Friday, July 01, 2011

Gecen hafta mehmetle Yozgat'a gittik. yani 23 haziran günü.
haftalardır bu günün gelmesini bekliyorduk, yozgata gitmek için değil, tayin o gün belli olacağı için. hastaneden çıkana kadar bilgisayara sürekli baktım ama belli olmadı. öğlende çıktım güya erken çıkacaktık yola ama mehmet hastaneden yine erken çıkamadı. zorla evden çıktık, arabaya indik. galiba telefonum evde kaldı dedim. yukarı çıktığımda telefonum çalıyordu, nuray listede adımın olmadığını söyledi. aşağı indim ve mehmete haberi verdim. canı çok sıkıldı, hemen niye söyledin akşama söyleseydin dedi. yol boyunca yüzü biraz asıktı. o kimseyi arayıp söylemedi, onun tarafı üzüleceği için. ama ben hemen herkesi arayıp söyledim. herkes hayırlısı dedi ama hepsinin içten içe sevindiğini biliyordum. hastanedekiler de öyle sizin adınıza üzüldük ama kendi adımıza mutluyuz dediler.
benim de ne yaptığım belli değil, benim de canım sıkıldı. özellikle de eyüp gittiği için. bir de gezme tozma ve alışverişden biraz daha uzak olacağım için. ama kendimi teselli etmem çok zor olmadı, burada kazandığım parayı düşününce. istanbulda para kazanamayacağımız kesin. para istiyorsak mehmetin özele geçmesi lazım. o zaman da onunla fazla vakit geçiremeyeceğiz ve o çok çalışıp çok yorulacak.
yozgata vardığımızda babam köye gittiği için evde değildi. annem yalnızdı. tayin işini mehmet söyledi. annem hayırlısı ama biraz da siz savsakladınız dedi. haklı tabii.
hava bayağı soğuktu. ertesi gün yani cuma günü hamama gittik. hamam çok iyi geldi. annem kafamı bir güzel evire çevire yıkadı, sırtımı keseledi. sıcak suya girdim biraz. yan tarafta kızın biri kurnaların arasına yatmış, keyif sürüyordu. ona özendim. annem olmasa ben de yatardım, onun yanında ayıp olur diye yatmadım. ablam bornozunu götürüp diğer tarafa gidip şezlonglara yat diyor.
ablamlar kızılcahamamdalar. beni de çağırıyorlar ama gidemiyorum, mehmeti yalnız bırakmak istemiyorum, başka sebepler de var tabii. ablamlar havuza beyazıtla, halit ereni de götürüyorlarmış. beyazıt onu almazlar diye lobi kısmını koşarak geçiyormuş. bir de yaşını sorduklarında 6 diyorlarmış ve o da muzip bir şekilde gülüyormuş. aslında boyundan 6 değil de 7 yaşında olduğu belli.
yozgatta akşam babam da gelince annem sobayı yaktı. biz yozgata güzelce uyumak ve yıkanmak için gitmiştik. yıkandık ama uyuma kısmına gelince ben güzel uyuyamadım. tayin olayı yüzünden karışık karışık rüyalar gördüm.
pazar günü kahvaltı sonrası annem ve babam asma yaprağı topladılar evde sararım diye. sonrasında yola çıktık.
bizim için değişiklik oldu.

No comments: