Friday, March 28, 2008

izmir

Geçen Pazar günü ablamın eşi, kayınvalidesi, beyazıt ve berat arabayla izmire gittiler. Berat birkaç günlüğüne, diğerleri birkaç aylığına. İçlerinde izmire gitmeye tek hevesli beyazıttı, olacaklardan haberi olmadığı için. Kendisi İzmir denize girmeye, güneşlenmeye gittiğini sanıyordu. Telefonda konuştuğumuzda ‘ teyze biz izmire gideceğiz, ama hep orada kalacağız. Ben orada denize gireceğim, güneşleneceğim. Mayom yok ama oradan alınca onu buraya da getireceğim. Şemsiyemi de götüreceğiz, güneşlenirken onu açacağım. Yüzeceğim’vs vs. hastaneye gidecek misiniz diye sorduğumda biraz sustu ve ‘yooo’ dedi. Canım benim, ne kadar ona chucky (Mehmet eşkıya diyor) desek de annem de ben de çok üzüldük. Olacaklardan haberi yok. Halbuki iğneden, hastaneden öyle korkuyor ki. İzmirde ondan ilk kan alma teşebbüsünde iki kere iğne çıkmış ve iki tüp kanı da alamadıkları için sonrya kalmış. Sanırım bugün yani Cuma günü aldılar. Pazar akşamı annem ablamda kaldı. Evde berat ve annem olmayınca öyle garip, öyle sessiz sakin oldu ki. Pazar günü 3. filmimiz cengiz hana gittik. Manzara ve kostümle harikaydı ama filmdeki her şey gerçeğe uygun değilmiş (Mehmet cengiz hanla ilgili tüm belgeselleri seyrettiği için bu konuda uzman sayılabilir (defne joy foster’ın kanal 8 deki programında yarışsa uzmanlık alanı olarak cengiz hanı seçebilir)). Film sonrası ablamlara gidip muhammedin pansumanını yaptım. Pazar günü biraz huysuz ve biraz sinirliydim. Pazartesi seyrettiğim programda boğa burçlarının son iki günde biraz sinirli olabileceklerini söyleyince akşam Mehmet gelince ondan Pazar günkü kaprislerim için özür dileyip, burcumla ilgili bahaneyi söyledim ve giderayak Pazar akşamı ablama da huysuzluk ettim. Pazar akşamı sabah görüşmek üzere vedalaştık. Pazartesi sabahı mehmeti yolcu edip, babamı kaldırdım. Hazırlanıp çıktık. Gittiğimizde eşyaları dışarı çıkarmaya başlamışlardı. Ablam ve muhammed onları arabaya kadar uğurlayan herkese veda ettiler ve yola çıktık. Hasta insanların uçakla yolculuk etmesi için doktor raporu almaları gerekiyor ve muhammedin böyle bir raporu olmadığı için tüm hafta sonunu ya uçağa binemezse stresi ile geçirdim. Halbuki binemezse ertesi günü biner yani, kendimi o kadar sıkmaya ne gerek var ki? Yolda muhammede hasta olduğunu kimseye belli etme diye tembih ettim. Tabii ablama da birkaç şey söyledim. Bagajları babamla ben verdim. 15 kg fazlalıkları vardı ve arkamızda olan ve benim önüme geçme hamlesi yaptığı için benim neredeyse kavga edeceğim (içimden geçirdim) kıza valizin tekini verdik. Muhammed uçakta muhakkak wc’ye girer. Çocuğun uçaktaki wc’lere merakı var. Bu sefer onu zorla tuvalete gönderdik ve uçakta gitmemesi gerektiğini söyledik (hijyen açısından). Bilet kontrolden maskesiz geçti ve salonda da bir müddet maskesini takmadı. Uçağa binince takmış ve hosteslerden biri gelip sormuş. Ablam da kalabalıklarda hassas olduğu için enfeksiyon kaptığını, başka bir şeyi olmadığını söylemiş. Annem arkalarından biraz ağladı. Babam bizi ablamların evinin önüne bıraktı ve beratın arabasıyla eve döndük ve birkaç saati annem de ben de uyuklayarak geçirdik.
Ablamlar izmire varınca hemen o gün eşyalı bir ev tuttular (daha önce nail olan buradan bir çocuğun kaldığı evi), ablam pek beğenmeyip bayağı bir canımızı sıksa da (o da Muhammed enfeksiyon kapar diye korkuyor gerçi) ona hastanede kalacaklarını canını her şeye sıkmaması gerektiğini söyledik.
Ablamın kayınvalidesinin samsundaki evde bir yardımcısı vardı, çocukların deyişiyle Nuriye hala. Yardımcı dediysem paralı değil. Zamanında zor günlerinde bu kadın bekarken babası ile arası bozukmuş, bunların evinde kalmış. Şimdi o günlerin hakkını ödemek için hem ablamın hem kayınvalidesinin hem de görümcelerinin evini temizliyor, dikişlerini dikiyor (hem de çok becerikli), birlikte alışverişe çıkıyorlar. Bu nuriyenin anlamadığı iş yok, iyi akıl hocası aynı zamanda. Maddi durumu kötü olmasına rağmen hiçbir yere temizliğe vs’ye gitmiyor. Ablam zorla hakkını vermeye çalışıyor, tabii hemen iş sonrası değil. Sanki ev halkından biri gibi. Ona hadi temizlik yapalım falan demiyorlar, bir bakmışsın Nuriye halıyı, kilimi kaldırmış silkeliyor. Nuriye hakkında konuşunca hep aklıma verda geliyor. Onun da yardımcısı var, gül böceğinin bakıcısı ama ocak ayında birlikte kalırken verda sürekli ‘bizim evin halleri’ndeki pembe gibi (yani Nuriye gibi) birini istediğini söylerdi. Şimdi ablamların izmirdeki evde de bir Nuriyeleri olması lazım ve annemin de onun gibi bir kadına ihtiyacı var. İzmire gitmeden önce ablamla şuayip abi aralarında konuşurken şuayip abi ‘bari nuriyeyi klonlayalım, başka çaresi yok’ demiş. Ablam anlattığında bayağı gülmüştük.
Hafta içi beratın arabası bende olduğu için iki kere havuza gittim. Yüzücülerin atladığı yerden birkaç kez havuza atladım ama sanırım burnumu suya çarptım (öyle tahmin ediyorum) bayağı acıyor ve üstü kızardı. Sadece 1 saatcik ama yine de iyi geliyor. 1 saat için arabayla 30 dk lık belki de daha fazla yol gidiyorum. Ayşenurla Çarşamba günü alışverişe çıktık. Bayağı yoruldum. Çarşamba akşamı ona söz verdiğim seyahat yastığını diktim, kot kumaştan. Çok şeker oldu. Perşembe günü akşam okul gezi için arkadaşlarıyla beraber Çanakkale ve bursaya doğru yola çıktılar. Söylediğine göre arkadaşları yastığına bayılmışlar. Aslında bir de göz bantı yapacaktım ama uygun incelikte lastik bulamadığım için yapamadım. İnşallah bu hafta da onu yapacağım. Bugün Cuma ve bugün muhammedin iki dişi çekilmiş. Bir tanesi azı dişi (dişlerden pek anlamam) olduğu için bayağı hırpalanmış. Tüm hafta boyunca tahliller yapıldı, vücudunda enfeksiyon vs odağı olmaması için. Pazartesi İnşallah ilik nakli yapılacak servise yatacaklarmış. 15 tane nevresim ve bir o kadar da Muhammed için pijama istemişler ve bol miktarda hem Muhammed hem de ablam için iç çamaşırı almalar gerektiğini söylemişler. 1 aylığına servise yatacaklarmış ve ikisi de kaldıkları odadan dışarı hiç çıkmayacaklarmış. Tabii dışardan kimse ile de görüşmeyecekler. Telefona izin verecekler mi bilmiyoruz. Her şeyleri sürekli sterilize edilecekmiş. Ablamın iç çamaşırları vs de dahil. 1 ay 1 odada nasıl geçer? Allah yardımcıları olsun. Bu arada beyazıta da kateter takılacakmış. Tabii ablam muhammedin yanında olacağı için beyazıtı göremeyecek. Yanında babaannesi kalacakmış. O kadıncağız da öyle yaşlanmış, öyle kötüleşmiş ki insan şaşırıyor. Muhammedin hastalığı onu resmen eritti. Ablamı da çöktürdü. Halbuki herkes onu bizim en küçüğümüz sanırdı.
Bugün annemle evden çıktık ve önce daha önceleri babamın yanında çalışan elemanlardan birinin evine bebek görmeye gittik. Biraz sohbet, bebekle ilgilenme ve bir şeyler yeyip çıkma. Fazla kalmadık çünkü cumartesi berat geliyor ve arabayı alacağı için tüm işlerimizi yapalım dedik. Sonrasında hasta ziyareti, babamın kuzeninin eşi kalp ameliyatı geçirmiş onu ziyaret ettik. Bana hiçbir şeyi kafama takmamamı önemli olanın sağlık olduğunu söyledi. Bir insan başkasının derdinden ne anlar ki?
Sonra asiye ablamı ve ümmühanın çocuklarını alıp en küçük amcamın evine gittik. Herkes oraya hayırlı olsuna gitmişti (Meryem asiye ablamın oğlu ile nişanlandı, yani ümmühana elti olacak). 2 saat kadar oturduk. Mehmet bu akşam nöbetçi olduğu için fazla acelemiz yoktu. Benim için iyi oldu. Yengemleri görmüş oldum. O da beni gördüğüne pek bir memnun oldu, beni çok özlemiş. Teyzemi de gördüm, beni pek sevmez. Bana hep tuhaf tuhaf bakar, benimle pek konuşmaz. Ayda yılda bir konuştuğunda da ‘doktor yeğenim’ deyip yağ yakmaya çalışır ve bu da beni sinir eder. Eve geldiğimizde babam eve gelmişti. Üst kata çıkıp vakit geçirdim. Mehmet de ben de 1 seneden daha fazla süredir nöbet tutmadığımız için onun şimdi nöbette olması biraz garip geliyor. Bu mecburi hizmetteki ilk nöbeti. Sanırım benim kura da nisanın 15 inde belli olacakmış (duaya ihtiyacım var).
bu kadar zaman bekledim, resim koymak için. ama yine yok ve ben de yayınlamaya karar verdim.

Thursday, March 20, 2008

dün muhammed tekrar hastaneye gitti. akşam hastanede kalmamak için o da ablam da ellerinden geleni yaptılar ama nafile. muhammede kateter takılacak. ona ne kdar kolay olduğunu vs anlattım. akşam babamla anlaştık, sabh erkenden bir yere gitmesi gerekiyormuş sonra eve dönüp arabayı sana bırakırım dedi.
sabah mehmeti işe uğurlarken babam ve amcam döndüler. mehmt bu ne ya sanki kurtlar vadisi, sabahın 06:50'sinde bunlar nereden geliyor böyle dedi ve gitti.
babam ve amcam sabah kahvltısına davetlilrmiş, ona katılmışlar ve ben arabayı istiorum diye eve geri gelmişler. babam tüm gün boyunca evdeydi. annemle kahvaltı edip evden ayrıldık. muhammedi kısa süre içinde almayı geldiler. bu arada gece annesinin dizlerine yatıp korkuyorum diye biraz ağlamış. annesi, babası, annem ve bn hep birlikte amliyathanenin kapısına kadar gittik. beni de içeri istediği için içeri girdim. sadece uyutana kadar başında kalabildim sonrasında çıkarttılar. 1.5 saat kadar içerde kaldı. ablmla polklinikte biraz oturduk ve o kahvaltı etti. sonra biz de kapının önüne gittik. annem sürekli bir o tarafa bir bu tarafa hasta taşıyan personeli izleyip sonrasında da başım döndü bu adamın gidip gelmelerinden deyip durdu. muhammed çıktığında çok ağlıyordu. annnee beni kurtarın diye bağırıyordu. odaya nasıl gittiğimizi şşırdık. hemen ağrı kesici yaptırdık. bana bayağı kızmış, teyze sen yalancısın dedi ve göğsüme öyle bir tekme attı ki neye uğradığımı şaşırdım. Allahtan sağ tarafa attı, sola atsa herhalde kalbim dururdu. muhammed o haldeyken ablam da kötüleşti, ablamı hastane tutar da. iyi ki on benzememişim. muhammed ağrı kesicinin etkisiyle uyurken onlar da eve gittiler. ama muhammedin uyanması fazla geikmedi ve annesinin kantine gitmediğini ona söylediğimde acayip sinirlendi. bir daha yalancı damgası yedim. ablama da telefonda demeiğini bıramadı 'ben burada acılar içinde kıvranıyorum siz orada keyif çatıyorsunuz'. ablamlar apar topar geldiler. biraz daha kalıpçıktım ama muhammedin de gözünden tamamen düştüm. ama katter benim bildiğim kateterden değilmiş nerden bilebilirdim ki?
iyi haber pazartesi apar topar ablam, eşi, muhammed, beyazıt ve babaanneleri hep birlikte izmire gidiyorlar hımm bir de kardeşim berat. oraları iyi bildiği için (orta ve liseyi orada okudu). sanırım 6-7 ay kadar oradalar.

Tuesday, March 11, 2008

mart 2008

Bugünlere canım hiç yazmak istemiyor. Dün geceden beri boğazım ağrıyor, nazone konuşuyorum ve burnum akıyor. Mehmet her zamanki gibi 23 civarında yattı ve ben aşağı oturma odasına tv başına indim. Monk’u izledim ve yazmaya başladım.

Mehmet her gün bakanlığın sayfasına bakıyor, bir haber var mı diye, ama şimdilik bir şey yok. Ablamlar bu Perşembe Muhammedi istanbula doktora götürüyorlar (içlerini rahatlatmak için), tetkikleri iyi çıkmadı. Atladıkları ağır kemoterapiyi uygulayacaklarmış. Yakında tekrar yatacaklar yani.

Bugün kardeşimin eşi selda hastaneye yattı. Gebe ve şekeri yüksek, şeker regülasyonu için. Doğum erken olabilirmiş. Annem endişeli ya onlar umrede doğum olursa diye. Bu aralar öyle karışık, bilinmez durumlardayız ki, muhammedin hastalığı, bizim tayin ve taşınma, bir şehire yerleşme, seldanın hastanede kalışı, küçük recep’in doğumu.

Geldiğimizden beri Avrupa yakasını seyredemiyoruz, çünkü tesadüf eseri her hafta Çarşamba günü bir aktivitede bulunuyoruz. Bu Çarşamba yani yarın muhtemelen kız kardeşime çaya gideceğiz. Geçen hafta ise ablamlar ve kız kardeşimler hep birlikte acem tekkesine gittik, türk sanat müziği dinlemek için.

Güzel bir yerdi, beğendim. Sanırım bu sene restore edilmiş ve hizmete girmiş. Ablamın eşi genelde her akşam arkadaşlarıyla buluşmay buraya gidiyor. Zaten biz oradayken de yan masaya gelen her adam önce bizim masaya uğrayıp ona selam verip , sonra yan tarafa oturdu.

Onun da aklı yan masada gibi duruyordu. Bizim ağabeymiz olmadığı için kendisini ağabeyimiz gibi çok severiz. Mehmet oraya bir daha gidersek türk halk müziğine gidelim diyor. Bakalım İnşallah sözde kalmaz. Tabii bunun için hepimizin sıhhat ve afiyette ve samsunda olma zorunluluğumuz var.

Hafta sonu her zamanki gibi planı ben yaptım ve cumartesi doğuparka gidip yürüyüş yaptık. Bayağı güzel bir yer. Biz küçükken samsunun sahil şeridi pk iyi kullanılmazdı ve her yer leş gibi kanalizasyon kokardı. Bu belediye başkanı sahili gerçekten çok güzel yapmış. İnsanlar piknik yapıyorlardı, bazıları yürüyor, bazıları da aletlerde spor yapıyorlardı. Mehmetle haftaya hava güzel olursa buraya pikniğe gelmeye karar verdik. yemeğe mutena denen saathane meydanına yakın olan restauranta gittik (babamın tavsiyesi ile).

Lüks bir yer değil, manzarası da yolun karşısındaki balıkçı. Ama yemekleri bayağı güzeldi ve ben annemle bundan sonra çarşıya gittiğimizde burada yemek yemeye karar verdim. Yemekler güzeldi ama hizmet o kadar d iyi değil. Aslında iyi de biz d.bakırdaki hizmeti gördükten sonra kolay kolay tatmin olmuyoruz. Yemek sonrası yeşilyurta gidip mehmete cep telefonu baktık. Cep telefonu bayağı, bayağı eski ama o telefonu iyice kafayı yiyene kadar değiştirmemeye kararlı. Aslında çoğu zaman sorun çıkarıyor, kendi kafasına göre numaraları siliyor, menüsü açılmıyor ve onu çıldırtıyor ama o hala iyice….. kafayı yemesini bekliyor. Nokia almak istiyor, onun baktığı telefonu satıcı kız gençlerin müzik dinlemek için aldığını söyledi. Yüzden şimdi ne alacağına karar veremiyor. Bana kalsa en son ne çıkmışsa (N95) onu alırım. Navigasyon özelliği var ve ben bu özelliğin olmasını istiyorum. O da senin telefon eskiyince sana alırız diyor. Bakalım ne yapacağız?

Avm’den çıkınca deniz kenarında biraz oturduk ve dalgaları seyrettik.

Pazar günü geç kahvaltı sonrası kirazlığa mobilyacı gezmeye gittik.

Hoşumuza giden bir şey bulamadık. Casa’daki oturma takımları ve güven mobilyadaki yatak odasının üstüne bir şey beğenemedik. Sonra şehre döndük ve arabayı bırakıp çiftlik (bir caddeye böyle deniyor,samsunun Bağdat caddesi. Ama yakından uzaktan alakası yok.)’te yürüdük. Madoda dondurma yedik. Orayı hiç sevmedim. Tıkış tıkış bir alan, ufacık ve her yerinde sigara içiliyor ve çok gürültülü. Sadece güzel bir dondurma yemek için böyle bir ortama tahammül edilebilir mi? Sonra sahilde kısa bir yürüyüş yaptık, ben üşüdüğüm için uzatmadık. Yemeğe geçen haftaki gibi gülhana gidelim dedik. Biz ünideyken reyhanla her öğle yemeğine oraya giderdik. Okulda sadece bir kez yemek yemiştim. O zamanlar orası bu kadar pahalı değildi. Sonraları pahalandı ama bizde alışkanlık olduğu için gitmeye devam ettik. Bayağı büyütmüşler, kış bahçesi yapmışlar. AB den de destek almışlar, kış bahçesi için. Geçen hafta hem ortamı hem de yemeği beğenmiştik ki bu hafta kış bahçesinde yer olmadığı için yuvarlak salonda yemek yedik. Tam bir sinir harbiydi. Servis, yemek her şey berbattı. Sonunda kalkınca Mehmet gidip garsonu kasadaki bayana şikayet etti, umarım dikkate alırlar. İyi hizmet almak için, güzel bir yemek için gittik ama felaketti.

Bu günlere mehmetle akşamları iz tv’de ömür biter ist. bitmez kitabının yazarlarının hazırladığı programı seyrediyoruz. Ben de kitabı da var ve onu okuyarak istanbuldaki eserler hakkında bayağı bir şey öğrenmiştim. Ama bu program daha öğretici. Hem anlatıyorlar hem de geziyorlar. Arada konuşuyorlar, sohbet ediyorlar. Bu hafta bizim istanbuldaki evimiz civarını gezdiler.