Friday, July 13, 2007

muhammed'le hastanede

samsunda geçen günleri yazamamıştım. genel olarak hastane-ev arasında geçti. ablam benim sayemde bir kaç gün nefes alabildi. hatta ben muhammedin yanındayken o da ayşenurun mezuniyetine gidebildi. aşağıdakileri hastanede yazmıştım.

9 haziran 23:30
Öğleden sonra ziyaretçi saatinde hastaneye geldim ve o zamandan beri muhammedle birlikteyiz. Berat geldi ve playstationı ayarladı. Muhammed biraz oynadı ve başka bir oyun koymamı istedi. Ne kadar uğraşsam da ne diğer cd’leri nede önceki oynadığı cd’yi çalıştırabildim. Bol bol çizgi film seyretti. Birlikte kek yedik, çay içtik. İkindiden sonra akşam 9’a kadar aralıksız uyudu. Sonunda uyandırdım, ‘kalk gece ne uyuyacaksın’ dedim. Mimikleri o kadar güzel ki sürekli resimlerini çekiyorum. Tanıdıkları bir erkek terzisi ona krem rengi önden düğmeli erkek pijaması dikmiş. O kadar yakışmış ki. O uyurken getirdiğim dekorasyon dergilerine baktım (10 tane kadar, 2002,2003,2004 yıllarına ait). Ne kadar eski olurlarsa olsunlar ben her eve geldiğimde bu dergilere bakarım. Maalesfki yeni sayılar fatihteki evde depoda kaldılar. Akşam dizi seyrettik, biraz midesi bulandı ve uyuyacağını söyledi. Asistanı çağırdım, portun iğnesini ve pansumanını değiştirmesi için. Elimi sımsıkı tuttu ve sürekli ‘teyzee, teyze, çok acıyor’ diye bağırıp ağlayıp durdu. Öyle zordu ki bu duruma katlanmak. Ablam sonunda isyan etti, hep ben mi duracağım, port değiştirilirken biraz da siz durun diye (ben geldikten sonra eşine). Şükür ki şimdi sakin uyukluyor. Önceki kalışımda çok üzgündüm, sürekli yüzünden kirpiklerini ablam temizliyordu. Yastıkta bissürü saçı oluyordu. Evde temizlik yaparken sünnet resimlerini görünce dayanamayıp bayağı ağladım. Ama şimdi düşünüyorum da insan nasıl alışıyor? O gün sürekli midesi bulanıyordu. Mide bulantısı için sürekli kolonya kokluyordu. Karnı ağrıyordu, kustu. Port yeni takıldığı için boyun bölgesinde ağrısı vardı, o yüzden de kafasını kıpırdatamıyordu. Şükür ki o dönem geçti. 2 gün önce ise o kadar keyifliydi ki gülüyor, annesi ile dalga geçiyordu. Onu öyle görmek bizim de keyfimizi yerine getirdi. Dün hayatında ilk kez kan aldı. Dün Hb’i 7’ye düştüğü için 2 ünite kan aldı. Dün bütün sülale toplanıp kuzenin evinde dua ettik. Okunan yasinlerin ve Tefricelerin duası yapıldı. Ayşenur da oks için 41 yasin başlamış ve sadece 5 tane okumuş, ‘teyze gerisini orada dağıtır mısın’ dedi. Hepsini dağıttım. Annemler 3 gündür evde yoklardı, köye gitmişlerdi ve bugün döndüler.
11 Temmuz 07
Ayşenur ve beyazıtı geçen hafta hastaneye götürdüler, doku uygunluk araştırması için. Ayşenur bu arada dosyadan muhammedin hastalığını görmüş. ‘ben biliyordum zaten kardeşim çok hasta olduğunu’ demiş ve sonra gidene kadar ağlamış. Ablam 'görmeliydin yüzünden gözyaşları nasıl sicim gibi akıyordu' dedi. O gün seda ile onu alışverişe yollamış. Beyazıt da tırnaklarını yemeye başlamış. O normalde hep muhammedle oynar, güreşirdi zaten abi değil Muhammed der. Annesini de abisi ve ablası ile paylaşmaz, bir tanesi annelerine sarılsa itikler, benim annem dokunma derdi. Bu kadar süren yalnız kalınca çocuk etkilendi tabii ki. Annem muhammedin çok zayıfladığını ve saçlarının döküldüğünü, tanınamayacak kadar değişmiş olduğunu söyledi. Amerikadan bitkisel ilaçlar getirtmişler ve ablam doktorlardan habersiz o ilaçları da içiriyormuş tabii muhammedle büyük yalvarışlar neticesinde. Zaten her 1 bardak pekmez suyu için 10 ytl alıyormuş, bunlar için nasıl pazarlık yaptılar kimbilir?

No comments: