Wednesday, June 27, 2012

bugünlerde

mehmet içerde maç seyrediyor, tv sırası onda. ben de balkonda nette gezinip duruyorum, daha neler satın alabilirim diye bakıyorum. joseph. baker ve dışardan gelen yağmuru dinliyorum. acayip yağıyor ve çok güzel toprak kokusu geliyor. burada havalar yakında ısındı ve balkona masamızı çıkaralı daha 1 hafta oluyor. mehmetle hafta sonu mehmetin öğrencilik ve pratisyenlikten arkadaşı, aynı zamanda komşumuz ve aile hekimimiz olan arkadaşının oğlunun sünnet konvoyuna katıldık. aslında biz sünnetlerden hiç hoşlanmıyoruz ve para toplama amaçlı olduğunu düşünüyoruz (yani çoğunluk öyle). bize saçma geliyor sünnet nedeniyle o kadar insanın bir araya gelmesi. ailecek kutlansın olsun bitsin. zaten babam da böyle düşündüğü için kardeşlerinkinde komşuları bile annem zorla çağırmıştı. şimdi onu anlıyorum. neyse akşam bayağı canımız sıkılacak diye düşünürken komşularımızdan biriyle sohbet ettik ve daha sonra eşi de bize katıldı. çok hoş sohbetlermiş, akşamımız beklediğimizden çok iyi geçti.
pazar günü balkondaki çiçeklerimizle ilgilendik. biraz yorulduk ve akşam mehmetle tekrar bolmana gittik ve deniz kenarında oturup pide yedik sonra oturmak için çok daha güzel bir yer bulduk ve nerdeyse güneş batana kadar da orada oturduk.
pazartesi iş yerinde bayram icaplarını konuştuk ve yeni uzmanımız dediğimi kabul etmedi. eski köye yeni adetler getirdi ve onun dediği gibi yapmayı kabul etmek zorunda kaldım. ama kendisine gıcık oldum. kabul ettiğimi söyleyene kadar beş karış suratla gezdi. sonunda dayanamadım ve eninde sonunda söyleyeceğim kabul ettiğimi, en iyisi şunun suratını daha fazla çekmeyeyim dedim. neymiş çocukları gelecekmiş de bayramı kutlayacakmış da. sanki bir tek o kutlayacak, en son geldiysen icabın sana kaldığını bilirsin. ama yaştan ve kıdemden dolayı öyle düşünmemek gerekirmiş. kıdem diyorsan en son çalıştığın yerden ayrılmasaydın, emekli olmasaydın. bir kıdem varsa o bana ve nuraya aittir. sonra dün bunlar yetmezmiş gibi aynura da cuma günü çocuğunu süt izninde dr'a götürseydin beni yalnız bıraktınız dedim ve o da kızdı. doğruları söyleyince işte böyle oluyor. ama hata bende ben insanlara gereğinden fazla kıymet veriyorum, çok seviyorum ve sonra hayal kırıklığına uğruyorum. iyi ki nuray var diyorum. sanırım hepimiz öyle diyoruz. geçen hafta nuraylar da bizim gibi tatilden döndüler. yolda tesiste mola vermişler, araba içinde uyuyorlarmış. 3 adam arabalarının camını kırmış ve nurayın çantasını çalmışlar. bütün geceyi karakolda geçirmişler. ertesi gün samsunda arabanın camlarını takdırıp eve gelmişler ve çilingir kapıyı tam 1.5 saatte açmış. sonra da eve girince iğrenç bir kokuyla karşılaşmışlar çünkü tatile çıkmadan şalterlei indirmişler ve buzdolabındaki herşey kokuşmuş aynı bizim başımıza geldiği gibi. sonra bakıcısı izinde olduğu için görümcesi kalıp .çocuklara bakma işinde pek istekli davranmamış ve çocuklar o yüzden 2 gün yüzme dersine gidememişler ve sonra nuray 1 hafta daha izin aldı ve sonra işe döndü, ne tatil ama.
dün ablamla tel de konuşurken anlattı.
cmt imam ustaya lahmacun yemeye gitmişler. beyazıt dilek ve öneriler yazan kutuya atmak için bir kağıt almış ve yazmaya başlamış. ayşenur sormuş ne yazıyorsun diye. öneri yazmıyorum, dilek yazıyorum demiş. ayşenur ne dileği demiş. bizim beyazıt da ı pad istiyorum, onu yazıyorum demiş. ablamlar bayağı gülmüşler. ayşenur onu tekonasaya yazsan daha iyi olur demiş. sonra da bir kaç mağazaya yaz belki biri alır demiş. akşam ablam bana bunu anlatacağı zaman bayağı kızdı ve telefonu kapattı. ablama o konuyu niye açtın diye kızıyormuş ablam da ona, çocuklar böyle komiklikle yapar, bir şey yok bunda dedi. komikti ya.. mehmet netten eski arabamızı takip ediyordu, satılmış. hadi ya, demek gitti dedim. ya dedi sen benim arabaya böyle üzülüyorsan kendi arabanı satacağımız zaman nasıl ayrılacaksın dedi. ilk aldığımızda mehmet 5 yıl kullanırsın demişti de ben daha önce değiştiririz diye düşünmüştüm. 5 yıl bir araba kullanılır mı demiştim. ama şimdi bakıyorum, arabam 4 yıllık ve hala bana yeni gibi geliyor ve onu çok seviyorum. zaten değiştirmem için yine aynı markadan daha üst model bir şey almamız lazım, onun için de şuan imkanımız yok. önce ev.

Sunday, June 17, 2012

evleneli 6 yıl oldu. zaman ne çabuk geçiyor. geçen hafta tatildeydik eve yeni geldik. dün akşam samsunda kaldık annemleri görmek için. bugün de gidip bebişi gördük.

Sunday, June 03, 2012

fatih mehmet

sabah mehmetle aö sınavına gittik. dünküne göre daha iyi geçti. her zamanki gibi mehmetten önce çıktım. sınavda dilek tam çaprazımda oturuyordu. evde kahvaltı yaptık ve sonra bahçede dut yedik. eve çıkıp hazırlandık. avm'de bir kaç mağazaya baktık. annem aradı, ümmühanın ağrısı varmış ve evde ağlayıp duruyormuş. mehmetle yürüyerek ona gittik. yüzü ve gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı. ağlayana kadar kalk ve hastaneye git dedim. biz eve geldk sonra beyazıt aradı ve 'teyze, bebek doğdu' dedi ama ona inanmadım. annesine verdi 'teyzeme bebek doğdu dedim ama bana inanmadı' diyerek. ablamdan da duyunca şaşırdım, çünkü 30 dakika kadar önce asiye ablamla konuşmuştum ve muayene sonrası eve doğru yola çıktıklarını söylemişti. doktoru daha doğuma çok var evinize gidin demiş. 2-3 kilometre sonra ağrısı artmış ve acilden giriş yapmışlar ve odaya almışlar. doğuruyorum demesine rağmen hemşireler inanmamışlar ve özel hastanede yatakta tek başına doğum yapmış,akşam 19:30 gibi. çıktığında parmağını emiyormuş. ablam odaya girdiğinde yatakta ayak ucunda bbeği görünce şaşırmış, hemşire de ablamla aynı anda odaya girmiş. yarın çocuk doktoru görecekmiş İnşallah tetkiklerde bir sorun çıkmaz. bizi bayağı korkutan bu oğlan beklediğimizden erken ve kendi kendine doğdu.