina hatta 'lar' demeliyim çünkü tek bina değil (ben öyle hatırlıyorum). her zaman çok hoşuma giderdi. en son gördüğümde yani kızlarla gezintimizde ilk defa kapısının açık olduğunu ve içini gördüm. içindeki tulip armchairlerin (linkte sandlyeler var ama asıl masa olmasının sebebi benim o masayı mutfağa almayı çok istemem.zaten sandalyeleri de o nedenle tanıyorum.ben sandalyelerle ilgilenmiyorum. zaten o fiyatla nasıl ilgilenebilirim? hazır link vermeyi öğrenmişken işte benim almayı düşündüğüm sandalyeler) fazlalığı dikkatimi çekmişti (şehrazatın bürosundaki beyaz sandalyeler). sanırım giriş kapısında evliyaoğlumimarlık yazan yerde de fil mimarlık yazıyordu. dizide o binayı ve içini de iyice görünce çektiğim bu resmi de kullanayım dedim.
Not: alttaki yazılara resim eklendi.

No comments: