Thursday, May 24, 2007

kobay koca

Birkaç gündür (son iki gün artık abarttım) yemek sitelerinde gezip duruyorum. Devletşahtan evcini’ne geçtim. Çok güzel bir sayfası var. Dün gece saatlerce gezindim durdum. Bugün biraz tv seyrettim, annemle ve ablamla telefonda konuştuk. Mehmet aradı ve şarjının bittiğini ve maalesef ki gelen hastalar yüzünden biraz gecikeceğini söyledi. Akşam için devletşahtan Endonezya usulü körili tavuk yaptım. yanına da uzun zamandır pişirmeyi istediğim arpa şehriyeyi pilav gibi pişirdim. Arpa şehriye istediğim gibi olmadı. Makarna gibi oldu, açık renkli bir şey. Acaba ben çok az mı kavurdum? Dün de buranın ünlü çorbası lebeni pişirmiştim ve güzel olmuştu. Akşam için de biraz kalmıştı. Mehmet lebeniyi yedi ve tavuğa gelince, çok yorgunum, iştahım gitti, şehriyeyi yedim ya gibi bahaneler uydurdu. Yemeyeceğini biliyordum zaten. Birkaç tane tavuk yediğini söyledi ama hiç zannetmiyorum. Yemekten önce yanına gelip bu akşam biraz farklı yemekler yiyeceğiz dediğimde kokulardan belli zaten demişti. Ona muskatı (daha önceden merak ediyordu da göstermeyi unutmuştum) ve zencefili gösterdim. Kendisi (benim zıddım) yeniliklere çok kapalı biri olarak bilmediği bir şeyin kesinlikle tadına bakmaz. Sürekli yüzüne bakıp tadmasını beklediğinizi belli ettiğinizde ise zoraki çatal yada kaşığın ucuyla alır ve sonra genelde midesi kalkar ve ‘tamam tamam yeme’ demek zorunda kalırsınız.

O yemedi ama bence harika kokuyordu ve de çok güzel görünüyordu, tabiî ki tadı da güzeldi. Mısır çarşısından aldığım köri ve zencefili nihayet kullanabildim (muskatı da patates püresinde kullanmıştım. Mehmet ‘ne kattın bunun içine? O ne? Benimkine bir daha katma!’ demişti.). yemek boyunca birkaç kez ‘deneme tahtasıyım, kobay kocayım’ falan deyip durdu. yemekte ‘istediğin kadar beğenme, kendini bu kokuya alıştırsan iyi edersin, çünkü bu evde bu kokuyu artık sık duyacaksın’ dedim. ‘misafir geldiğinde de yapacağım’ dedim ve o de ‘ bana yedirme de kime yaparsan yap’ dedi. Yemek sonrası çay içerken yemeğin adını söylediğimde sen beni Endonezyalı yada Hintli mi zannettin dedi. Ak’ya mesajla bana mısırda varsa zahter ve dukkak getirmesini söyledim. Dukkah zaten mısıra özgüymüş, yani nette öyle okudum. Zahteri de nette dün akşam okudum ve sonra gece, Esraların suriyeden getirdiği, kahvaltıda zeytinyağı ile yediğimiz baharat karışımının adını hatırlamaya çalıştım. Ama aklıma gelmedi. Gün içinde telefon açıp sordum. Meğer zahtermiş. Sonra annesi yani yengem aldı telefonu. Beni biraz sinir etti. Kendisi eski ev sahibim olur. Borçları varmış da vs vs.. içimden laf nereye gelecek acaba diyorum. Param olmadığı için de tuzum kuru, benden para isteyecek değil ya! Sonunda laf benim doğal gaz borcum olduğuna geldi. Dediğine göre kuzenimi aramalıymışım, o kokuyu daha iyi biliyormuş, benim doğal gaz borcum varmış. Nasıl sinirlendirdi beni. Ne borcu? Benim borcum falan yok, ben bütün paraları yöneticiye gününde verdim dedim. Kuzeni de aramadım tabii. Numarası da yok bende zaten. Ama en kızdığım de borcum kaldıysa bile onun telefonda utanmadan bana bunu söyleyebilmesi. Babam o kadar yardım eder kendilerine, haziran ayı için annemi arayıp bizim alt kat için rezervasyonunu şimdiden yaptıran biri olarak nasıl bana böyle bir şey söyleyebiliyor. Bu kadın zaten ne yaptığını ya hiç bilmiyor yada yaptığını yüzüne söylediğinizde saf ayaklarına yatıyor. Anlayamadım gitti. 2 sene bana yaptığı baskıyı da unutmuyorum bu arada. Kadın benden helallik istiyor. Fark etmedim sana yaptıklarımı diyor sonra da 100 milyon için bana utanmadan bunu söylüyor. Görüldüğü üzere çok kızdım. Zaten amcamın hastalığından sonra onlara çıkmamı azamiye indirmiştim. Tv de nihayet aldıkları için onlar da bana gelmez olmuşlardı.

Akşam yemek öncesi telefonum çaldı ve koşturarak telefona giderken bir yandana da mehmete kim arıyor diye soruyordum. Şule... dedi. Sonra da kim o dedi. Ben de telefonu açmadan hani incide karşılaşmıştık ya falan diye hatırlatmaya çalıştım. Şule arayınca biraz şaşırdım çünkü biz birbirimizi çok sevmemize rağmen (en azından ben öyleyim ve onda da o ışığı görüyorum) çok seyrek görüşürüz. Herhalde birisi hasta ve bir şeyler soracak diye düşündüm ve konuşrken de ne zaman konuya gelecek diye düşünüp durdum. 19 mayısı sordum. Sadece 9 kişi katılmış. Kimler olduğunu sormadım. Gerisini hb den öğreneceğim. Bugün onu da aradım, evde yoktu. Sanırım bugün evde çalışmıyordu. Meğer kardeşi şükran (biz sedece orda burada karşılaşmalarla sanırım 4 kere görüştük) beni dün gece rüyasında görmüş. İlla ara demiş. bugünlere millet nedense beni rüyasında görüyor, hayırdır İnşallah.

No comments: