Sunday, July 31, 2011

Mehmetle hafta sonu bizim köydeydik.

Wednesday, July 27, 2011

ayder 2

mehmetle geçen hafta 9 günlüğüne yozgata gittik. güzel bir tatildi, bütün aile biraradaydık.
doğrusu böyle bir tatilden sonra ayder yazısının devamını hatırlamakta güçlük çekiyorum ama yine de yazacağım.

ayder konusunda yazmaya başlamışken harunun kötü reklamını yapmaya devam edeceğim; bizi pokuta götüren şoför bizim bindiğimiz aracı ilk defa kullanıyormuş, yani insan bir aracı ilk defa kullanırken ne derece rahat kullanabilir ki ve bizi bu kadar korkuttuğuna göre hiç de başarılı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. kısacası hayatımızı para uğruna riske attı. bir de pokuttaki yemeğin azlığından bahsetmiştim ya; içeri girip de yemekleri görünce harunun kendisi tesisteki bayanlara 'yemekler neden bu kadar az? yetecek mi?' diye sormuş ve bunu da bizim arkadaşlar duymuş.
kısacası pokut bozulmamış dağ başında bir yayla olabilir ama yukarı çıkarken iyi bir araç ve iyi bir şoförle çıkmak daha iyi olur. hiç olmazsa bizim gibi stres içinde yukarı çıkılmaz. bir de dediğim gibi öğleden önce çıkılması sanırım daha iyi.

pokut sonrası ayderdeki otele gitmeden yol üstünde bu tesise uğradık.
 
Posted by Picasa

güzel bir yerdi. bayağı yukarı çıktığını netten okuduğum bir salıncak, deve kuşu, küçük ve büyük alabalıkların olduğu havuzlar ve mısır unu öğüten bir değirmen vardı. değirmenden mısır unu aldık.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

balıklara baktık, deve kuşunun resmini çekmeye çalıştık. biz tesisten ayrılırken yağmur yağmaya başlamıştı.
 
Posted by Picasa

akşam ne yaptığımızı pek hatırlamıyorum ama muhtemelen yine mısır yemeğe gitmişizdir.
sabah saat 7 de buluşmak için akşamdan anlaştık. sabah mehmetle aşağı indiğimizde ismail ve ailesinin tam 7'de aşaüıda oturduğunu gördük. normalde ismail istisnasız her zaman her yere en az yarım saat geç gelir. ama bu sefer tatildeymiş ve kurallara uyarmış. biraz bekledik ve çetinleri aradılar, hazırız geliyoruz demişler, gerçekten de 5 dk. içinde yanımızdaydılar. meğer ismail aradığında telefon sesiyle uyanmışlar ve kalkıp aşağı inmişler.
yürüyerek kaplıcaya gittik. kaplıca suyu ilk girdiğimizde bayağı sıcak geldi.ama sonra alıştık. bu arada eğer mayo vs yanınızda yoksa kaplıcaya girişte alt,üst tişört benzeri bir kıyafet veriyorlar. sanırım havlu da veriyorlar, hatta terlik de. tabii ki ben gayet hazırlıklıydım. içerde saç kurutma makinesi de vardı. yani yanınızda sabun vs götürmeniz gerekli, yıkanmak için. havuz çok sıcak olduğu için en fazla 10-15 dk içinde durabiliyorduk. sonrasında hamam bölümünde biraz oturalım dedik ama hamam bölümü bayağı soğuktu. halbuki iki taraf içiçe. sıcak havuzdan çıktıktan sonra o kadar soğuk yerde yıkanmak inasanı hasta edebilir diye düşünüyorduk ama hiç birimize bir şey olmadı. havuzda gezinen kadınların bir kısmı kıyafeti oradan almıştı, sanki hapishanedeki kadın mahkumlar gibi gözüküyorlardı. hatta onlarla da bunu konuşup gülüştük.
banyomuzu yapıp çıktık. otele çıkarken dolmuş durağındaki adamla konuştuk ve kavron yaylasına çıkacağını söyledi. sanırım tek gidiş 8 tl gibi bir şeydi. adamın telefonunu aldık, kahvaltı sonrası anlaıştığımız gibi gelip bizi otelin önünden aldı.
 
Posted by Picasa
bu sefer yürüyeceğimizi düşünmediğim için ayağımda babetler ve üstümde kot eteğim vardı. pokut yaylası kadar kötü olmayan ve kısa bir yoldan yaylaya vardık. adam bizi bir kafenin önünde bıraktı. zaten kafe kız kardeşininmiş, yada birlikte işletiyorlar ve zaten yaylada 2 kafe var ve bir de bakkal.
 
Posted by Picasa

normalde bu yaylaya gidince insanlar 2-3 saatlik bir yol yürüyüp sonra göllerin olduğu bir yere varıyorlarmış ama bizim hem zamanımız yoktu hem de yanımızda çouklar olduğu için o kadar mesafeyi yürüyemezdik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

biz de kendimize göre bir güzargah çizdik.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

hep birlikte evlerin arkasından yürümeye başladık. yolumuzun üstünde kocaman taşlar vardı. atlaya zıplaya çiçekler toplayarak yürüdük. çetin bizden bayağı uzakta ve yukardan yürüyordu o yzüden onların parkur biraz daha zorlu oldu ve kızını sırtında taşımak ve eşinden iyi bir fırça yemek zorunda kaldı. biz yürürken sis de gittikçe artıyordu. mehmetle biz bir müddet sonra onlardan ayrılıp dereye yakın yürüdük. ve karşıya geçmek için uygun bir yer aradık. diğerleri de gelince önce mehmetle ben dereden karşıya geçtik. su çok soğuktu. karşıya geçtiğimizde taşların sütüne bastığımızda ayaklarımız biraz olsun ısındı. milletin derede resimlerini çektim. sonra biraz dinlendikten sonra patika şeklinde yoldan yürüyerek başlangıç noktamıza döndük. yolda ferahla çiçek topladık. benimkiler fazla değildi ama o sık sık bizden ayrılıp çiçek topladı ve çiçeklerin her biri birbirinden güzeldi.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
iv style='text-align:center;margin:0px auto 10px;'> 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

yaylada bir de pansiyon vardı. onun da resmini çektim belki ilgilenen olur diye. fiyatını öğrenemedik ve pek de iyi görünmüyordu.

 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa

yürüyüş sonrası kafede oturduk ve çok ilginç zannettiğimiz çoban pelitinden istedik. meğer bildiğimiz pankekmiş. bir de ballarından yedik ama balın tadı biraz tuhaftı, yemekten ziyade ilaç olarak kullanılabilir. mehmet tadını sabuna benzetti. kafenin işletmecisi bayanla konuştuk bize evlerini gecelik olarak kiraya verebileceğini, 3 ailennin evde kalabileceğini ve geceliğine sanırım 150 tl istediklerini söyledi. biz de bir daha gelirsek kalabiliriz diye konuştuk.
 
Posted by Picasa

anlaştığımız saaten yaklaşık yarım saat sonra yani 13:30 gibi araba geldi ve bizi otele geri götürdü. yolda giderken her yerin piknikçilerle dolduğunu gördük. acayip kalabalıktı.
 
Posted by Picasa

yayladan indiğimizde hepimz mesut bahtiyardık. çünkü kendi başımıza kazıklanmadan güzelce gezmiştik. bu arada yolda dolmuş şoförü aracı kiraladıklarını ve pokuta götürebileckelrini ve rehber eşliğinde kavrondaki yürüyüş parkuruna götürebileceklerini ve istenirse ayderde otel de ayarlayabileceklerini söyledi.
dolmuştan indiğimizde zaten otelden çıkışmızı önceden yaptığımız için arabalara atlayıp aayderden ayrıldık. netten ve birazda otelden öğrendiğim bilgilerle çay fabrikasına gitmek üzere rize yönünde giderken göndoğdu yazan tabeladan gündoğdunun içine girdik. solda rize bezi satan yeri gördük, turlar rize bezi almaya genelde buraya götürüyor.
dümdüz gidince ilk fabrika değil, ikinci fabrika, cumhuriyet çay fabrikası.
 
Posted by Picasa

içeri girdik, bahçede bize çay ikram ettiler. içtiğimiz çay bu seneki taze çaydı. normalde evlerde içtiğimiz çay bu seneki çay değilmiş. çayımızı demleyen ve ikram eden kişi çok güler yüzlüydü. çayla ilgili bissürü soru sorunca bir görevliyi çağırdı ve bizi fabrikanın çalışan kısımlarda gezdirdi ve üretimi anlatttı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
fabrikadaki herkes gerçekten çok güler yüzlüydü. çay ikram eden kişi bize hangi çayı almamız gerektiğini anlattı. trabzon ve rize dışında sadece artvin hopa ve giresunda birer çay fabrikası varmış. trabzon ve rizedeki fabrikalar ilçelerden karışık olarak çay alıyorlarmış, yani nerden gelirse onu. o yüzden de her sene aynı fabrikanın çayı aynı olmazmış ama giresundaki fabrika sadece giresundaki çay bahçelerinden çayı aldığı için tadı aşağı yukarı birbirine yakın oluyormuş.
 
Posted by Picasa

giresundaki çay fabrikasının ürünü çaykur tirebolu 42 çayıymış. biz denedik ve hoşumuza gitti.
aslında bize kendi fabrikalarının ürünü olan 5 kiloluk tiryaki çayını önerdi. o hep onu kullanıyormuş. biz de alıp ailelerimize götürelim diye düşündük ama satış bölümünde olmadığını söylediler. satış bölümünden bol bol hediyelik çay aldık.
çay fabrikası sonrası sürmeneden bıçak almak üzere sürbisayı aradık ve bulması çok güç olmadı.
 
Posted by Picasa

sürmenenin bıçakları ünlüymüş. biz de bol bıçak aldık. en çok şef bıçaklarında gözüm kaldı ama orta boyun fiyatı 70 tl olduğu için alamadım. küçük boyu aldım, 35 tl'ydi sanırım. kurban bayramı için mehmet abilerine birer bıçak aldı.
 
Posted by Picasa

bu gezinin sonunda trabzonda çardakta pide yedik. herkes çok beğendi. anlaşılacağı üzere ben de diyetimde ufak bir kaçamak yapmış oldum ama değdi, muhteşemdi.
ertesi gün hastanede mehmetin arkadaşları herkese pidenin muhteşem olduğunu anlatmışlar. pide sonrası foruma gittik. 1 saatlik alışveriş sonrası mehmetin aldığımız pantolonun paçaları yetişmediği için biden önce diğerleri ayrıldılar . yolda mehmete hızlı gitme deyip durdum. eve vardığımızda sanırım 12'yi geçiyordu ama diğerlerinden önce evdeydik.
ertesi gün doğru düzgün dinlenemeden işe gittik. ama bizim için güzel bir hafta sonu gezisi oldu.