Monday, May 25, 2009

19 mayıs tatili,doğum günüm

Yeni bilgisayar laptop geleli çok oldu ama ben külüstüre o kadar alışmışım ki bir türlü ondan vazgeçemedim. Sonunda bu akşam ilk yazımı yazıyorum, yeni bilgisayarımla. Mehmet geçen yıl doğum günü hediyesi olarak alacaktı ama mağazada beğendiğimiz laptop bitince doğum günü hediyem için bu zamana kadar beklemek zorunda kaldım. Bu arada ben bunu kullanana kadar diğer doğum günüm geldi ve geçti bile. Bu sefer de 2 gün sonra olmak üzere bir güneş gözlüğü aldı.
Geçen hafta Cuma günü 1.5 saat rötar yapan thy uçağı ile istanbula gece yarısı yorgun argın vardık. Cumartesi günü mehmetin anne ve babası ile kahvaltı ettik. Babası memlekete gideceği halde biz geliyoruz diye gidişini erteledi. Sürekli sizi çok özledim, bir yere gitmeyin, evde oturun deyip durdu. Bu sebeple ilk günümüz evde geçti. Benim planım araba olmadığı için emirgana gidemeyeceğimize göre gülhaneye gideriz diye düşünmüştüm. Akşam eve yenge hanımın anne, babası ve kardeşleri geleceklermiş, o yüzden biz de fırsattan istifade fatihteki alışveriş merkezine gittik. Akşam geç vakitte dönmemize rağmen hala evdelerdi.
Pazar günü 35. Doğum günümdü. Gece uyumadan mehmet yerine ben ‘iyi ki doğdun.....’ şarkısına başlamıştım. Mehmet de gülüp doğum günümü kutladı. Hatırlamama numarası yapıp beni kızdırmak istedi ama işe yaramadı. Sabah uyandığımızda yeniden kutladı. Evde kimseye söylememesini istedim. Kahvaltı ve evde oyalanma sonrası ve tabii babanın sizi özledim, bir yere gitmeyin sözleri karşısında geç vakitte evden çıktık. Takside mehmet topkapı, panaramik müze dedi. ‘Allah Allah neden sultanahmet demiyor?’ diye içimden geçirdim ve garip bir yüz ifadesiyle (bunu mehmet söylüyor) ‘neden topkapı dedin’ diye sordum. O anda benim oraya gitmek istemeyeceğimi farketmiş. Evet bu müzeyi görmek istiyordum ama sonrasında önceki günkü yapamadığım gülhane gezintisini yapmayı düşünüyordum.
 
Posted by Picasa
Müzeye gittik. Sanırım eski otogarın yerine yapılmış. Etrafını parka çevirmişler. Müze güzeldi ama ben çok daha başka şeyler hayal ettiğim için hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olur. Müzeye girince duvarlarda fatih sultan mehmetle ve fetihle ilgili yazılar ve lcd ekranlarda filmler izleniyor. Sonra asıl salona girilecek yere geliniyor ve orada bir grup oluşması için beklemeye başlıyorsunuz. Bu arada dediğim filmi izleyebiliyorsunuz ve asıl salonun yani panoramik müzenin maketlerine bakabiliyorsunuz.
 
Posted by Picasa
Giriş vakti geldiğinde sinemadaki gibi karanlık merdivenlerden grup halinde yukarı salona çıkılıyor ve herkesin ağzı açık kalıyor. Yuvarlak bir salon, tavanı gökkubbe şeklinde. Her yerden top sesleri geliyor. Size yakın olan kısımlarda toplar, mızraklar, oklar vs var. Duvarlarda fetihten sahneler var. Herkes sürekli resim çekiyor.
 
Posted by Picasa
İçeriye aldıkları grup kalabalık oluyor ve içerde bir türlü kimse ilerlemediği için vakit dolduğunda (sanırım 15 dakika kadar) biz ancak 1/4’ini gezmiştik. O kadar sürde resim mi çekeceksin, etrafı mı inceleyeceksin?
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
ben topların silindir şeklinde olduğunu sanıyordum meğer öyle değilmiş. Zaten millet bir türlü ilerlemiyor, tabii biz de ilerlemedik. Sonra sürekli süre doldu, dışarı çıkın diye anons başladı.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
bugünlerde tağrık buğra'nın osmancık isimli kitabını bitirdim. o kitaptan sonra bu resimleri görmek bana farklı hisler yaşattırdı. osmancık,osman gazi han'ın bursanın alınması için bekleyişlerinden sonra imparatorluğun büyümesi ve torununun istanbulu fethi...
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
fatihin çocukluk defteriGüvenlik görevlisi geldi ve milleti çıkardı ama bizimle birlikte 2-3 kişi diğer grupla orada kaldı. Biraz daha bakınıp çıktık. Sonra duvar yazılarını okuduk.
 
Dışarı çıktığımızda Parkta biraz yürüdük ve havuz kenarında oturduk.
 
Posted by Picasa
Fıskiyeden damlayan sular yüzünden gökkuşağı oluşmuştu, onu seyrettik. Sonra ne yapsak? Nasıl buradan gitsek diye düşünmeye başladık ama mehmet istanbulda arabalı olmaya alışık olduğu için fazla da düşünmeden hemen telefona sarılıp ağabeyini aradı. Babam için ayakkabı alacaklarmış, yeşile gideceklermiş. Bizi de alabilirlermiş. Daha doğrusu ayakkabı bölümünü söyelediler, o daha sonra çıktı, tabii ben tahmin etmiştim. Benim surat 5 karış yeşile gittik. Mehmet ve babası ayakkabı baktılar. Mehmete güzel bir ayakkabı beğendik ama numarası kalmamış. Babası 2 tane aldı ve mehmet sahiil yolundan gidelim dediği için sahil yolundan eve döndük. Bu seneki doğum günüm işte böyle geçti. Sinir krizi geçirecektim nerdeyse. Mehmetin annesine bile dedim ‘mehmet annesinin karnından sanki arabayla çıkmış, istanbulda hiç bir taşıta binmek istemiyor’ dedim. Mehmet de annesine böyle bir şey söyleyince biraz güldü. Bu arada mehmet evde herkese doğum günüm olduğunu söyledi. Annesi ona kızmış ‘hediye aldın mı?’’ yok’, ‘çiçek aldın mı?’ ‘yok’, ‘pasta aldın mı?’ ‘yok’ konuşmalarının ardından annesi ‘tabii kız kızar. Kendin yapmamışsın bize de gece söylüyorsun. Bari biz birşeyler yapsaydık’ demiş.
Yatma vakti oldu şimdilik bu kadar. Devamı ve resimler daha sonra.

Friday, May 22, 2009

Mekke

 
Posted by Picasa
Mekkeye gideli ve döneli 1 ay oldu. Sadece medinede birkaç gün yazdığım için mekkedeki günleri hatırladığım kadarıyla yazacağım.
Mekkeye vardığımızda insanların en çok konuştukları şey ‘neden hiltonda kalmıyoruz? Neden otelimiz medinedeki kadar yakın değil?’. bunları lüks merakı için değil, yakın otelin faydalarını medinede görüdükleri içindi. Ben oteli daha önce gördüğümü, fena olmadığını söyledim ama daha sonra öncekine göre daha kötü buldum. Mesafe zaten canımı sıkıyordu ama otelde oda hizmetleri medinede daha iyiydi. Kaç kere üşüdüğümüzü (odalarda klima acayip çalışıyordu. İstediğiniz kadar klimayı kapatın, hala sabah buz gibi bir odada uyanıyordunuz.) bu yüzden de battaniye istediğimi not şeklinde yazıp odaya bıraksam da kimse ne cevap yazdı nede battaniye bıraktı. Halbuki medinede istediğim her şeyi bırakıyorlardı, hem de notuma cevap yazılıyordu. Diğer grupların otobüsleri bizden önce otele varmıştı. Bizim otobüs yokuş yukarı çıkmak için kaç kere manevra yaptı ve hepimizin yüreğini ağzına getirdi. Mekkeye varışımız maceralıydı yani. Hoca, saat 22’ye kadar Kabeye gitmememizi, çok kalabalık olduğunu söyledi. Saat 22’de gidip hep birlikte umremizi yapacakmışız. Odaya gittik ama henüz eşyalarımız gelmemişti. Mehmet onları beklerken ikindi namazını kaçırdı ve akşam okundu.
 
Posted by Picasa
Millet hocayı dinlemeyip Kabeye gidip akşam namazını kılmış. Yatsıya biz de gidelim dedik, kaybolacak halimiz yoktu. Çünkü yol hem basit, hem iyi hatırlıyordum hem de yön duygum Maşallah iyidir. Tek tereddüdüm mehmetin ihramlı oluşuydu. Onun havluyla sarılı oluşunun bana ne zararı varsa? Biz yoldayken ezan okunmaya başladı. mescidül haram’a girdiğimizde herkes tarafa bu tarafa gidiyordu.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Polis kadın bana yukarıyı işaret ediyordu. Mecburen birbirimizden ayrıldık. Mehmetin ilk gelişi olduğu için buluşma yeri konuşmamıştık. İçeri girince bir yer belirler orada namaz sonrası buluşuruz diye düşünüyordum. Ben ona bir şeyler söylemeye çalışırken, kadın polis bana bağırıyordu ve Mehmet bir bana bakıyor, bir Kabeye bakıyordu.
 
Bu onun ilk görüşüydü. Hesap edemediğim ihramlı olması değil, işte bu ilk görüşü olmalıydı. Kesinlikle namaz vaktinde gitmemeliydik. ‘Kabeyi ilk gördüğünde yapılan dua kabul’ olur diye söylüyorlar. Bunun yöntemi de; mescide girdiğinizde birisinin size refakat etmesi gerekli. Başınızı kaldırmadan tavaf yapılan yerdeki merdivenlere kadar başınız yerde yürümeniz (onu tam ve bütün olarak görmek için) ve sonra yanınızdaki tamam deyince, başınızı kaldırıp bütün ihtişamıyla Kabeyi Muazzama’yı görmeniz ve duanızı etmeniz tavsiye ediliyor. Mehmet maalesef ki direkler yüzünden bütün olarak göremedi. Ama ilk görüşünü ‘iki aşıkın birbirine bakması’ olarak tarif ediyor. ‘Gözlerimi alamadım. sen bir şeyler söylüyordun ama ben bir şey anlamıyordum. Adeta birbirimize kilitlenmiştik, birbirimize bakakaldık’ diyor. (Bize sohbet eden hocanın dediğine göre illa hayatta ilk görüş değil, her gelişindeki ilk görüşte yapılan dua da kabul edilir.)
 
Posted by Picasa
Namazımı ikinci kata çıkan merdivenlerde kıldım. Namaz sonrası hemen koşturarak Kabe’yi görmeye gittim. Mehmeti aradım. Yeşil ışıkta buluşalım dedim, yeşil ışık yerine yeşil ışıklı yazının altında buluştuk. Sonra kabeye gittik, dokunduk. Dua ettik. Sonra otele gecikmemek için çıktık. Kabe’ye grup olarak döndüğümüzde Mehmet mersinli Mehmet beyi başı önde götürdü ve gösterdi. Sonrasında arkamdan sadece hıçkırık sesleri duydum. Duygularıyla baş başa bırakmak için hiç arkamı dönmedim. İlk umremizi gruptan ayrı yaptık. Daha doğrusu beraber başladık ve sonra gruptan koptuk. Daha önceden umrenin nasıl yapıldığını kısa notlar şeklinde yazmıştım ve kağıdı çıkarıp ona bakarak umremizi yaptık. Benim için en zor kısmı say’dı. Mekke ve medinede yerler tamamen mermer. Çıplak ayaklar böyle sert yerde yürümeye alışık olmadığı için bir müddet sonra acayip ağrımaya başlıyor. Medine kısmında anlatmadım ama medinede ayak tabanlarımız sert zemin yüzünden sürekli ağrıyordu. Bunun dışında bacaklarınız sürekli ağrıyor. Muhakkak ki kas gevşetici almak gerekiyor. Hatta medinede ayaklarım şiştiği ve arkaları yara olduğu için 1-2 günden sonra terlikle gezmek zorunda kaldım. Gitmeden aldığım deri patik ise hiçbir işime yaramadı. Çünkü onun da içindeki dikiş yerleri battı.
 
Posted by Picasa
Belki patikler biraz sıcak tutar ama yine de işe yarar. Zaten giyen Türkler de var. En iyisi bez patik olması. Say gerçekten çok zor geldi.
 
Posted by Picasa
(resimde say yapılan merve sefa tepeleri arası görülüyor)
 
Posted by Picasa
(resimde merve sefa arasında iranlılar görülüyor)Son gidip gelmelerde mehmet beni sürüklüyordu desem yeridir. Sanırım gece 1 gibi otelimize gittik. Hemen birbirimizin saçlarını kestik. Sonra da uyuduk. Sabah namazlarına giderken yol boyunca kaldırımlarda sıralı çocuklar ve kadınlar oturuyorlardı. Hepsinin kolları kesik ve açıkta, kimisi şarkı söylüyor. Tıpkı slumdog millionaire’deki gibi. İlk gün kafamı hiç kaldırmadan yürüdüm, görmemek için sonra alıştım. Türkiyedeki dilencilerin yüzüne rahatlıkla bakılıyor, sakat olan zaten numaradan yapıyor oluyor, ablamın dediği gibi ‘Medine dilencisi’ deyişi doğruymuş.
İkinci gün umre yapmadık, sadece tavaf yaptık. Toplam 6 tavaf yaptık. Umre yaptığımız günlerde ise sanırım 3 tavaf yapabiliyorduk. Toplam 3 umre yaptık, zaten. Mehmetle Kabede buluşma noktamız yeşil ışığın altındaki merdivenlerdi.
 
Posted by Picasa
(resimde yeşil ışık görünüyor. hacerül esvedin çaprazı)Zaten daha önceden annem, bütün Türklerin buluşma noktasının hacerül esvedin karşısındaki yeşil florasanın altı olduğunu söylemişti. Çoğu zaman annemle ve babamla da orada karşılaşıyorduk. Babamda da bizdeki gibi mobily hat olduğu için rahatlıkla konuşuyorduk. Türkiye ile de rahatlıkla konuşuyorduk. Tüm kardeşlerime, çamlıcada oturan amcama, rahmetli hacıanneme, Muhammede, teyzeme ve tabii kendime tavaf yaptım. En güzel tavafımız Mehmet Sinan beye, ben de berata yaparken oldu. Sanırım ikinci gündü. Mehmetle önce rüknü yemaniye dokunduk, öptük. Kadar rahattı ki o gün birkaç sefer öptük. Sonra yine aynı tavafta hatimde namaz kıldık. Hatim, Kabenin kuzey batı duvarının karşısında, zeminden bir metre kadar yüksek 1.5 metre kalınlığında yarım daire şeklinde bir duvardır. Bu duvar Kabeye dahil olduğu için tavafın bu duvarın dışından yapılması vacibtir. Bize mekkede, müzdelifede sohbet eden hocanın anlattığına göre Kabe 11 defa tamirat görmüş. Önceleri hatim denilen bölge de kabenin içindeymiş, sonradan çıkarılmış. Hocanın dediğine göre Allahü Teala kullarını yani bizleri düşündüğü için hatimi kabeden çıkarttırmış. Çünkü Kabenin içinde yapılan dualar kabul olurmuş. Bizim gibi normal insanlar Kabenin içine giremeyeceğine göre hiç olmazsa hatimde dua yapabilelim diye. Hz Ayşe Peygamber Efendimize Kabe’nin içine girip dua etmek istediğini söylemiş ve bunu birkaç kez tekrarlamış. Peygamberimiz de O’na hatimde dua etmesini, çünkü oranın Kabe’nin içi sayıldığını söylemiş. Hatim bölgesine tavaf yapılırken iriliyor ve içeriden çıkarken dikkat edilmesi gereken hangi taraftan girdiyseniz o taraftan çıkmanız gerekiyor, tavafınızın tam olması için.
 
Posted by Picasa
(maalsef ki hiç hatim tarafından resim çekmemişim. bir dahaki sefere inşallah)İnsanlar burada içeri girmek için sırada bekliyorlar. İçeride namaz kılanlar da türkiyedeki camilerde olduğu gibi bir metre mesafe uzaklıkta değil, sıkış pıkış, nerdeyse diğerinin üstüne olacak şekilde secde ediyor. Hatimin karşısında olan duvarın üst tarafında altın oluk var. Türkiyede namaz kılarken işte biz Kabenin bu yüzüne dönüyoruz. İşte bu insanların namaz kılmak için birbiriyle yarıştıkları hatim tarafına. Yağan yağmurların kabe üzerinden akması için yapılan oluk altından olduğu için bu adla anılmıştır. Hocanın bize dediğine göre hastalıklara şifa için bu oluğun altına gidip onun altında dua etmek gerekirmiş. Ama oraya gitmek biraz zor. Çünkü ön safta hep erkekler namaz kılıyor ve ortaya onların önünden gitmek de zor oluyor tabii ki. Ama insan isteyince neden olmasın? Bu tavafta değil ama bir gece, oraya ulaştım, tam altın oluğun altına. Yapıştım Kabeye. Ağladım, ağladım, ağladım… dua ettim, yalvardım, isteklerimi söyledim. Allahım sen dualarımızı kabul eyle. Allahım sen dualarımızı orada yapılan dualara eşdeğer eyle. Gözlerim yaşlı mehmetin yanına giderken babamın kuzeninin eşine rastladım. 1-2 kelimeden sonra Mehmet elimden tutup çekiştirdi ve tekrar tavafa girdik.
 
Posted by Picasa
Gelelim Sinan beyle beratın tavafına, rüknü yemani ve hatimde namaz kılmakla bitmedi. O tavafta Mehmet’in gözü hacerül esveddeydi. (bana kalsa her şavtta gözüm hacerül esvedde, altın olukta ve mültezemdeydi.) hacerül esvedin dibinde bekleyen polise çapraz olarak insanlar normal sıranın dışında 2 sıra oluşturmuşlardı. Bir sıra kadınlardan diğeri erkeklerden oluşuyordu. Mehmet kısa sürede ulaştı ve Ona dokundu. Ortam o kadar karışıktı ki herkes birbirini itiyordu. Buradaki adamlar iri yarı izbandut gibi, bir itseler 2 metre öteye gidersin. O kargaşa arasında ben de önlere ilerledim. Ona dokunurken biraz fazla kalırsan hemen polis yukarıdan müdahale ediyor. Tabii bir de sabırsız arkadakiler de çekiştiriyorlar. Önümde sadece 3 kişi kaldı. Ama karışıklıktan Ona ulaşamayacağımı düşünmeye başladım ve ‘ben de istiyorum, ben de Ona dokunmak istiyorum’ diyerek ağlamaya başladım. Sonra nasıl oldu bilmiyorum ama önümdeki 3 kişiden (biri erkek) kurtulmuş, Ona kavuşmuştum. Ellerimi sürdüm, defalarca öptüm (öpmek sünnetmiş)(ama en çok hırsızlık burada oluyormuş). Hz Ömer “Biliyorum ki sen bir taşsın. Ne zarar, ne de fayda verirsin. Eğer, Rasûlullah’ın sana dokunduğunu görmeseydim sana el sürmezdim” demiş. Ben de O’nun dokunduğu bir şeye ulaşabildiğim için, dokunduğum için çok heyecanlandım. Her öpüşte de yukarıdan polis, yada arkadakilerden biri çekiştirsin de öyle bırakayım diye bekledim ama kimse dokunmadı bana. Sonra kul hakkı diye düşündüm ve son kez öpüp bıraktım. Sonra yüne ağlayarak kuyruktan zorla geri çıktım. Mehmet baktı bana ‘ne oldu sana? Biri bir şey mi yaptı?’ dedi. Dokundum hem de defalarca öptüm dedim. Şaşırdı, ulaşmamı beklemiyormuş. Ne kadar muhteşem bir duyguydu. Bir kere dokununca insan sürekli dokunmak, sürekli öpmek istiyordu. Artık her şavtın başında ellerini kaldırıp hacerül esvede Bismillahi Allahüekber diye selam verirken insan daha bir coşkuyla selam veriyor. Artık O seni biliyor, sen Onu biliyorsun, sana yabancı değil, seni tanıyor. Ben böyle hissetmiştim. Müzdelifede sohbet eden hoca Afgan bir adamın çekiçle hacerül esvedi parçaladığını daha sonra kopan parçanın alınıp tekrar yapıştırıldığını ve daha sonra parçalanmasın diye yüzeyinin saydam bir madde ile kaplandığını anlattı. Bir de Hacerül Esvedi Allahın eli olarak tanımladı ve evine, beytine, Kabeye gelen misafirleri ile hacerül esved aracılığıyla tokalaştığını söyledi. Daha neler neler söyledi de bir de şu not aldığım kağıtları bulabilsem. Bizi bir gün Arafat, müzdelife civarına götürdüler. Cebeli rahme, Arafat bölgesinde bulunan en yüksek tepedir. Hz Adem ve hz Havva cennetten sonraki uzun ayrılığın akabinde bu tepede buluşmuş. (Yine aynı hocanın anlattığına göre Hz Havva cennetten yeryüzünde Cidde civarına indirilmişken, Hz Adem Hindistan civarına indirilmiş. Hz Adem Allaha karşı geldiği için (yasak elma ve cennetten kovuluş) o kadar ağlamış ki onun göz yaşlarından hindistandaki baharat bitkileri oluşmuş.) rivayete göre, Hz Adem bir arefe günü öğleden sonra bu tepenin üzerine gelmiş, güneşin batışına kadar affı için bu tepenin üzerinde yalvarmış. Rahmeti ilahi bu tepede tecelli ederek Hz Adem ve Hz Havva affa mazhar olmuşlar. Bu tepede ikisi buluşmuşlar. Bu buluşma arefe günü vakfe zamanına rastlıyormuş.
 
Posted by Picasa
Efendimiz veda hutbesini bu tepenin eteklerinde okumuş. Yani bu kadar önemli bir yer. Şimdi bu mübarek yerde bissürü (50 kadar) süslü püslü deve turistlerle daha doğrusu hacıların resim çekinmesi için ortalarda dolaşıyor.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
Go kart gibi arabalarla gençler ortalıkta hız gösterileri yapıyorlar. Bizi namaz için bir mescide götürmek yerine ortalıkta namaz kıldırdılar. İnsanların bir kısmının seccadesi yoktu ve bir kısmın da taburesi, sinir oldular. Nemire mescidi dururken neden burada kıldırdılar diye kızdılar. Ama ben o mescidi kapalı diye biliyordum. Namaz sonrası herkesin Arafat diye bildiği o taşın yanına çıkmaya da izin vermediler. 10 dakika verdiler ve kul hakkı dediler. Biz bu yüzden çıkmadık ama Mehmet pişman oldu. Çünkü herkes çıktı. Ben önceden çıktığım için çok umursamadım. Mehmetle Hz Ademle Hz Havvanın buluşmasının anısına elele resim çekindik.
Bize bu gezide şu taşlanan şeytanları göstermediler. Halbuki önceki gelmemde onlar inşaat halindeydi ve bizi götürüp göstermişlerdi. Sonra müzdelifeye gittik. Orada yemek vereceklermiş ve sohbet olacakmış. Ben o sohbete katılmak istemiyordum. Kabede geçirmek istiyordum vaktimi, bu yüzden bir müddet kendimi çok huzursuz da ettim. Sonra kendimi rahat bırakmaya karar verdim. (Bu arada yemeği kadın erkek ayrı yedik.) sonra geldiğimden beri istediğim sohbeti burada, müzdelifede buldum. Allah ondan razı olsun, Dr Necati Öztürk’ten. Kendisi mekkede yaşıyor, Mekke Ümmü'l-Kura Üniversitesi Öğretim Üyesi. Mekke ile anlattıklarından sonra her şey, ibadetlerimiz, dualarımız daha anlamlı oldu. Medinede de öyle sohbetin olmasını çok isterdim. Bu sohbetten herkes o kadar memnun oldu ki sonunda herkes hocanın etrafında buluştu. Ona sorular soruldu, kimisi sadece teşekkür etti. Bizim umremiz unutulmaz anlarından biri de bu akşamdı.
Ertesi gün annemle yeşil ışığın altında buluştuğumuzda hemen hocanın anlattıklarını anlattım. Onu herkesin dinlemesini isterim.
Burası Allahın evidir ve burada yapılan her hayır ve amelin karşılığı yüzbin kattır. Kabede kılınan her bir rekat namazın sevabı yüzbindir. Her bir tavafın, her bir hatimi şerifin, sadakanın, orucun sevabı yüzbindir. Mescidi nebevide 1000 kat, mescidi aksada ise 500 kat sevap vardır. Kabede Kuran okumak, tavaf yapmak, namaz kılmak, Kabeyi seyretmek hatta uyumak dahi sevaptır. Burası Allahın evidir ve biz misafirimize nasıl ikramda bulunursak o da kullarına ikramda bulunur ve kimseyi boş çevirmez. Çağırdığı kimseleri geri çevirmez. Allahın evine en güzel kıyafetlerinizi giyinerek gidiniz. Ve kimseyi eleştirmeyiniz. Buraya kimse davetsiz gelemez. İstediğiniz kadar paranız olsun, Allah davet etmediyse Onun evine gidemezsiniz. O sadece günahlarını affetmek istediklerini çağırır, beytinde misafir eder. Orada kimseyi eleştirmeyin, kimsenin ne olduğunu bilemezsiniz. Oradaki Herkes Allahın davetlisidir. Eleştirmekle ilgili hoca güzel bir hatırasını anlattı. Ben de anneme anlattım. Annem de babamın başından geçen bir şey anlattı. Babam mescidi nebevide birkaç saati ibadetle geçirdikten sonra yorulmuş ve uykusu gelmiş. Mescidin içinde Peygamberimize saygısından, utandığı için uzanamamış ve mescidin dışına çıkıp merdivene uzanmış.
 
Posted by Picasa
Daha uzanır uzanmaz bir türk adam gelip babamı azarlamış. Gelip buralarda miskin miskin yatarsınız, ibadet etmezsiniz demiş. Babam bir şey diyememiş ve çok utanmış. O adam nereden bilecek ki? Sadece sabredip çenesini tutabilseydi. aynı şeyi ben de mescidi nebevide yaptım. Genç bir kadın ayaklarını uzatıp Kuran okuyordu. Ayaklarını uzatmasının peygamber efendimize saygısızlık olduğunu söyledim ama o anda da pişman oldum.
 
Posted by Picasa
 
Posted by Picasa
(otel-Kabe arası yol. kulelerin yanı) Mekkeye gittiğimde ise tamamen pişman olmuştum. Çünkü bacaklarım tamamen şişti ve oturmakta güçlük çekiyordum ama hiç ayaklarımı uzatmak zorunda kalmadım. O kadının yerine ben de uzatıp birisinden azar işitebilirdim. Gencecik kadın neden uzatıyor diyebilirdi, benim gibi.
Sağ eliyle kim Bismillahi Allahü ekber deyip Rüknü Yemaniyi sıvazlarsa bütün hataları dökülür.
Mehmetle tavaf yaparken bizim gruptan iki teyzeye rastladık. Mehmetle ikisini birden sırayla rüknü yemaniye dokundurttuk, çok mutlu oldular. İlk gittiğimiz günlerde çok kalabalık olmadığı için defalarca dokunmuştuk.
Hocanın bize söylediği diğer önemli yer de mültezem. Hoca mültezemi anlattığından beri ne zaman tv’de Kabede namaz seyretsem ve mültezemi boş görsem içimden koşup Ona yapışmak geliyor. hacerül esved ile Kabenin kapısı arasındaki alana mültezem deniyor. Hocanın dediğine göre kim mültezemde dua ederse Allah onun duasını kesinlikle kabul edermiş. Eğer ben de oraya yapışabilseydim umre kitabında yazdığı gibi ‘Allahım evinin eşiğine geldim yapıştım. Sen beni buradan boş gönderme, dualarımı kabul et.’ diye dua ederdim. Oraya sadece erkekler yapışıyor, hiç kadın görmedim ama fırsatını bulsaydım ben de yapışacaktım ama Mehmet izin vermedi. Er tavafta gözüm oradaydı. ‘Allahım! dualarımı biliyorsun, dualarımı Oradaki dualara eşdeğer eyle, beni kapından boş çevirme.’ Mehmet izin vermeyince ‘o zaman benim yerime sen git yapış’ dedim ama kalabalık yüzünden hiç teşebbüste bulunmadı. Kabenin içinde; 3 direk (çatıyı tutmak için), seccade şeklinde bir mermer (fetih günü Resulullah orada namaz kılmış), bir merdiven; kabenin örtüsü (hacılar arafatta iken) arefe günü bu merdivenle çıkılarak değiştiriliyormuş, bir de eski kandiller ve anahtarlar ve iki tane sandık varmış (yıkamada kullanmak için). beytullahın içinde her yöne namaz kılınabilirmiş.
Sonradan öğrendik ki bazı insanlar taksi tutup hira mağarasına gitmiş. Biz de çok istiyorduk ama maalesef geç duyduk. Sevr dağında 2 tane mağara varmış ve genelde insanlar daha aşağıda bulunan mağarayı gerçek zannediyorlarmış. Halbuki yukarda olan mağara gerçekmiş. Hoca bu mağara ile ilgili de ‘kim bu mağaraya girerse hayatının geri kalanında bedbaht olmaz’ dedi.
Biz 4 güde 3 umre yaptık. Bir tanesinde kendimiz Tenim’e Hz Ayşe camiine giderek niyet ettik. Tenim Kabeye en yakın olan mikat mahallidir.
 
Posted by Picasa
Oraya Hilton oteli ile intercontinental oteli arasından kalkan otobüslerle gidiliyor. Hangi otobüs olduğunu ‘umrah?’ diye sorarak bulabilirsiniz. Zaten yanınızda ihramlı erkek varsa hemen anlarlar nereye gideceğinizi. Bu arada bizim bindiğimiz otobüste oturmak için yer olmadığından bizi hemen indirdiler. Çünkü orada kadınlar otobüste ayakta gidemiyormuş, oturmam gerekiyormuş. Bir sonraki otobüse bindik ve sanırım 3 riyal ödedik. Oraya vardığımızda şoför 5 dakika sonra geri döneceğini eğer acele edersek kendisini yakalayabileceğimizi söyledi. Biz mersinden Mehmet beyle gitmiştik. Daha doğrusu bizi kendisi götürmüştü.
 
Posted by Picasa
Hemen namazımızı kılıp niyet ettik ve yine aynı araçla geri döndük. Kahvaltıdan sonra gitmiştik, o gün hava bulutluydu ve biz çok kolay bir şekilde umremizi öğle namazına kadar tamamlamıştık. Daha doğrusu sayın yarısında namazımızı Merve sefa arasında kılıp sayımızı tamamlamıştık.
Ne günlerdi o günler, ne muhteşem günler. Oraya gitmemiş olanlar nasıl olduğunu anlayamaz.
Mekke günlerini yazmakta çok gecikmiş olmamın sebeplerinden biri bahsettiğim hocanın söylediklerini yazdığım kağıtları bulamamış olmamdır.
 
Posted by Picasa
işte ünlü kulelerin Kabeden görüntüsü böyle. insan ibadet ederken gözü birden bu yapılara takılıyor ve acayip sinirleniyor.
mescidül haram içinde zemzem çeşmeleri var. umre yaparken tavaf sonrası zemzem içilmesi gerekiyor. işte buradan zemzem içiliyor.
 
Posted by Picasa
bu çeşmelerin arkasında da çeşmeler var ve oradan sadece kadınlar zemzem içiyor ve hatta orada zemzemle abdest alabiliyorlar bu yüzden de o bölgeden bir erkek geçerse kadınlar çok kızıyorlar. ben de bir kez abdest aldım. zaten diğer günler de abdest almasam da her seferinde yüzümü ve yıkıyor ve ayaklarıma su döküyordum.
biz mekkede alışverişimizi zemzem towers'ın altındaki bindawood'dan yaptık. tabii kulenin içine girmişken biraz gezindik.
 
Posted by Picasa
nine west, charles&keith, accessorize ve daha başka bir kaç ünlü mağaza var. yemek bölümünde türk yemekleri (sanırım döner)olan bir yer de var. ben el baik'in ününü duyup orada yemek istemiştim ama nasip olmadı.
 
Posted by Picasa

Mekke'nin sıcağı bana pek yaramıyor. geçen sefer gittiğimde de hormonlarım etkilenmişti bu sefer de öyle oldu. halbuki iki seferdir gittiğimde de çok sıcak değildi. benim güneş allerjim var ama bu sefer diğer seferlere hiç benzemiyordu. sadece ellerim ve yüzüm güneş görmesine rağmen (normalde sadece ellerim kaşınır, yada sadece güneş gören yerlerim (yüzüm hariç) demek daha doğru) bütün vücudum kaşınıyordu ve bacaklarım komple kızardı ve şişti ve tabii çok fena kaşınıyordu. ibadetlerimi bu yüzden biraz güçlükle yaptım. ayaklarım şiştiği için terlik giymek zorunda kaldım. bunun dışında Mekkede bana ne oldu bilmiyorum. sinir tepemdeydi. herşeye kızıp duruyordum, mehmeti şok içinde bıraktım. sonunda 'sana ne oldu anlayamıyorum, senin hormonların bayağı etkilendi' dedi. sabretmem gereken bir yerde bu durumda olmak gerçekten çok can sıkıcıydı. davranışlarımdaki anormalliğin kendim de farkındaydım. hele de Kabedeki son vakitlerden birinde olanları ak'ya anlattığımda bana bayağı güldü. her zamanki gibi namazdan mehmetten önce çıkmıştım. o her zaman Kabenin dibinde namaz kıldığı için dışarı çıkması da daha fazla vakit alıyordu. beklemek canımı biraz sıkmıştı. ama biraz dediğime bakmayın şu bahsettiğim sinirli hal içersindeydim. mehmet geldi ve kısa bir konuşmanın ardından onun her namaz vaktinden sonra bir tane Yasin okuduğunu öğrendim. sinirlerim tepeme çıktı. sen nasıl olur da bana bunu söylemezsin? ben seni beklerken sen Yasin mi okuyordun? ve bunu bana söylemiyorsun, vs vs.... bissürü şey saydım. o da 'iyi de Medinede de öyle yapıyorduk, ben aynı şeye devam ediyordum' dedi. sonunda da işte yukarda dediğim hormonlar meselesini söyledi. onun bu sözü üzerine ben de özür diledim ve bana ne olduğunu anlamadığımı söyledim. ama tabii Yasin konusunda hala kızgındım.
Mekkede hiç tv seyretmedik bu yüzden de türkiyedeki olaylardan uzaktık. son saatlerde eşyalarımızın otobüslere yüklenmesini beklerken lobide oturmuş sohbet ederken muhsin yazıcıoğlunun içinde olduğu helikopter kazasını duyduk. bayağı şaşırdık ve üzüldük.