Thursday, November 13, 2014

Nöbetçiyim. Bugün rahat bir gündü, cerrahlar kongrede olduğu için vaka çok azdı. Hepimiz yarım gün çalıştık. Benim nöbetlerim vakasız geçmez muhakkak 2-3 tane alırım. İlkini aldık son olur inşallah.
Evimize taşındığımızda bayağı sıkıntılı günler geçirdik. Belki çok büyük şeyler değildi ama bizim canımızı sıkmıştı. Insan herşeyde alışıyor, biz de problemli,strialı duvarlarımıza bakmaya alıştık. Hala kağıt yaptırmadık, biraz tembelim.
Taşındığımızdan beri misafir yatak odası ve yatak odamıza giyinme dolabı yaptırdık. Ustaya ne kadar kızsam, dediklerimi yapmıyor, o kadar ölçüyü ben boşuna mı aldım desem de sonunda fena olmadı.
Geçen yıl mehmetle 4 günlüğüne Roma'ya gittik. Daha önce de gitmiştim ve yaptıklarımı yazmamıştım yine aynı hatayı yaptım, yazmadım. Bilmediğimiz bir şehirde kaybolarak kendi kendimize gezmek hoşumuza gitti. Mehmet romayı çok beğendi. Bu yaz sonu da yine aynı tarihlerde Paris'e gidelim dedik ama olmadı. Kurban bayramında Sinan beylerle amasra ve Safranbolu'ya gittik. Yarın Samsun'a annemlerin görmeye gideceğiz ve Önümüzdeki ay da kızlarla Hacer hanımın daveti üzerine Konya'ya gideceğiz inşallah.
Önceki yazıma baktım da nöbet ve hastane yüzünden sinir küpü olmuşum. 5 nöbetten sonra sayımız arttı. Hatta o kadar arttı ki nöbetlerimiz 3 e düştü ama bu sefer de mesai de çalışmak için hepimizin masası olmuyor. Yeni biri daha gelecek. Geçici görev gelir mi acaba diye düşünüyoruz. Istanbula geri döneli nerdeyse 2 yıl oldu ve alıştım artık arkadaşlarıma, hastaneye.
Eski günleri özlüyorum tabii, sürekli Fdh da biz şöyle yapardık, böyle yapardık diye anlatıyorum.
Mehmetle geçende konuşurken buraya yazıp yazmadığımı sordu. Yazmıyorum dedim. Neden yazmıyorsun? Gittikçe bana benziyorsun, sen eskiden sürekli yazardın dedi. Evet sürekli yazardım eğlenceli de geliyordu yazmak. Şimdi üstüme ölü toprağı serpilmiş gibi canım hiç bir şey yapmak istemiyor.
Böyle işte, iş dışında günlerim tembellikle geçiyor elimde sürekli ya telefon, instagram yada ıpad. Ama elhamdülillah mutluyum.