Tuesday, October 21, 2008

oy trabzon, trabzon

3 ekim sabahı nöbet iznimizi kullandık ve mesaiye göre geç ama tatil günlerine göre erken kalkıp kahvaltı yaptık. valizmizi hazırladım ve evden öğlene doğru çıktık. kahvaltı öncesi hastaneden aradılar, bizim teknisyen yasemin vefat etmiş. çok üzüldüm. keşapta bir kaç yere sorup vlerini bulduk. yaseminin annesi ve babası daha önce vefat etmişler, yaseminin de içinde olduğu bir araba kazasında. daha doğrusu sele gitmişler 2 yıl kadar önce.
yere koymuşlar. üzerine çarşaf örtmüşler. yüzünde bir tülbent, incecik kaşları belli oluyor. başının her iki tarafına 2 kırmızı karanfil koymuşlar. vücudunda sıralı bir kaç tane kırmızı, beyaz karanfiller. güzel, alımlı 22 yaşında manken gibi kızdı, kırmızı karanfillerle böyle bile güzel görünüyor. o kadar zayıf ki sanki yerle bir. zaten zayıftı daha da zayıflamış. başında babaannesi ağlıyor. yaseminden ziyade halil'ine. arada yaseminim diyor. insanın annesi, bacısı olmayınca cenazesi de böyle mahzun oluyor. cenazesi ertesi gün kalktı. tabutunun da mezarının üstü de tamamen çiçekle kaplıymış. bu hafta sonu tokideki evindeki eşyaları boşaltılmış. bizim teknisyenler gidip hatıra eşyalarından almışlar. (hiç fotojenik değilmiş, öldükten sonra öğrendim. gerçekten de öyle.)

öyle garip ki sanki hala hayatta gibi geliyor. onunla çok az çalıştık. genelde nöbete geldğinde odada üstünü değiştirmesini hatırlıyorum. kısa elbisesini yada dar pantolonunu. bir de çamlıkta ilk defa çıktığı avukat çocuğun ona ağzı açık bakarak yürümesini, onun ise gülerek yürümesini hatırlıyorum.
giresundan sonra ilk molayı akçabatta verdik. bizim teknisyenin tavsiyesiyle (ailesi trabzonda yaşıyor) yemeği daha doğrusu akçabat köftesini körfez'de yemeğe karar verdik. aslında dışardan gelenler nihat usta ve cemil ustada yermiş. sanırım ben de üniversite yıllarımda geldiğimde bunlardan birinde yemiştim. körfeze, akçabatın girişinde, sahilde 4 minareli (mehmetin süleymaniye diye dalga geçtiği) büyük camiden sonraki kavşaktan dönülerek ulaşılıyor. önüne vardığımızda sağda ve solda olmak üzere 2 tane körfez vardı. soldakinde bahçe var diye biz ona gittik ama kafamızda acaba diğerine mi gitseydik diye bissürü soru işareti oluştu. soldakinde bahçe vardı ama sağdakinde yemek yerken kayıkhaneleri görebiliyorsun.

köfte güzeldi. resmini çektim sanıyordum ama çekmemişim. köfte ile kupkuru kızarmış patates geldi. biz hiç dokunmadık, eminim bizden sonra da başka bir müşteriye gitmiştir. köfteyi 2 kişi için 500 gr getirdiler. halbuki nette birinin tavsiye ettiği gibi kişi başı 200 gr kafiymiş. piyaz söylemiştik. kocaman bir tabakta geldi ama sultanahmet köftecisindekiler (selim usta) kadar lezzetli değildi. sonrasında tatlı geldi, baklava. sanki ev yapımı gibiydi. çayla çok iyi gitti. en son meyve geldi.
trabzona vardığımızda hava karardı veyağmur yağmaya başladı. öğretmenevinin yerini sorduk ama adamın tarifinden fazla da birşey anlamadık ama girdiğimiz yol bizi öğretmenevinin önüne çıkardı. park yeri dolu olduğu için o sokakta bulunan katlı otoparka parkettik ve öğretmenevine gidip kaydımızı yaptırdık.
o akşam forum alışveriş merkezine gittik. gayet güzeldi, tabii istanbuldakilerle fazla karşılaştırmıyorum. samsunda da bu büyüklükte alışveriş merkezi olsa ne harika olurdu. o gün sadece mağazalara baktık, birşey almadık. o akşam hava yağışlı olduğu için uzungöle gitmeme kararı aldık. geri dönerken kaybolduk. ara sokaklara girdik ve biraz gezindikten sonra öğretmenevini bulabildik.
ertesi gün kahvaltı sonrası ilk öğretmenevini ararken geçtiğimiz sokaklarda yürüdük, köprülerden geçtik. arada yağmur yağıyordu.

ilk geçtiğimiz köprünün altında kocaman bir manolya ağacı vardı, öyle muhteşem görünüyordu ki. orası fide yetiştirilen bir yerdi. sonra mehmetle önceki akşam kaybolduğumuzda o mahalleye girdiğimizi anladık.
Kanuni Sultan Süleyman, Trabzon valisi Yavuz Sultan Selim’in oğlu olarak trabzonun Ortahisar mahallesinde doğmuş ve 15 yaşına kadar Trabzon’da yaşayarak eğitiminin büyük bölümünü burada tamamlamış.
Ortahisar’da Kanuni Parkı isminde bir park var. burada trabzon fatihi Fatih sultan mehmetin adını taşıyan fatih camii, Kanuni Evi olarak adlandırılan ve kanuni vakfına ait bir ev ve önünde Kanuni Heykeli var.
aynı meydanda tömer olarak kullanılan başka bir tarihi ev ve bir heykel daha (kimin heykeli olduğunu hatırlamıyorum) var.

evlerin arasındaki meydanda çocuklar top oynuyor.


Trabzon Belediyesi-TOKİ işbirliği sonucu yürütülen Zağnos vadisi kentsel dönüşüm projesi kapsamında yıkılan binaların yerine çok güzel bir park yapılmış.

parkın içinde 2 adet Kafeterya 1 adet çok amaçlı birim, 1 adet amfi tiyatro ve çeşitli su elemanları varmış.
projenin adı Zağanos Paşa dan geliyor.

netten bulduğum kısa bilgiye göre, zağanos paşa Rum asıllı devşirme Türk. Fatih Sultan Mehmet devrinde önemli rol oynamış, Gelibolu sancak beyliği ve kaptan-ı deryalık görevlerinde bulunmuş, 1467-1469 yılları arasında ise Trabzon Sancak Beyliği yapmış bir Osmanlı paşasıdır.
köprünün yukarı kısmı böyleyken, aşağı kısmı ise böyle yapılmayı bekliyor.


trabzon gerçekten güzel bir şehirmiş. ben çok beğendim. buradan sonra yakındaki gülbahar hatun camiine gittik ama yazmaya şu an için vakit yok. yani şimdilik bu kadar.

No comments: