Friday, October 03, 2008

bayram tatili

mehmet de ben de icapçı olduğumuz için tüm haftayı evde geçirdik. evlendikten sonraki hafta dışında hiç bu kadar evde birlikte kalmamıştık. tatil başlamadan çok uzun gibi gelmişti ama şimdi nasıl geçtiğini anlamadım bile. bayramdan önce pazar günü pazar alışverişi ile geçti. pazartesi nihayet uzun zamandır beklediğimiz karyolamız geldi. ama sorun hala bitmedi çünkü yatağın konulacağı mdf iki parçadan oluşuyor ve karyoladan daha büyük. iki parçayı biri diğerinin üzerine gelecek şekilde yerleştirdik ama daha yatağa yatmaya çalışırken gacur gucur bissürü ses çıkıyor. mdf'yi alıp sanayide kestirmemiz gerekiyor. karyolayı ilk gördüğümde bayağı canım sıkıldı. çünü bir ton para verdiğimiz yatağımız mağazadakinden boyutu küçük olduğu için oyuncak gibi görünüyordu. halbuki arada sadece 300 ytl fiyat farkı vardı ve mehmet ilk önce büyük olanın pazarlığını yapmıştı ama ertesi gün ona yalvaryakar telefon açtırıp büyük karyolayı iptal ettirmiştim. çünkü bizim yatak odamız 9 metrekare ve yatak 200-200 cm lik boyutu ile tüm odayı kaplayacaktı. bu sebeple 160-200 cm'lik karyolayı aldık. mehmetin de canı sıkıldı. ilk defa annemin sözünü dinlediğim için pişman oldum. sonra yatağı yerleştirdik, sonra da karyola gayet güzel görünmeye başladı. o gün o kadar sevindim ki ilk defa hem komodinimiz hem karyolamız olacaktı. komodin üstinde duran saati görmek için başımı yukarı kaldırmaya uğraşmayacaktım. cep telim çaldığında komodinin üstünden almak için çabalamayacağım.
biraz komik olacak ama ilk evlendiğimizde sadece çift kişilik bir baza almıştık (başını almamıştıksonra alacağımız gardrop vs ye uymaz diye, bir de mağazadaki yatak başlarını beğenmemiştim) ama ben istanbuldayken baza bir türlü gelmedi. evlenip istanbula döndüğümüzde yeni gelmiş bir baza bizi bekliyordu. yeni evli çiftlerin yataklarını bizim orda çeyilzeiyle bir güzel donatırlar ama bizde öyle bir şey olmadı. üstüne üstlük adam yanlış yatağı göderince 1 ay poşetten çıkmamış yatakta yatmıştık. sonra yatak değişti ama yine yanlış geldi. ben o bazayı misafir yatak odasında kullanmayı düşünüyordum ama sonra istanbuldaki evde bırakmaya karar verdik. şimdi fatihteki evde.
sonra mehmet fatihteki evden atmayı planladığı çift kişilik yatak olan koltuğu diyarbakıra götürdü. o rahatsız koltukta tam 7 ay yattık. her yerim tutuluyordu.
sonra samsunda beratın odasında ona yeni aldığımız bazadaki 2-3 ay sonrasında kendi evimizde yerdeki günler başladı ve Allah'a şükür bu güne geldik.
yatağımız arefe günü geldi ve ertesi gün mehmet bayram namazına gittiğinde ben hala acaba yanlış mı yaptım? acaba büyük karyolayımı almalıydık diye düşünmeye devm ediyordum hatta metreyi alıp ölçüm dahi yaptım. sonra iş işten geçti ve eminim ki büyük karyolayı alsaydık bu sefer de acaba küçük olan daha mı iyi olacaktı diye düşünecektim çünkü çok büyük olduğu için bize bu evde biraz sorun teşkil edecekti.
bayramın ilk günü hastaneye uğramam gerekti. bir hastayı sevkettim. o gün ertesi gün için hazırlıkla geçti. tüm kardeşlerimi kahvaltıya davet etmiştim. ümmühan ilk defa gelecekti, hidayet ise gelemedi.
sabah erkenden kalktım ama yine de yetiştiremedim. en büyük etken ilk defa kullandığım ve çok memnun kaldığım tefal fritözümüzün koku yapmaması için ocağın üzerine yerleştirmemdi.
çaı demlemeyi unuttum daha doğrusu tam demleyecekken geldiklerini anlayıp üstümü değiştirmeye gidince hemen oturmak isteyen insanlara meyve suyu ikram ettik ve kahvaltıya başladılar. ben bayağı sonra oturdum ve çok az yiyebildim. onlar gelmeden önce tüm süs eşyalarını kaldırdık. halı ve koltukların kirlenmemesi için gözüm sürekli çocukların üstündeydi. her şeker yediklerinde ellerini siliyordum. şükür kazasız belasız atlattık. evimizi herkes çok beğendi. ümmühan evin bilimum yerlerinde resim çekindi ve heryeri arkadaşlarına göstermek üzere kameraya çekti. yatak odamızı çok beğendiler, karyolamızı da tabii. çocuklar en çok mutfakla salon arasındaki perdeyi sevdiler. ayşenur tiyatro perdesine benzetti. tabii bizim tiyatro sahnemiz mutfağımız. benim rolüm de yemek yapan ev hanımı.
kahvaltı sonrası masayı toplarken biraz sohbet ettik. sonra hep birlikte bolamana gittik. masaları deniz kenarından kaldırmışlar. orda kahve içtik. sonra hep birlikte geri döndüler.
bu arada muhammedin saçları radyoterapi yüzünden yine dökülmüş. sadece kafasının arkasında ortada bir tutam saç kalmış, sanki japonlar gibi. steroid yüzünden kendisi de balon gibi şişmişti. İnşallah hayırlısyla şu hastalıktan sağ salim kurtuluruz.
davet gününü hayırlısıyla atlattığımız için benden ziyade mehmet sevindi. eve misafir gelmesini istemiyorum, sen benimle ilgilenmiyorsun diyor. hakkı da var.
dün mehmet de ben de neöbetçiydik, iyi geçti.
bugün ise nöbet sonrası evde geçti. ve geriye sadece hafta sonu kaldı.
tatilden önceki hafta sonu bizim teknisyenlerden biri kaza geçirmiş. bir kaç yıl önce ailesi ile giresundan bu tarafa gelirken bir köprüden geçiyorlarmış ve sel gelip köprüyü ve onların arabalarını almış. annesi ve babası o kazada ölmüşler. bizim kız, abisi ile birlikte fındık dallarına tutup kurtulmuşlar. bu olayı ilk öğrendiğimde bayağı üzülmüştüm. yasemin o kazadan sağ salim kurtulmuş ama sanırım buna yenik düşecek. ilk başta genel durumunu iyi diye söylüyorlardı ama sonra genel durumu kötüleşmiş. yolda hızla giderken köpeğin birine çarpmış sonrakilere çarpmamak için kırınca kaza olmuş. yanında yine aynı ağabeyi varmış. sanırım o iyiymiş. icap nöbetlerimiz yüzünden giresuna gidip ziyaret edemedik. zaten gitsek de onun tamamen değişen vücudundan başka bir şey göremeyeceğiz.

No comments: